MÜKEMMEL bir koordinasyon dikkat çekiyor: Hükümet ile Genelkurmay arasındaki koordinasyon.
Perşembe akşamı yayımlanan MGK bildirisinde "Sınır ötesi operasyonlara gerek görüldükçe devam edilecektir..." sözleriyle Barzani uyarılıyordu.
"Irak ile Türkiye arasında ilişkilerin mümkün olduğunca geliştirilmesi..." de Irak Cumhurbaşkanı Talabani'ye mesajdı.
Cumhurbaşkanı Gül'ün Talabani'yi Türkiye'ye davet etmesi, Gül'ün Talabani'ye, Erdoğan'ın Irak Başbakanı Maliki'ye harekât hakkında bilgi vermeleri, diplomatik kanallarla Barzani'nin bilgilendirilmesi de bu koordinasyonun diplomatik unsurlarıdır.
Genelkurmay'ın kara harekâtını açıklayan bildirisinde ve Başbakan Erdoğan'ın basın açıklamasında önemli vurgular var:
"Kara harekâtının hedefi terör örgütüdür, hedeflere ulaşıldıktan sonra en kısa zamanda yurtiçine dönülecektir."
Evet, Türkiye'nin asla bir istila ve hatta 'tampon bölge' oluşturma falan gibi, uluslararası hukukta ve diplomaside büyük sorunlar yaratacak bir niyeti yoktur! TSK, yerel unsurlara dokunmayacaktır, onlar da düşmanca davranmaktan sakınmalıdır.
Harekâtın siyasi ve diplomatik zemini böyle çok iyi hazırlandığı için, dünyadan önemli bir tepki gelmedi; ABD ve AB'nin açıklamaları dengelidir.

Askeri bakımdan
Kara harekâtının askeri yönü de çok iyi hazırlanmıştır. ABD'nin desteği alınmış, istihbarat akışı sağlanmış, defalarca başarılı hava operasyonlarıyla terör örgütü kara harekâtına direnemeyecek ölçüde hırpalandıktan sonra kara harekâtına geçilmiştir.
Kara harekâtının ancak baharda yapılabileceği görüşü yaygındı. Kış ortasındaki bu harekâtla TSK tam bir "baskın" avantajı sağlamıştır. Ayrıca, evet kışın kara harekâtı zordur, ama hedefteki teröristlerin kaçmaları ve direnmeleri de kışın daha zordur.
Herkes görmüştür ki, TSK yüksek teknolojiyle birlikte yüksek sevk ve idare kabiliyetine sahiptir, her şart altında hava ve kara harekâtı yapabilmektedir. Bu sadece terörle mücadelede değil, genelde de Türkiye'nin siyasi kudretini ve caydırıcılığını artıracaktır.
Kısa sürede azami derecede sonuç alarak yurtiçine dönmek hem askeri stratejinin hem de siyasetin zorunlu bir şartıdır. Bunun içindir ki, 1995 Mart'ında olduğu gibi 35 bin askerle girilmemiştir ve 1.5 ay gibi uzun bir süre orada kalınmayacaktır.
Ama daha iyi sonuç alınacaktır; hem siyasi hem de operasyonel bakımdan.

Bundan sonra?
Öbür yanda, terör örgütü ve yandaşları şu gerçekleri çok iyi görmelidir:

1990'larda Birinci Körfez Savaşı'nın sağladığı müsait ortamda bile PKK terörle sonuç alamadı.
Şimdi, Irak savaşının yarattığı müsait ortamda da terör sonuç alamıyor. Dahası, Irak'taki güç dengeleri ve asayiş durumu terörün aleyhine, Türkiye'nin lehine bir sürece girmiştir.
TSK her şart altında harekât yapacak teknolojik ve stratejik güce sahiptir.
Demokratikleşme ve istikrar, uluslararası toplumda Türkiye'nin itibarını yükseltmiştir; ayrılıkçı hareket eskisi kadar dış destek bulamıyor.
Örgüte bölgedeki kitle desteği de azalıyor.
Bu tablo karşısında örgüt "silah bırakmaya" mecbur olduğunu artık görmelidir. Ankara da "dağdan indirme"nin 'planlaması'nı yapmalıdır, bunun işaretleri var zaten.

Kaynak: Radikal