Rusya, Eylül sonunda doğrudan askeri müdahalede bulunduğunda gündeme hemen Suriye meselesinde doğalgazın olası rolü hakkında sorular geldi. Hatalı bir biçimde Rusya’nın Avrupa’daki doğalgaz piyasasındaki hakimiyetini sürdürmek için -özellikle de Katar’ın Suriye topraklarından geçecek bir boru hattı önerisinden sonra- Suriye’de kontrol sağlama ihtiyacını öngördüğü öne sürüldü.

Rusya devleti ve onun gaz ihraç eden tekel şirketi Gazprom, Avrupa pazarında sahip oldukları yüzde 30’luk payı korumak ve olası bir rekabete dair uyanık olmak hususunda hayati bir stratejiye sahip olmalarına rağmen Suriye’nin gaz meselesindeki mevcut veya potansiyel rolünün Rusya’nın Suriye’deki savaşa dahil olmasıyla bir alakası yok. 

Suriye’nin Rusya’nın gaz ihracından çok önemli bir yere sahip olduğu teorisi 3 muhtemel senaryo üzerine kuruluyor: Birinci senaryo Katar tarafından kurulacak boru hattının Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşacağı teorisi. Bir diğeri boru hattının İran’dan yola çıkıp Irak ve Suriye üzerinden gideceğine dair; üçüncü teori ise Suriye’nin Akdeniz sularında, kıyıdan uzakta
keşfedilen ve geliştirilen doğal gaz yatakları üzerinden yükseliyor.

2009 ve 2010 yıllarında Körfez’deki Arap ülkelerinin o zaman gündemde olan Nabucco boru hattına katkı yapması fikrinin ortaya atıldığı Türkiye- Katar görüşmelerinin ışığında Katar’ın boru hattı kuracağı senaryosu bir nebze güvenilir bir teori. Öte yandan boru hattı görüşmeleri konusunda her gün yapılan görkemli açıklamalar yüksek seviye diplomasinin ortak değeri ve böyle projelerin müşterek bir
bir bildiri olmaksızın ilerlemesi çok nadir rastlanan bir durum.

Katar’ın kendi global önemini pazarlamak için her fırsata sarıldığı bir dönemde Türkiye, Katar gazını kullanma ihtimalini Gazprom’a karşı bir pazarlık kozu olarak kullanmakla ilgilenmiş olabilir.

İddia edildiği kadarıyla Beşar Esad müttefiki olan Rusya’nın Avrupa’daki dominant pozisyonunu muhafaza etmesi amacıyla Katar-Türkiye boru hattı projesini reddetti. Daha yavan açıklamalar da mevcut. 2005’te Katar, çoğunlukla sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) satışı yapılan Kuzey Yatakları sayesinde 10 yıllık hızlı bir gelişim kaydettikten sonra, gaz ihracı hedefleyen yeni projelerde borç erteleme ilan etti. 

BAE ve Umman’a gaz ihracını içeren Dolphin Gas Projesi, elde kalan tek gaz ihracı anlaşmasıydı. Katar, Dolphin Projesi’ni komşuları ücreti yükseltene kadar genişletmeyi reddetti ve 2005’te Kuveyt’e bir başka boru hattı inşa etme projesi de Suudi Arabistan’ın itirazları sonucunda gerçekleşmedi. Katar’ın LNG satışı sayesinde zaten Avrupa pazarında görünürlüğü mevcut. 2014’te Katar’ın neredeyse toplam LNG’sinin dörtte biri Avrupa’ya ihraç edildi. Bunun da yarısı Katar’ın büyük paya sahip olduğu South Hook LNG Tesisi’nin bulunduğu İngiltere’ye idi. Diğer kargolama yapılan Avrupa ülkeleri İtalya, İspanya ve Belçika’ydı. Büyük Avrupa pazarına ulaşmadan evvel bir sürü ülkeden geçecek olan bir boru hattı kullanmaktansa, LNG ihraç etmek Katar’a, pazara ulaşma konusunda daha fazla esneklik sağladı.

Ayrıca İran’ın gaz ihracındaki ihtirasının Suriye’deki krizde bir faktör olduğu düşüncesi ise bilakis daha saçma. İran, Ortadoğu’daki en büyük gaz ihracatçısı olduğu gibi en büyük gaz tüketicisi de. Yılda 10 milyar metreküp “kuru” doğal gazı Türkiye’ye ihraç etmekte fakat benzer bir oranı da Türkmenistan’dan ithal ediyor. Sahip oldukları gazı sıvılaştırıp LNG ihracatına başlama planları 20 yıldır gündemde fakat planlar yakında meyvesini verecek gibi gözükmüyor; Pakistan ve Hindistan’a gaz borusu döşeme planı mevcut olduğu hâlde. İran şimdi uluslararası petrol şirketlerini kendi petrol ve gaz üretimi kapasitelerinde yapacakları dev büyümeye yatırım yapmaya ikna etmenin peşinde, fakat bu şirketlerin bütçe harcamalarındaki kısıtlamaları göz önüne aldığımızda bu amaca ulaşmak zaman alacak.

İran’ın Avrupa’ya ihraç etmeye yetecek kadar fazlalık gazı olsaydı dahi, en basit çözüm Türkiye’ye giden mevcut borunun kapasitesini yükseltmek veya yeni LNG tesisleri inşa etmek olurdu. Gazı Irak ve Suriye üzerinden yollamak anlamsız, çünkü bu gaz ya yine Türkiye’ye dönecek ya da Suriye sahilindeki bir LNG tesisinden ihraç edilecek ki İran’ın kendi topraklarında bir sürü tesis etme imkanı varken böyle bir yer tercihi yapması pek tuhaf olurdu.  

Rusya’nın doğal gaz hususundaki menfaatleri hilafında olduğu zannedilen bir diğer faktör ise bizzat Suriye’de bulunan gaz rezervleri. Suriye’nin kıyıya yakın gaz rezervleri 30 yılı aşkın süredir geliştiriliyor ve 2010’a kadar iç gaz ihtiyacını karşılayacak kadar gaz üretiliyordu. En nihayetinde Suriye kendi gaz dağıtım tesislerinden faydalanabildi böylece halk ısınmak ve yemek pişirmek için mazot ve bütan gazına daha az bağımlı hale geldi.

Stroytransgaz gibi Rus şirketleri Suriye’deki gaz bölgesi için geliştirici tesisler ve gaz boruları inşa ediyordu ve bu planların bir kısmının finansmanı Suriye’nin 2005’te silinen 12 milyar dolar civarında borcuna mahsuben finanse ediliyordu.

2000'lerin ortasında Suriye Hükümeti, karasularındaki petrol ve gaz yataklarını araştırıp değer hesaplamak için sismik araştırmalar yapılması talimatı verdi. Bu potansiyel alana olan ilgi, İsrail’in Kıbrıs sahillerinde büyük gaz yatakları keşfetmesinden sonra iyice arttı. Suriye, iki ihale raundunda 4 adet açık deniz bloğunu önerdiyse de sınırlı bir karşılık alabildi. 2013’ün sonunda Rus Soyuzneftegaz ile bir sondaj bloğu konusunda anlaşmaya varıldı.

Ek olarak, şirket kıyıda sondaj yapma imtiyazına de erişti ve kısaca Gulfstands Petroleum tarafından yönetilen 26. Blokta yüzde 50 pay sahibi haline geldi. 29 Eylül 2015’te, Rusya’nın Suriye’deki hava saldırılarına başlamasından bir gün evvel, şirket; Suriye’deki anlaşmadan güvenlik sebepleriyle çekildiğini açıkladı. Suriye’nin kıyılarında doğalgaz rezervleri olma ihtimali vardı ama henüz bir kanıt yoktu.

İsrail’de Leviathan Bölgesi’nde 450 milyar metreküp rezervin operatörlüğünü yapanların karşılaştıkları zorluktan anlaşılabileceği gibi böyle rezervleri kâr getiren bir ihracat kaynağına dönüştürmek karışık ve pahalı bir süreç. Bunların ışığında, Suriye’deki potansiyel gazın Avrupa’daki gaz pazarında başı çeker hâlde bulunan Rusya’nın pozisyonuna tecavüz ettiğinden bahsetmek ve bunu Rusya’nın askeri müdahalesinin sebebi olarak göstermek pek de kaydadeğer gözükmüyor.   

Üstelik, ABD’deki ve birçok yerdeki üretim artışıyla beraber global gaz piyasasında halihazırda ciddi miktarda fazla üretim var. Mevcut talepteki artışın çoğunluğu Çin’den geliyor fakat Çin’in gaz tüketim oranındaki artış yavaşlamaya başladı çünkü ekonomik büyümede rahatlık ve alınan hizmetler daha çok hareketlendi.

Çin’de, Hindistan’da ve Avrupa’da enerji üretimi için kömür kullanımında aşamalı azalmaya gitme gayreti, yenilenebilir enerji sektöründeki –bilhassa da güneş enerjisindeki- hızlı gelişim ve maliyet düşüşleri sebebiyle doğal gaz kullanımında bir patlamaya yol açmadı. Avrupa’da gaz tüketimi son 2 yıldır keskin bir düşüşteydi ve nihayet 2014’te 2002 ile hemen hemen aynı seviyeye indi.

Avrupa ile Rusya’yı bağlayan boru hattı ağında oldukça yüksek bir kapasite var ve Rusya, her yıl Baltık’ı aşarak Almanya’nın kuzeyine 55 milyar metreküp taşıma yapmayı hedefleyen Nord Stream 2 Boru Hattı’nı devreye sokarak kuzey Avrupa gaz pazarındaki payını koruma konusundaki iradesini henüz ortaya koydu. Rusya’nın planladığı, Karadeniz’den geçecek olan Turk Stream projesi de temel olarak Avrupa’nın düşük talep projeksiyonu ve Türkiye’nin daha düşük fiyat arzusu sebebiyle askıda duruyor.

Çıplak güç politikaları, devletin işlevsizliği ve elverişsiz görülen çarpık bir ideoloji bağlamında açıklandığında Rusya’nın Suriye’deki asıl stratejik menfaatlerini tanımlamak, Suriye’deki acımasız çatışmayı anlamlandırmaya yardımcı olabilir Ancak Rusya’nın Suriye müdahalesinin doğal gaz menfaatlerinden ötürü olduğu iddiası zoraki oluyor.

Dünyabülteni için çeviren: Deniz Baran