Bir tarafta savrulmalar yaşarken diğer tarafta kendi sesimizi buluyoruz sanki. Ütopyalarımızı, düşlerimizi politik gündeme, gündelik gerçeklik uğruna feda ederken aynı zamanda içimizden birileri daha kuşatıcı bir dille geleceğimizi inşa etme çabasına kuşanıyor. Her şeyin sanallaştığı bir ortamda yine içimizden birileri yazıyı, kitabı, düşünceyi, düşünmeyi, sanatı önemsemeye devam ediyor. Hece dergisi, kendi mecrasında, nereye aktığını bilerek sürdürdüğü serüveninden dolayı önemsenmeyi hak ediyor. Sanat, edebiyat dergilerinin banka yada dev yayın gruplarının yedeğine sığınarak varlık gösterebildiği ortamda Hece'nin yürüyüşünü tutarlı bir çizgide devam ettirebilmesinin ardındaki fedakarlık dikkate alınmadan anlaşılması zor. Benim bugün özellikle Hece'den söz açmaya çalışmam son sayısı vesilesiyle gündeme getirdiği, 'heceleme'ye çalıştığı tartışama.