Türkiye'nin muhtemel Kuzey Irak operasyonunun sınırlı kalma ihtimali yüksek. Zira, ordunun Irak'taki mezhep çatışmasının parçası haline gelmekten çıkarı yok. Hükümet de AB sürecini rayında tutmayı umduğu gibi, topyekûn saldırının tam da PKK'nın istediği şey olduğunu biliyor
Tam da geçen yıl Türkiye'nin yaşadığı iç siyaset çatışmalarının tozu dumanı dağılmaya başlamışken Kürt ayrılıkçılar Türk askerlerine yeni kanlı saldırılar düzenledi ve hükümeti Kuzey Irak'a askeri saldırı tehditlerine sevk etti. Bu ihtimal Türkiye, Irak ve ABD için riskler barındırıyor. Fakat durumun gazete manşetlerinde görüldüğü kadar tehlikeli olup olmadığı kuşkulu.
Türkiye Iraklı Kürtleri, en aktif Kürt militanlarından menkul 3 bin ila 3 bin 500 kişilik bir güce sığınak sağlamakla suçluyor -PKK'nın ayrılıkçı gerillaları bu yıl 100'e yakın Türk askerinin ölümünden sorumlu tutuluyor. Sorun, Kürt savaşçıların Irak sınırı yakınlarında 13 Türk askerini öldürdüğü 7 Ekim'de kaynama noktasına ulaştı.
Tezkeredeki niyet de sınırlı
Türk kamuoyu harekete geçilmesini talep etti ve Erdoğan hükümeti bu talebe karşılık verdi. Irak ve ABD'den gelen itidal çağrılarına rağmen 17 Ekim'de Türk vekiller hükümete bir yıllığına Irak'a sınır ötesi operasyon düzenleme yetkisi veren tezkereyi 19'a karşı 507 oyla kabul etti. Erdoğan Iraklı Kürtlere güçlü bir mesaj vermiş durumda. Fakat bazı nedenlerden dolayı Türk ordusu operasyonlarını muhtemelen küçük çaplı sızmalar ve hava saldırılarıyla sınırlı tutacak, topyekûn bir savaşa kalkışmayacak.
Birincisi, Türk ordusunun Irak'taki mezhep çatışmasının bir parçası haline gelme riskini göze almaktan hiçbir çıkarı yok. Topyekûn bir işgal Irak'ın kendi Kürt gerillalarını da Türk güçleriyle uzun ve kanlı çatışmaya kışkırtabilir, bu da Erdoğan'a yönelik ülke içi ve dışı desteği azaltmaktan başka işe yaramaz.
İkincisi, Türk hükümeti AB'ye üyelik sürecini rayında tutmayı umuyor. Irak'a yönelik bir işgal bu süreci bir durma noktasına getirir. AB'nin dış politika sorumlusu Javier Solana, birliğin Türkiye'nin Irak'a geniş çaplı bir operasyonuna karşı çıktığını açıkça ifade etti.
Üçüncüsü, hükümet Irak'a topyekûn bir saldırının tam da Türkiye'deki Kürt ayrılıkçıların istediği şey olduğunun gayet farkında. Türkiye'ye zarar vermenin Türk ordusunu Irak, ABD ve AB'yle çatışmaya sokmaktan daha iyi bir yolu var mı? Erdoğan'ın bu tuzağa düşmeye hiç niyeti yok.
Bunlar göz önüne alındığında, Türk meclisinin son tutumu, Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi'ne Türkiyeli Kürtleri sınır dışı etmek için verilen bir ültimatom ve ABD'yi Irak'taki nüfuzunu kullanmaya ikna etme girişimi olarak görülmeli. Bu, bir savaş ilanı değil, 'beysbol siyaseti'.
Zaten tezkere de Türkiye'nin sınırlı niyetini vurgulamak için dikkatle yazıldı. Türk ordusunun Irak'ı işgal veya Irak Kürtlerini ya da onların petrol altyapısını tehdit etmek gibi bir niyeti olmadığının altını çiziyor. Bir saldırının Irak'ın Kürt bölgelerini yabancı yatırımcılar için daha az cazip kılacağı muhakkak. Fakat Türkiye'nin yabancı petrol şirketlerinin varlıklarına saldırması için bir neden yok.
Merkezi Irak hükümeti de risklerin farkında ve muhtemelen azami itidali sergileyecek. Kuzey Irak'a sınırlı bir Türk saldırısı büyük ihtimalle kınama ve Irak'ın egemenliğine dair cafcaflı birkaç açıklamanın ötesinde tepki görmeyecektir.
Kerkük etrafındaki petrol altyapısına ve Bölgesel Kürt Yönetimi'nin kontrolündeki diğer bölgelere yönelik tehditler de asgari düzeyde. Türkiye Kerkük'ten Ceyhan limanına uzanan 1000 kilometrelik petrol boru hattını kapatmanın kısa vadede pek az etkisi olacağını biliyor, zira Irak'ın petrol ithalatının büyük kısmı Türkiye sınırına yüzlerce kilometre uzaklıktaki güney bölgesinden gidiyor.
Dahası Türk ordusu Iraklı Kürtler üzerindeki baskıyı çok daha güçlü önlemlerle artırabilir. Ana sınır kapılarını kapatabilir; bu kapılar Iraklı Kürtler için önemli, zira buralardan gıda, yakıt ve başka mallar geliyor. Türk ordusu Kuzey Irak'a ithal edilen elektriği de kesebilir.
Ancak küçük çaplı operasyonlar bile risk doğurur. PKK Türkiye içindeki asker veya sivillere yönelik bir saldırı furyası başlatırsa, kamuoyunun öfkesi Erdoğan'a her şeyi göze almaktan başka seçenek bırakmaz. Mesele, Türkiye'nin Kuzey Irak'taki bölgesel yönetimle doğrudan görüşmeyi reddetmesiyle daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Türkiye bu tür görüşmelerin Iraklı Kürtlerin kazandığı özerkliğin tanınması anlamına gelmesinden çekiniyor. Milliyetçiler ve ordunun düşünmek bile istemediği bir durum bu.
Irak Başbakanı Maliki açısından da risk var, zira Türk ordusunun Kuzey Irak'a saldırıları hükümetin giderek bağımlı hale geldiği Kürt desteğini azaltabilir. Sünni Araplar ve Kürtler Maliki'nin İran'ın Irak topraklarına yönelik, sınırı geçip saldırılar düzenleyen İranlı Kürt militanları vurmak için topa tutmasına verdiği yumuşak tepkiye zaten ateş püskürüyor.
İşgal olsa olsa ayrılıkçılara yarar
ABD için de riskler var. Irak ve Afganistan'daki Amerikan birliklerine mühimmatın büyük bölümü Türkiye'deki İncirlik Hava Üssü üzerinden gidiyor. ABD Temsilciler Meclisi'nin 90 yıl önce Türklerin Ermenileri soykırıma uğrattığını tanıyan bir tasarıyı onaylama tehdidi göz önüne alındığında, iki ülkenin bir de Irak konusunda karşı karşıya gelmesi için hiç de uygun bir zaman değil.
Fakat en kötü senaryo mahiyetinde Türkiye'nin Kuzey Irak'a yönelik bir işgal harekâtı, olsa olsa Türkiye'deki Kürt ayrılıkçıların değirmenine su taşır. Bu yüzden de muhtemelen serinkanlılık galebe çalacaktır. Sınırlı operasyon ihtimali artıyor. Türkiye'yle Iraklı Kürtler arasında bir savaş ihtimaliyse azalıyor.
Kaynak: Radikal