Geçenlerde bir İspanyol - ya da Portekizli - aydın İber yarımadasında yaşayan nüfusun büyük çoğunluğuna son derece uçuk gelen bir fikir attı ortaya. İspanya'yla Portekiz birleşse, yeni bir ülke oluştursa, adına da İberia desek, ne güzel olur, dedi.

Merak ediyorum, acaba bu iki ülkeden herhangi bir siyasetçinin aklına geldi mi savcıları göreve çağırmak? "Vay, sen ülkemizin sınırlarını değiştirmeyi ne cesaretle önerirsin" diye sigaya çekti mi savcılar o adamcağızı? Bugün ABD'de kimileri Güney-Kuzey Savaşı'nın hala bitmediğini, Güney Eyaletleri ile Kuzey'in arasında ciddi bir doku uyumsuzluğu olduğunu, Birleşik Devletler'in parçalanmasının ve Güney'in ayrılmasının daha iyi olacağını söylüyorlar, yine savcıların kılı bile kıpırdamıyor. Biz neden bir türlü beceremiyoruz bunu? Neden bizim siyasetçilerimiz birisi eyalet - federasyon lafı eder etmez hemen savcıları göreve çağırıyor?

Dünya standardında demokrasi lafını dillerinden düşürmeyen siyasetçilerimiz de bunu yaparsa, nasıl olacak da gelişecek bu demokrasi? Fikir özgürlüğünü sadece suya sabuna dokunmayan fikirlere özgürlük sanıyor bazıları. Bir insanın eyalet sistemini savunması, tıpkı başkanlık sistemini, ya da yarı başkanlık sistemini savunması gibi, devlet örgütlenmesine ilişkin bir düşüncedir ve tam tamına fikir özgürlüğü kapsamına girer. Yani savcıların hiçbir işi olmaz - ya da olmaması gerekir bu tartışmada. Konu tamamen siyasidir, siz de siyaseten katılır ya da katılmaz, cevap verir ya da önemsemeden geçer gidersiniz. Evet, Leyla Zana'nın durup durup da tam seçime bir gün kala Kürt Eyaleti kurulmasından söz etmesinin provokatif karakteri ortada. Ama bir düşünün, neye dayanıyor bu provokasyon hesabı? Ak Parti'nin provokasyona geleceği hesabına dayanıyor. Belki, Ak Parti'den gelecek sert bir tepkinin Kürt seçmenin bir kesimini AK Parti'den uzaklaştıracağını; DTP'ye yönelteceğini hesaplıyor Zana. Bence bu en masumu olabilir kafasındaki niyetlerin.

Daha kötüsü, Ak Parti ile DTP'nin arasını açmaya çalışması olabilir. Meclis'te DTP'nin tecrit olmasını istiyor belki. Parlamenter demokrasi içinde çözüm seçeneklerinin tıkanmasınden medet umuyor bir ihtimal... Onun niyeti ne olursa olsun, sorumlu siyasetçi bütün bu hesapları boşa çıkarabilecek adımları atmayı bilen siyasetçidir. İster tartışmaya girersiniz, ister - şu anda bu konunun tartışılmasını doğru bulmuyorsanız - duymazdan gelirsiniz. Ama savcıları göreve çağırmak olmaz. Daha doğrusu, demokratlık gibi bir iddianız varsa olmaz...

...........................

Öte yandan uzun vadede, Türkiye böyle bir tartışmayı serinkanlılıkla yürütmeye hazır olmalıdır. Ancak serinkanlılığı koruyabilmek için bir yanlış anlamayı da düzeltmek gerekir: Biz şimdiye kadar hep, federal yapıyı Türkiye'nin parçalanmasının başlangıcı gibi gördük. Oysa bazen federasyon parçalanmanın değil, gönüllü bir bütünleşmenin aracı olabilir, bir başka deyişle bütünlük ancak federal bir yapı içinde mümkün olabilir. Bu da zamana, zemine, koşullara, nasıl bir federatif yapının gerçekleştirildiğine, doğru bir modelin bulunup bulunmadığına, doğru bir yöntemin uygulanıp uygulanmadığına, ve daha birçok faktöre bağlı olarak değişir. Bütün bu noktalarda yanlış yapmak gerçekten de bölünmeyi getirebilir, buna karşılık doğru tespitler ve doğru politikalarla gerçekleştirildiğinde federatif yapı, o ülkeyi eskisinden çok daha güçlü bağlarla birbirine bağlı halkların ortak ülkesi haline getirebilir.

İşte bu yüzden de federasyon konusu artık, birilerinin ortalığı karıştırmak istediğinde ortaya attığı bir "bomba", seçime bir gün kala siyasi provokasyon amacıyla kullanılacak bir tahrik aracı olmaktan çıkıp, açık zihinle girişilecek çok yönlü ve olgun bir tartışmanın konusu olmalıdır.