Ergenekon davasının tutuklu sanığı Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol 2006 yılında 'misyonerlik faaliyetleri' başlıklı iki konuşma yapmıştı. Bu iki konuşma 2006'nın ekim ve kasım aylarında gerçekleşti. Sevgi Erenerol'un mahkeme dosyasında yer alan bu konuşmalarını Genelkurmay Başkanlığı'nda yüksek rütbeli askerler dinlemişlerdi.
Hrant Dink cinayeti davasında istenen bu konuşma kayıtlarını Genelkurmay Başkanlığı iki CD halinde mahkemeye gönderdi. Bu konuşmaların yapıldığı yerler 4 Ekim 2006 tarihinde Genelkurmay karargâhı ile 20 Kasım 2006 tarihinde Hava Kuvvetleri'ydi.
Buraya kadar 'Ne var bunda, sonuç olarak birisi gidip Genelkurmay'da bir konuşma yapmış' diyebilirsiniz. Biz de öyle kabul ettik, ancak konuşmanın içeriğini görünce şaşkınlığa düşmemek elde değil. Radikal gazetesinin deneyimli muhabiri İsmail Saymaz'ın haberine göre bakın Sevgi Erenerol orada özetle neler söylemişti:
***
"Sivil toplum örgütleri casustur. Her türlü etnik ve dinsel farklılıkları kaşıyan, casusluk ve yıkıcı faaliyetlerin oluşturduğu kuruluşlardır. Kökleri yurtdışındadır. İnsan hakları ve demokrasi adı altında zehirli faaliyetlerini ülkemizde sürdürmektedirler. BM Yahudilerineseridir. Bu zihniyetin hedefi dünya hâkimiyetidir. Küreselleşme, bunun kod adıdır. Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve UNESCO hep bunların eseridir. Soykırım [Yahudi soykırımı] İsrail içindi. Bu sayede Yahudi devleti kurulmuş oldu. Ayasofya, Türk işidir. Atatürk Anadolu'nun 7 bin yıllık Türk yurdu olduğundan bahseder. Anadolu'nun ilk sakinlerinin Türkler olduğu daha sonra ortaya konmuştur. Avrupa Birliği Konseyi, İstanbul'u 2010 Avrupa KültürMerkezi ilan etti. Bu yüzden son yıllarda Bizans görünümlü bir tarihi yapılanma başlatıldı. Restorasyonlar hızla sürdürülmektedir. Bu şekilde devletin parçalanma süreci de başlatılacaktır. İstabul'u ayrı, özel bir İstanbul devleti olarak yapılandırmaya gitmektedirler. Türkiye'de yeni bir Protestan nüfus oluşturmaktadırlar. Nedir vicdani retçiler? Bunlar Yehova Şahitleri tarafından topluma aşılanan zihniyettir. Bu faaliyetlerin amacı sadece vatan topraklarının ele geçirilmesidir (Ağlıyor ve ağlayarak devam ediyor)."
Bu iki konuşmayı üç yıl önce aralarında generallerin de bulunduğu subayların dinlemiş olduğunu duyan bir insanın derin düşüncelere dalmaması imkânsız. Bu söylenenleri acaba 'ne kadar doğru söylüyor' diye mi dinlediler? Yoksa 'bunlar deli saçması' mı dediler?
Tereddütümün sebebi şu: 4 Ekim'de Genelkurmay karargâhında yapılan konuşmayla yetinilmemiş, 1.5 ay sonra aynı konuşma Hava Kuvvetleri'nde tekrar edilmişti. Belli ki birileri bu 'derin tahliller'i diğer karargâhlardaki subayların da dinlemesini istemişti. Başka nasıl açıklanabilir bilemiyorum.
Sevgi Erenerol'un bu söyledikleri işin doğrusu bizlere yabancı şeyler değil. Söylenenler milliyetçi paranoyanın, içe kapanmacığılın en aşırı ve kaba haliyle ifadesinden ibaret. Bunlar normal bir ortamda 'akla ziyan hezeyanlar' olarak değerlendirilebilecek olan şeyler. Sevgi Erenerol, bir absürdizm akımının takipçisiymişçesine bir üslup kullanıyor.
Asıl orijinal olan ve üzerinde durulması gereken nokta, bu konuşmaların ülkemizin güvenliğiyle ilgili en üst düzeyde kurumlarda yapılmış olmaları ve söylenenlerin üst düzey subaylar tarafından normal şeylermiş gibi dinlenmesi.
Bunları dinleyen subayların nasıl bir tepki gösterdiklerini merak ediyorum. Hava Kuvvetleri'ndeki konferansta dönemin Harekât Başkanı Tümgeneral Şirin Ünal'ın da aralarında bulunduğu yüksek rütbeliler dinleyici koltuklarındaymış. Açış konuşmasını yapan Bilgi Destek Subayı Yüzbaşı Ö., bu konferansı 'Bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri kapsamında Harekât Başkanlığı koordinatörlüğünde icra edilen ve 2006-2007 konferansları serisinin ilki' diye nitelemiş.
Sonra devam etmiş mi, başka kimler konuşmuş?
Subaylarımız böyle mi bilgilendiriliyorlar?
Böyle mi bilinçlendiriliyorlar?

Radikal