ABD’nin Türkiye Büyükelçisi James Jeffrey, hafta içinde DEİK’e bağlı Türk-Amerikan İş Konseyi’nin bir toplantısında yaptığı konuşmanın özellikle vurgulamak istediği kısmını, düzgün bir Türkçe ile, aynen şu sözlerle sürdürdü: “Balkanlar’dan Karadeniz’e ve Hindistan’a kadar uzanan coğrafyada Türkiye kadar başarılı ve istikrarlı bir ülke yok. Türkiye izlediği ‘komşularla sıfır sorun’ politikasıyla güvenlik ihraç eden bir ülke”...
Büyükelçi asıl vermek istediği mesajı, gene Türkçe olarak, şöyle dile getirdi: “Evet, her gün gazetelerde krizler, çatışmalarla ilgili haberler yer alıyor. Bunlar sizi şaşırtmasın... Türk halkı özgürlük ve demokrasi prensiplerini ve teşebbüslerini seven bir halk. Doğru kararları alan bir halk”...
Büyükelçi Jeffrey’in konuşmasında belirttiği Türk dış politikasındaki başarılar, Türkiye içinde yaşanan siyasal ve sosyal çalkantılara rağmen, dış dünyada dikkatleri çekiyor ve takdir topluyor.
Hafta geçmiyor ki, Türk diplomasisinin yeni girişimlerinden söz edilmesin.
Bu hafta İstanbul, Afganistan ile ilgili iki zirveye ev sahipliği yaptı. Türkiye’nin bu inisiyatifini izleyen Londra’daki konferansta konuşan Afgan lideri Hamid Karzai’nin bu vesileyle Türkiye’nin katkılarına teşekkürlerini sunması dikkat çekiciydi.

Dışarıda dostluk...
Afganistan konusunda Türkiye’nin harcadığı çabalar Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya’da barış ve dostluk için harcadığı çabaların bir parçası.
Bu hafta içinde, Türkiye’nin dış itibarını yükselten bir olay daha oldu: Avrupa Konseyi’nin Parlamenterler Meclisi’nin başkanlığına, Ak Parti milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu seçildi. Türkiye’nin kurucuları arasında yer aldığı Avrupa Konseyi’nin bu önemli organının başına bir Türk politikacısının getirilmesi, bu etkin topluluğun içinde Türkiye’nin artan kredibilitesinin bir göstergesi...
Tıpkı geçenlerde BM’ye bağlı Kimyasal Silahların Yayılmasını Önleme Örgütünün başına, Türk diplomatı Ahmet Üzümcü’nün getirilmesi gibi...
Aynı tablonun içinde, son birkaç ay içinde gerçekleşen başarıları da görebiliriz: Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi üyesi olması, dünyanın en etkin ekonomik bloku haline gelen   G-20’lerin arasında yerini alması gibi...
Kısacası bu tabloya bakıldığında, giderek dünyayla bütünleşen, bölgesel rolleriyle kendini belli eden, sesini duyuran ve genelde bu başarıları dışarıda takdir toplayan bir Türkiye profili ortaya çıkıyor...
Peki, ya içeride durum nasıl?

İçeride kavga
Ne yazık ki, içerideki tablo, dışarıdakinin aksine, özlenen huzur, uzlaşı, dayanışma imajını yansıtmıyor.
Dış ilişkilerde başarıyla uygulanan “sıfır sorun” politikası, her nedense içeride hayata geçirilemiyor.
Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Mensur Akgün, dün “Referans” gazetesinde yayımlanan “Dışta Dev, İçte Cüce” başlıklı yazısında, Türkiye’deki bu paradoksu örnekler vererek inceledi.
Çeşitli komplolar, darbe senaryoları, toplumda zihin karışıklığı ve kaos yaratıyor. Tabii yalnız bu değil. Politikacılar arasındaki ardı arkası kesilmeyen kavgalara ve bunun halk arasında yarattığı gerginliğe ne demeli? Dünkü haberlere göre Türkiye’nin insan hakları ihlali konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kara listesinin ilk sırasında yer almasını nasıl karşılamalı?
Evet, dışarıda işler gayet iyi gidiyor.
Aynı anlayışı ve başarıyı içeride de neden gösteremiyoruz?

Kaynak: Milliyet