Tuhaf bir seçim atmosferinin sonuna geldik. Ama bu tuhaflık kısa sürede sona erecek gibi görünmüyor.

Gündemde şu ve bu şekilde olmalarına rağmen bu seçimlerde ilk kez Müslümanlar seçimin öznesi durumunda görülüyor. Hangi siyasal görüşten ve inançtan olursa olsun seçimin ve siyasetin öznesi, gündemin ana konusu -tırnak içinde- Müslümanlar... Hatta Müslümanlığını fark etmeden farklı siyasi partilere oy veren Müslüman seçmen de 'Müslümanları' gözeterek, Müslümanlığın gündeme getiriliş tarzı üzerinden Müslümanları konuşuyor, tercih yapıyor.

Müslümanların şu veya bu şekilde siyasette gündeme gelmeleri Müslümanlığın gündeme gelmesi, Müslümanların gerçekten özne oldukları anlamına mı geliyor?

Bu soruyu daha önceki seçimlerle kıyaslama yaparak cevaplamak daha makul görünüyor. Ak Parti'nin iktidara geldiği, seçimleri kazandığı, başarılı olduğu dönemlerde Müslümanlık mı gündemdeydi yoksa siyasal kimlikleri mi? Müslüman olduklarını kimse inkar etmiyordu ama bu siyasi başarı ile Müslümanlık ilişkisi kurulmamaya çalışılıyordu. En fazla 'siyasal İslam', İslamcılık göndermesi yapanların önü, iktidar partisinin açık söylemi ile kesilmişti. Devraldığı siyasal geleneğin yükünü taşımadıkları açıkça beyan edilmişti.

Bu seçim atmosferinde siyaseti etkisi altına alan anaforun taraflarının, iktidarı oluşturan unsurların arasında olması bir yana, Müslüman oluşlarıyla öne çıkmaları, Müslümanlığın gerçek anlamda özne olduğu anlamını içerir mi? Bu yanılsamanın en önemli nedenlerinden biri, tarafların itham ve suçlamalarda kullandıkları söylemin adeta sınırı zorlayan bir dini dil içermesinden kaynaklanıyor.

Ayrıca, bunca yıllık iktidarı başarılı bulanlar, destekleyenler bunu Müslümanlık ya da başka bir dini kimlikle ilişkilendirmezken, siyasal çatışmanın tarafları söz konusu olduğunda dini kimliğin öne çıkması sadece Müslümanlık karşıtlığı ile açıklanamaz elbette.

Bu durumun oluşmasında Türkiye'de sosyal ve kültürel gerçekliğin artık yok sayılamaz olmasının idrak edildiği anlamı da sorgulanmaya muhtaç. Her ne kadar cumhuriyet aydınlanmasının dini ve de Müslüman kimliğini siyasal ve kamusal alandan uzaklaştırma çabaları aşıldığı söylense de muahafazakar sağ iktidarlar elinde toplumsal çimento işlevinden farklı bir değeri olmadı bu toprakların aidyeti ve değerleri... Yine de Ak Parti-Cemaat çatışması, tarafların dini kimlikleriyle ilişkilendirilerek, Müslümanlıklarını sorgulamaya zemin sayılırken bir yandan da Müslümanlığın kendisini sorgulayan pragmatizm gözden kaçmıyor.

Sorun bu zamana kadar Müslümanların özne olmamalarıydı. Bugünkü sorun ise ne türden özne olduklarıyla alakalı.

Daha doğrusu Müslümanlar özne olsalar bile Müslümanlığın özne olup olmadığı ile alakalı.

Belki bir kimliğin sosyal ve siyasal anlamda aktör olması ile ilkelerinin özne olamadığının ne anlama geldiğini çok daha iyi gözlemleyebiliyoruz.

Türkiye'de Müslümanlar hiç bir dönem bu denli siyasal gündemin merkezini işgal etmemişti. Müslümanların gündemin merkezine oturması ile Müslümanlığın özne olması, gündemin Müslümanlıkla belirlenmesi arasındaki önemli ayrımı görmek zorundayız. Nasıl ki, söz gelimi Menderes'in, Özal'ın temsil ettiği siyasi çizginin Müslümanlıkla, Müslümanca bir siyaset çizgisi ile alakası yoksa Müslümanca duruş sergilenmediği ortamlarda da Müslümanlık özne değil demektir. DEVAMI>>>