Obama'nın tatlı sözleri Müslümanların hoşuna gitse de, yeni başkan, Bush'un Irak, Afganistan ve Pakistan siyasetini sürdürüyor. İslam halkları sadece süslü sözlerle mutlu oluyorsa, o zaman Obama onlara kaside okusun!

Beyaz Saray'ın yeni 'efendisi' saygın Kahire'den uçarı bir ruhla, İslam dünyasının kalbinden üç bin katılımcının ve dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca Müslüman izleyicinin karşısında yüksekten uçabildi! ABD Başkanı Barack Obama'nın ABD'yle İslam dünyası ilişkilerinin tarihinde tür itibarıyla ilk olan konuşması, yeni başkanın selefinin politikalarını değiştirme vaadine vefa gösterme kararlığını teyit etti.

Bu, Müslüman köklerden gelen ilk ABD başkanının ilk konuşması değildi. Obama yemin töreninde de Müslümanlarla ilişkilere önem vereceğini vurgulayarak İslam ülkelerine jest yapmıştı. Müslüman babasının adıyla gurur duyduğunu da gizlemedi. İki ay önce de Türkiye'den ümmete seslenirken ülkesinin İslam'la savaş içinde olmadığının ve olmayacağının altını çizmişti. O halde Beyaz Saray'ın ilk siyahi lideri İslam dünyası halklarıyla bir defa değil, üç defa yeni köprüler kurmaya çalıştı. Bu nedenle bu konuşma hoşnut etme girişimi çerçevesinde hükümetlere değil, Müslüman halklara yönelikti. Amerikan başkanlarının rejimlere yönelik emirler ve yasaklar içeren önceki açıklamalarından biraz farklı olan bu konuşma Obama'nın, eski politikaların Müslüman halkları düşman gördüğü gerçeğini itiraf etmese de kavradığına işaret.

'Tatlı sözlerin' sahibi, izleyicilerin tam 42 kez alkışlayarak takdirlerini ifade ettikleri konuşmasında ümmetin asaletini dile getirerek duyguları gıdıklayabildi. Sanki Müslümanlardan oy almak için seçim konuşması yapıyor gibiydi. ABD'nin yeni efendisi zekâsıyla, 55 dakika boyunca selefinin kulaklara küpe olması için kullanmayı alışkanlık edindiği 'İslamcı terör' veya 'İslamofaşizm' kavramı gibi rahatsızlık oluşturan kelimelerden kaçındı. Müslümanları hoşnut etmek için 'Müslümanların halifesi' gibi görünen
başkan, Kuran'dan alıntı yapmaktan geri durmadı.

Böylelikle Obama ABD'nin Müslümanlarla ilişkilerde 'yeni dönem' başlatma niyeti açısından sıradan Müslümanları ikna edebildi. Tıpkı 'evet, değişim yapabiliriz' şeklindeki seçim sloganı gibiydi konuşma. Değişim yapma gücünü içeren seçim kampanyası üslubuyla, 'İslam hilafetinin adayı' İslami umut semasını enine boyuna gezdi ve birçok vaatte bulundu! Bu vaatleri yerine getirip getirmeyeceğiyse bir başka konu.

Sorulması gereken soru şu: 'Müslümanların yeni halifesi' kendi ülkesinde kendisini başkan seçen halkına verdiği seçim vaatlerini yerine getirmediyse, ilk döneminde kendisine oy vermeyen ve ikinci seçiminde de vermeyecek olan Müslüman halklara yönelik vaatlerini nasıl yerine getirecek? Obama kampanyasında Savunma Bakanlığı'nın Guantanamo'da ve Ebu Garib'de kullandığı işkence yöntemlerine dair görüntülerin yayımlanacağını, işkence için soruşturma yapılacağını, işkenceye karışan yetkililerin sorgulanacağını ve esirlerin askeri mahkemelerde yargılanmasına son verileceğini vaat etmişti.

Fakat seçilince bu sözlerden cayması, Müslümanlara yönelik vaatleri açısından pek umut vermiyor. Güç kullanma noktasında selefinin pervasız politikalarını eleştiren ve ardından aynılarını Afganistan, Pakistan ve Irak'ta izleyen bu adamdan ABD-İslam ilişkilerinin geleceği konusunda çok şey beklenmiyor. Çok iyi seçtiği süslü ifadelerle Amerikan suçlarına estetik yapabilse de... Selefi George W. Bush'la Obama arasındaki fark, ilkinin söylediğini yapması, diğerininse söylediğinin tersini yapması! Sadece vaatler duymak saftirik Müslümanları hoşnut ediyorsa, Obama 'Müslümanların halifesi' olsun ve Arap şair Mütenebbi'nin yaptığı gibi kasideler okusun. (Lond-ra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 8 Haziran 2009)

Kaynak: Radikal