ABD'de düzenlenen Nike Friendies Futbol Turnuvasına katılmak üzere Türkiye karmasına çağrılan Hasan Ahmet Sarı ve Muhammet Demir, isimleri sakıncalı bulunduğu gerekçesiyle vize alamadılar. 
 
 16 yaş altı dostluk turnuvasına katılacak isimler arasında Trabzon'dan Hasan Ahmet, Bursa'dan Muhammet de vardı. İki yıldız sporcunun isim benzerliği yüzünden Amerikan güvenliğini aşamayarak vize alamadıklarını öğrendik.

11 Eylül 2001 öncesi ABD'nin uçuş güvenliği listesinde sadece 16 sakıncalı isim vardı. 2001 sonunda aynı liste 1000 kişiye, 2002 yılında ise adeta patlama yaşayarak 40 bine, 2005'lerde ise 80 binlere ulaşmıştı. Amerika'ya doğru uçan tüm uçaklardaki yolcuların isim listesi ABD'nin güvenlik kontrolü kapsamında sıkı bir elemeden geçiriliyor. Havayolu şirketleri yolcu listelerini uçuştan evvel, ABD İç Güvenlik Bakanlığına bildirmek zorundalar.

Bugün İstanbul'da başlayacak "İslâmofobi" sempozyumunda masaya yatırılacak ABD trendli "İslâm korkusu" meselesi için güncel birer örnek teşkil ediyor henüz lise öğrencisi iki Türk sporcunun yaşadıkları…

Benzer bir skandalı dünyaca ünlü Yusuf İslâm'ın (Cat Stevens) bindiği uçağın rotası değiştirilerek ABD'ye sokulmadığı günlerde de yaşamıştık.

Gerçi ne küçük futbolcuların ne de Cat Stevens'ın elinde nötron bombası yok ama isimleri Ahmet, Muhammet veya Yusuf… ABD'nin Irak işgali boyunca 1 milyon 600 bin kişiyi öldürdükten sonra bile Irak için hâlâ sakıncalı olmadığı bir düzeyde, nasıl oluyor da Müslüman ismi taşıdıkları için sivil ve hatta çocuk insanlar "sakıncalı" ilan edilebiliyor, anlamak imkansız! Aynı ABD, Afganistan'ı işgal ettikten sonra 2,5 milyon Afgan, ülkelerini terk edip kaçmak zorunda kalmışlardı, şimdi onlar mülteci ve vatansız olmalarının yanı sıra, hayatta kaldıkları için üstüne üstlük "sakıncalı" kişiler…

"Sakınca" Amerika'ya göre, henüz ölmemiş Müslümanlar anlamında…
Amerikan Ordusu'nun Ortadoğu'da, Afrika'da ve Asya'da sergilediği cinayet ve katliamlara baktığımızda bu gezegen için asıl "sakıncalı" olanın bizzat USA olduğu ortada değil mi? Katliam, işkence, yıkım-tahribat, organ mafyası, seks ticareti, insanlık dışı daha nice suç… Ama bunları ABD işlediği sürece hiç biri suç ve sakınca değil. Hayatında eline silah almamış genç liseliler veya orta yaşlı bir müzisyen ise, sadece taşıdığı isimler üzerinden bile "potansiyel suçlu"…

Uykularında bombalanan Iraklılar, okullarına-işlerine gitmek isteyen Filistinliler, oturma odalarında televizyon seyreden Kübalılar, nikah salonunda şu anda defterlere imza atmak üzere olan Kuzey Koreli genç çiftler, Suriye'de torunlarına masal anlatmakta olan yaşlı nineler, sırtındaki kamerasıyla belgesel çeken İranlı kızlar… Tam şu anda ve durup dururken "sakıncalı"lar… Çünkü onlar Bush'un ifadesiyle "şer ekseninde" yaşayanlar… Buna Londra'da gitar çalmakta olan Yusuf İslâm'ı, Trabzon'da kimya sınavına hazırlanan Muhammet'i, Bursa'da kramponlarını kontrol eden Hasan Ahmet'i de tam şu anda, durup durdukları yerde ekleyebilirsiniz, ABD eklemiş… Hatta her şeyden habersiz kahvenizi içerken okuduğunuz şu yazının tam şu cümlesindeyken ABD'nin sakıncalılar listesine siz de girmiş olabilirsiniz…

Paranoyakça türetilen bu nefret dili, tüm dünyayı cehenneme çeviriyor. Yüzünü görmediğimiz, dokunmadığımız, sesini işitmediğimiz kişilere bir saniyede düşman oluyoruz. Zehirli bir büyü gibi "İslâmofobi"…

Korkunç olanı ise nefretin ve tiksinmenin gerçek olaylara ve deneyime dayanmıyor oluşunda. Yani düşmanla bir yüzyüzelik yok, düşmanla bir niza, bir kavga, bir alıp verememe de yok. Düşman; "öyle olduğu için" düşman… Zombiler, ecinniler, üç harfliler, uzaylılar, hayaletler gibi, Bush'un var ettiği sanal "şer ekseni"…   
...

Genç sporcuların haberini hazırlarken, Yusuf İslâm'ın eski albümlerinden "Lady D'arbanville"i birkaç kere dinledim. Babamın gençlik günlerine, kendi çocukluğuma gittim bir koşu. Lady D'arbanville'in mistik öyküsünden Sezai Karakoç'un ünlü şiiri Monna Rossa'sına bir çizgi çektim. Aslında ne Mona Roza'yı ne Leydi Dabanbi'yi tanımıyorduk ama sanki tanırmışcasına seviyorduk işte onları, sevmeye de devam edeceğiz. İsimleri ve hikayeleri bizlere saklı bu iki kadın, kendilerini tüm gizemleriyle sanat belleğine armağan eden şairlerine aittir şüphesiz. Şairler ser verir sır vermez, onların da sakıncaları var, her şeyi bize anlatmazlar…

Bush'un "sakıncalılar listesi" gezegene ölüm kusarken… Romantik şairlerin "sakıncalar"ından efsanevi sevda abideleri yükseliyor. Şiir ve siyaset, ne kadar farklı ne kadar uzak birbirine… İslâmofobi bir tür kıyamet olsa gerek; Nötron Bombası'na karşı; dua, ninni ve şiir… Kasırganın karşısında kelebek kanadı ne ise o…