Amerikalıların içinde bulundukları kuyuyu idrak ettiklerini görmek cesaret verici. Kuyudan nasıl çıkacakları konusunda anlaşamamalarıysa üzüntü verici.

Amerikan Bağımsızlık Günü’nün yıldönümüne yaklaşıyoruz. Hepimizin bildiği gibi, 15 yıl önce dünya üzerinde uçan sosise benzer devasa savaş gemileri eşliğindeki bir uzaylı istilası, dünya çapında bir gönüllüler koalisyonuna önderlik eden ABD güçlerinin zekâsı, gerçek metaneti ve kahramanlığıyla püskürtülmüştü. ABD Başkanı Thomas J. Whitmore, 4 Temmuz’un bundan böyle sadece ABD için değil, bütün dünya için Bağımsızlık Günü olarak kutlanacağını ilan etmişti. Yaptığı konuşma bir eleştirmen tarafından ‘bir anaakım Hollywood filminde tanık olunan en cafcaflı, ama boş laflarla dolu monolog’ olarak niteleniyordu –bu değerlendirme, rekabet göz önüne alındığında, çok şey söylüyor.

Elbette sadece bir filmden söz ediyoruz, fakat 1996’da ortalığı kasıp kavuran ‘Bağımsızlık Günü’, aynı zamanda döneminin bir belgesi niteliğinde. Bizi Amerika’nın filmlerde olduğu kadar gerçek hayatta da üstün, hikmetinden sual olunmaz, karşı konulamaz göründüğü bir döneme geri götürüyor. Yeni Roma, zincirlerinden kurtulmuş Promete, dünyanın tanık olduğu en kuvvetli ordunun sahibi: Yani tek kutuplu bir dünyanın merkezindeki hipergüç. >>>DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ<<<