Rusya askeri doktrini, 2010 yılının 5 Şubat tarihinde devlet başkanının 140 no'lu kararıyla onaylandı. Yeni doktrin, hem Rusya içerisinde hem de yurt dışındaki araştırmacılar tarafından eleştirildi. Doktrin ilan edilmesinin üzerinden bir yıla yakın bir süre geçmesine rağmen yeni eleştiri dalgasını üzerine çekti. Muhtemelen bu tür eleştirilerin sebebi, 2011 yılının Mayıs ayında Vyan'da düzenlenecek olan AGİT toplantısı. Toplantıda askeri doktrinlerin gündeme taşınması bekleniyor.

Rusya askeri doktrinine, 2010 yılının başlarında yöneltilen eleştirilerle bugün yapılan eleştiriler arasında ne gibi bir fark bulunmakta? Karşı argümanlar büyük oranda değişmedi. Analistlerin bazıları doktrinin gerçeklikten uzak olduğunu savunmakta. Ayrıca doktrinin kesin çizgiler ihtiva etmediği de savunulmakta. "Nükleer bölüm" gizli olduğu için yayınlamadığı ifade edilmekte. Bu ise eksiklik olarak tanımlanmakta. Gerçekten de böyle bir belge bulunmakta. Onun ismi "Nükleer Alanda Devlet Politikasının Temelleri". Ancak bir şeyin belirtilmesi gerekiyor ki nükleer güce sahip olan devletlerin tamamında bu tür belgeler gizli tutulmakta. Bazı eleştirmenler doktrin kabul edilmeden once Rusya devlet yetkililerinin askeri siyasi içeriğine dair yapmış olduğu açıklamaları anlatmaya çalıştı ve bu tür çabalarına bugün de devam etmekte. Ancak Rusya'nın 2000 yılının Nisan ayının 21'inde kabul edilen askeri doktrininin büyük oranda değiştiğine dair gerçeklik göz ardı edilmekte. Netice itibariyle son doktrin daha once yapılan tartışmalara da son noktayı koymuş oldu. Eleştirler temel olarak iki noktada toplanmakta. 1993 yılında devlet başkanı Boris Yeltsin ve 2000 yılında Vlademir Putin tarafından onaylanan askeri doktrinlerle kıyaslanmadığı için de eleştirilmekte.

Rusya'nın askeri doktrinini eleştiren de, onu ABD nükleer doktrini ile kıyaslama zahmetine girmedi. ABD nükleer doktrini, 8 Nisan 2010 yılında Prag'da yapılan Rusya ABD SNV-3 (Stratejik Taarruz Silahlarının Kısıtlanmasına dair anlaşma) anlaşmasından iki gün önce onaylanmıştı. Yeni nükleer strateji "nükleer güçlerinin düzenlenme stratejisi" diye isimlendirilmekte ve sayıca üçüncü doktrin konumunda bulunmakta. Son doktrin, Beyaz Saray'ın 1994 ve 2001 doktrinlerinin içeriğinin tamamını değiştirdi. Yenilenmiş doktrin Obama yönetiminin iki yeni stratejisini – askeri uzak güçlerinin inşa edilmesi ve kullanılması, küresel hava savunma sisteminin modernleştirilmesi – tamamladı. Doktrin, aynı zamanda Pentagon "patronu" tarafından da 1 Şubat 2010 tarihinde onaylandı. ABD savunma bakanlığının açıklamasında her üç stratejinin bir bütün olduğu ve birinin diğerini tamamladığı ifade edildi.

 

Rusya askeri doktrinin nükleer bölümü hakkında

"Medvedev" askeri doktrini olarak tanımlanan Rusya doktrinin temel eleştirilerinden birisi nükleer saldırı hakkında idi. İddiaya göre doktrinde Rusya Silahlı Kuvvetleri'nin ilk nükleer saldırıyı yapabileceği belirtilmekteydi. Ayrıca NATO'nun tehdit olduğuna dair görüşler de gerçekçi bulunmamıştı. Ancak üzülerek belirtmemiz gerekiyor ki bu tür eleştirileri yapanlar Rusya askeri doktrinin satır aralarını kendi isteğine uygun olarak okumaya çalıştı. Rusya'nın son üç askeri doktrini analiz edildiği zaman nükleer silahın ilk olarak kullanılmasının düşünülmediği ortaya çıkmakta. Nükleer silahın kullanılması için çok önemli bir madde bulunmakta. Bu sadece Rusya veya müttefiklerine karşı nükleer ve diğer kitlesel imha silahı kullanılması durumunda gerçekleşebilir. Bundan başka devletin yok olma tehlikesi ortaya çıkarsa nükleer silahın kullanılabileceği belirtilmekte. Sadece karşılık verilmesi söz konusu. Yani nükleer saldırının bulunmaması durumunda Rusya'nın da nükleer saldırı kullanması söz konusu değildir. Yeni askeri stratejik değişime gore Moskova yönetimi bölgesel ve yerel savaşlarda nükleer silah kullanmayı düşünmemekte. Böyle gibi bir madde bulunmamakta. Rusya, ABD'den farklı olarak dünyanın nükleer silahlardan temizlenmesini istemekte. Rus yöneticilerinin, BM Güvenlik Konseyi ve BM Silahsızlanma Konferasında yapmış olduğu açıklamalar da bunu kanıtlamakta.

Mamafih başka bir ifadeyle Rusya askeri doktrinin 22. Maddesi incelendiği zaman nükleer silahın sadece nükleer saldırıdan korunma (defensive nuclear deterrence) amacıyla kullanılabileceği gözükmekte. Bunun için de orada önleyici ve etkileyeci nükleer saldırıdan bahsedilmemekte. Bununla beraber ABD'nin şimdiki nükleer stratejisi "nükleer taarruz saldırısı" (offensive nuclear deterrence) üzerine kurulmakta. Orada dünyanın istenilen ülkesine istenilen anda karşı tarafın saldırısı beklenmeden nükleer saldırı yapılabileceği ifade edilmekte. Ancak analistlerin birçoğu bu durumu görmezden gelmekte.

Şunun da belirtilmesi gerekiyor ki SSCB ve sonrasında Rusya federasyonu nükleer ülkelerinin tamamına bir teklifte bulunarak nükleer silahı ilk olarak kullanmamayı önermişti. Hem Leonid Brejniyev hem Mihail Gorbaçov hem de Boris Yeltsin bu tür teklif sunmuştu. Ancak bu teklif hala batı ülkelerinde destek bulmadı. Netice itibariyle nükleer güce sahip sekiz ülkeden – nükleer "beşlik" İsrail, Hindistan ve Pakistan – yalnız ikisi Rusya ve Çin nükleer silahı ilk aşamada kullanmağı doğru bulmadı.

Bunun dışında Moskova yetkilileri "nükleer silahların ön sıralarda" (extended nuclear deterrence) bulunması stratejisine karşı çıkmakta. Yani Rusya milli sınırları dışındaki bölgelere nükleer silah bulundurulmasına istememekte. Ancak Washington hala bu stratejisine devam etmekte. Şu anda beş Avrupa ülkesinde ve Asya-Avrupa ülkesi Türkiye'de nükleer silah bulundurmakta. Ancak bu tür bir stratejinin nükleer silahların yaygınlaştırılmamasına dair imzalanan anlaşmının ilk maddelerine aykırı olduğunun da hatırlatılması gerekiyor. Bu anlaşma özel bir anlaşma ve uygulanması gerekmekte. Bilindiği gibi Rusya 15 yıl once SSCB'nin nükleer silahlarının tamamını Belarus, Kazakistan ve Ukrayna'dan çıkartarak kendi askeri bölgelerine taşıdı. ABD nükleer stratejisinde Rusya stratejisinde bulunmayan "bölgesel nükleer gücü artırma" (strengthening regional deterrence) maddesi bulunmakta.

ABD belgesinde Pentagon'un SNV modernizasyon programını B-61 nükleer bombaların (ABD'nin Avrupa'da bulunan nükleer güçleri için hazırlanan uçak bombaları. Onlar F-35 savaş uçakları ile güçlendirilecek) özelliklerinin geliştirilmesi ve hizmet süresinin uzatılması da ön görülmekte. Bundan başka onların stratejik sualtı füze taşıyıcıları için W-76'nın hizmet süresi artırılmakta. Bunlar kıtalararası balistik füzelerin konuşlandırıldığı bölgeleri korumakta. ABD'nin Avrupada bulunan nükleer silahlarının kısıtlanmasında dair ne SSCB-ABD ne Rusya - ABD arasında şu ana kadar bir görüşme yapılmadı. Bu konunun NATO içerisinde yer alan müttefiklerle görüşülmesi kararlaştırıldı. Nükleer silahların Avrupa'dan ABD'ye taşınmasına dair her hangi bir görüşme yapılmıyor. Bu düşünce 2010 yılının Kasım ayında NATO'nun Lizbon zirvesinde onaylanan yeni NATO strateji belgesinde de tekrar olunuyor.

 

Lizbon'un "nükleer konusu"

NATO ittifakı önümüzdeki dönemde de "nükleer" ittifakı olarak kalmaya devam edecek.

Strateji belgesinin iki maddesinde dünyada nükleer silaha sahip ülke bulunduğu sure nükleer silahların muhafaza edileceği belirtilmekte. İttifaka üye olan ülkelerin güvenliği ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin nükleer silahları ile temin edilmekte. Nükleer silahların kullanılması konusu tam olarak belirlenmemesine rağmen hiçbir maddede NATO nükleer silahlarının ilk olarak kullanılmayacağı ifade edilmemekte. NATO'ya üye olan nükleer güce sahip olan ülkeler nükleer silaha sahip olmayan üye ülkelerin katılımlarını genişletmeyi düşünmekte. Bu maksatla yeni stratejide nükleer hedeflerin planlanmasında, barış zamanında nükleer silahların yerleştirilmesi, nükleer silahın azaltılması ya da kullanılması gibi konularda daha geniş katılımın temin edilmesi belirtilmekte. NATO'nun Lizbon zirvesine katılan ülkeler Avrupa'da taktik nükleer silahların azaltılması konusunda temel prensipleri kabul etmek için çaba gösterdiler. Önümüzdeki dönemde Avrupa'da nükleer silahların azaltılacağına dair söz verdiler. Rusya ile nükleer silahların kısıtlanması konusunda anlaşmaya hazır oldukları da beyan edildi. Önümüzdeki anlaşmalar konusunda Rusya'nın taktik nükleer silahlarının da göz önünde tutulması gerektiği belirtildi. Ancak ABD'nin nükleer silahlarının Avrupa'dan çekilmesi konusunda ise açıklama yapılmamakta.

 

Özel konu- Rusya NATO ilişkileri

2 Kasım 1993 tarihinde kabul edilen Rusya askeri doktrininde ve sonraki doktrinlerde NATO kelimesi kullanılmamakta. "Rusya'nın dış askeri tehditleri" içerisinde askeri ittifakların genişletilmesi gösterilmekte. Bu gibi durumun Rusya sınırlarında güçler dengesini ihlal edeceği belirtilmekte. Ayrıca Yeltsin doktrininde Rusya, hiçbir ülke hakkında düşman tanımında bulunmamakta. Bu gibi görüş Rusya ile NATO arasında bulunan "romantik yakınlaşmadan" sonra ortaya çıkmıştı. Ancak 1999 yılında doğu ile batı arasında soğuk savaşın bitmesinden sonra NATO'nun genişlenme sürecinin başlanmasından, eski Yugoslavya'nın ittifak tarafından bombalanmasından sonra Rusya yöneticilerinin tutumu değişti. Özellikle de ittifaka kabul edilen yeni üyeler Rusya'yı harekete geçirdi. Rusya sınırları yakınlığında silahlı kuvvetlerin kurulması ve artırılması – sınır komşusu olmayan ülkeler tarafından - "temel dış tehdit" olarak algılandı. Ancak yine de NATO kelimesi kullanılmadı. Rusya ittifakın doğuya doğru genişlenmesini ve askeri üsslerin artmasını, askeri güçlerin aktifliğini artırmasını göz önünde tutmak zorunda idi.

Rusya'nın 2010 Şubat doktrininde NATO aleyhinde çok sayıda eleştiriler yer almakta. Eleştiriler askeri ittifakın dünyadaki faaliyetleri – milletlerarası hukuk ihlal edilerek ittifakın askeri gücüne küresel ölçüm kazandırma çabası – askeri alt yapısının Rusya sınırlarına yaklaşması ve üyelerinin artmasına yöneltildi. Maalesef Lizbon zirvesinde bu endişeler göz önünde tutulmadı ve genişleme sürecinin devam edeceği belirtildi. En azından önümüzdeki on yıl içerisinde bu sürecin devam edeceğine kesin gözüyle bakılmakta. Burada çok önemli bir husus daha bulunmakta. Rusya'nın yeni askeri doktrininde füze kalkanının önlenmesine hazırlık yapıldığına dair ibare yer almamakta. Küresel füze kalkanlarının Bulgaristan, Polonya, Romanya, Türkiye ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde konuşlandırılması düşünülmekte. Ancak şu anki ABD iktidarının askeri siyasi strtajesinde bu konular açık bir şekilde ifade edilmekte. Bundan başka projenin gerçekleşme aşamaları ve üst düzey askeri yetkililerinin karşılıklı ilişkileri belirlenmekte. ABD ve NATO'nun 2010 yılı askeri strateji belgelerinde geniş bir şekilde yer almasına rağmen bizim askeri doktrinimizde uzayın silahlanması süreci, orada hakim konuma yükselme, ilk nükleer saldırının yapılmasına dair ibareler yer almamakta.

 

NATO'nun sonuçları

Bu tür oluşumlara paralel olarak Rusya'nın endişeleri son yıllarda haklı olarak arttı. NATO'nun önemli ülkesi olan ABD'nin stratejik nükleer gücünü modernleştirmesi - Cumhuriyetçiler Obama'dan bunun gerçekleşmesi için önümüzdeki 10 yıl içerisinde 85 milyar dolar almağı başardı. - ABD ve NATO'nun taktik nükleer silahlarını Avrupa'da muhafaza edilmesi – bununla beraber nükleer silahların taşınması ve onların muhafaza sistemi de modernleşmeye devam ediyor – ABD füze kalkanlarının Doğu ve Güney Avrupa'da konuşlandırılması öngörülmekte. Önümüzdeki yıllar içerisinde Bush yönetiminin 2007 yılında kabul ettiği füze kalkanının konuşlandırılması projesine 50 milyar dolar harcanması öngörülmekte. Bunun dışında Moskova yöneticileri Gürcüstan'ın Rusya ve Kuzey Osetya aleyhindeki 2008 savaşında NATO'nun büyük güçleri tarafından desteklendiğini de unutmamakta. Tiflis'in büyük ölçüde silahlandırılma süreci devam etmesi de Kremlin sarayını ciddi şekilde endişelendirmekte. Bu değerlendirmelerin hangisi gerçek dışı? Maalasef bu yaklaşımların tamamı NATO tarafından gerçekleştirilmekte. Bunu her kes bilmekte. Rusya bunları kendisi ortaya atmadı. Dünyanın hiçbir ülkesinde askeri ve siyasi yöneticiler ülkesinin milli çıkarlarını tehdit eden gelişmeleri göz ardı edemez.

Bununla da şöyle bir sonuca ulaşmış oluyoruz. Rus askeri doktrini eleştiren yabancı ve Rus analistler durumu doğru analiz edemedi. Onların askeri doktrini kullanarak Rusya'ya yakın olan ülkelerle sorun çıkartmaya çalıştığı da gözlemlenmekte. Bu tür yorumların ABD fonları tarafından desteklenen şahıslar tarafından yapıldığı da bilinmekte. Bazı Rus araştırmacıların da askeri doktrini dikkatli bir şekilde incelememesi üzüntü verici. Nükleer maddelerin yer aldığı bölümler hakkında yalnış yorumlarda bulunuyor ancak ABD nükleer silahları konusunda ise yapılan açıklamaları ise görmezden gelmekteler. Yeni ABD nükleer doktrinin karmaşık eski yılların kalıntısı olarak karşımıza çıkmakta. Hatta New York Times, 5 Nisan 2010 yılında onu çelişkili olarak tanımladı. ABD devletinden bağımsız olarak kurulan Amerika Silahlanma Sürecini Kontröl Kurumunun Başkanı Daril Kimbell, The Moscow Times'a 13 Nisan 2010 yılında yapmış olduğu açıklamasında Nuclear Posture Review'nın ABD politikasını beklendiği şekilde değiştirmediğini itiraf etti. Muhtemelen Rusya'yı eleştirenler ABD ve NATO'nun son yıllardaki askeri stratejik yetersizliğinden dikkatlerin uzak kalmasını temin etmeye çalışmakta. ABD'nin bu konuda olumlu yaklaşım içerisine girmesi dünyanın nükleer silahların bulunmadığı bir düzene doğru adım atması ile sonuçlanabilirdi.

 

Tarih uzmanı Dr. Vladimir Petroviç Kozin – Rusya Federasyonu Devlet Danışmanı

Nezavisimaya Gazeta

Dünya Bülteni için Rusça aslından çeviren: İbrahim Ali