Rusya ve ABD, aralarındaki kronikleşmiş sorunları çözüm alanına taşıyabilmek amacıyla, ilişkileri yeniden başlatmak yönünde aldıkları kararın meyvelerini toplamakta. Alınan ürünlerden sonuncusu 8 Nisan’da Medvedev ve Obama tarafından Prag’da imzalanan nükleer silahların azaltılmasına yönelik START Anlaşması’dır. Söz konusu anlaşma, Rusya ve ABD arasında 1991’de imzalanan ve Aralık 2009’da süresi dolan Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması ya da kısaca bilinen adıyla START’ın bir devamı niteliğinde olmakta ve nükleer silah stoklarını neredeyse üçte bir oranında azaltmaktadır.

Geçtiğimiz ay üzerinde uzlaşıya varılan anlaşma uyarınca, Soğuk Savaş yıllarında kimi kaynaklara göre 40 bin, kimi kaynaklara göre ise 65 bini bulan nükleer başlık sayısı 1550, fırlatma sistemleri ise 800’e çekilecek. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, Rusya ve ABD’nin START-1 ve 2002 yılında imzalanan Moskova Anlaşması gereklerine uygun davrandığını ifade etti.

Buradan yola çıkarak Rusya ve ABD’nin konuşlandırdığı ve kullanıma hazır olan nükleer savaş başlıklarının sayısı bugün 2200’ün altında olduğu tahmin ediliyor. Bununla birlikte 8 Nisan’da imzalanan START Anlaşması’nın öngördüğü silah indirimi yedi senelik bir süreye yayılarak gerçekleşecek. Medvedev ve Obama’nın imzaladıkları anlaşma, Amerikan Senatosu ve Rus Parlamentosu tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek.

1991’den bugüne
İlki 1991’de imzalanan ve 2009’un sonunda sona eren START anlaşması, Rusya ve ABD arasında uzun süredir müzakere edilmekte idi. 2009 boyunca yapılan görüşmeler sonuç vermediyse de Medvedev ve Obama Nisan 2010’da uzlaştıkları metni imzalamayı başardı. Hatırlanacağı gibi Obama göreve başlar başlamaz, dış politikada önemli bir adım atarak Rusya ile ilişkileri yeniden başlatmayı önermişti.

Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’a temsili bir ‘yeniden başlama düğmesi’ götürürken, bu adım sayesinde çözümlenemeyen kronik sorunların yeniden ele alınarak aşılması yolu aranmaktaydı. Yeni bir START anlaşması imzalanması da amaçlanan gelişmelerden biri idi. Bununla birlikte iki ülke ortaklıklar bulmak ve ilerleme sağlamak için karşı taraftan tavizler elde etme seçeneğini de elinden bırakmadı.

START anlaşmasının önünde önemli bir engel vardı: ABD’nin Çek Cumhuriyeti ve Polonya’ya yerleştirmeyi planladığı füze kalkanı sistemi. Başkan Obama, maliyetini yüksek, etkinliğini ise kanıtlanmamış bulduğu bu projeyi rafa kaldırmakta tereddüt etmeyince, ABD’nin yeniden başlama teklifini samimiyet testine tutan Rusya da, stratejik silahların azaltılması, Afganistan’da terörle mücadele gibi ortak çıkarların bulunduğu hususlarda işbirliğine gitmek yönünde inisiyatif kullandı.

START Anlaşması’nın imzalanması sadece Soğuk Savaş’ın geride kaldığını göstermekle kalmıyor, Obama’nın sözleriyle hem ABD, hem Rusya hem de tüm dünya için daha barışçıl bir ortam sunuyor. Dünyada nükleer silahların yüzde 95’ine sahip olan iki ülke arasında imzalanan bu anlaşmanın, nükleer silahsızlanma konusunda küresel bağlamda atılacak daha büyük adımlara öncülük etmesi bekleniyor. Diğer taraftan silahlanma yarışının iki eski aktörü olan Rusya ve ABD’nin imzaladığı anlaşmanın şüphesiz sembolik bir önemi de var.

Anlaşmanın imzalandığı yer ve tarih de dikkat çekici. Rusya ile ABD arasında geçmişte zaman zaman kriz yaratan füze kalkanı sisteminin yerleştirilmesinin öngörüldüğü iki ülkeden biri olan Çek Cumhuriyeti, START Anlaşması’nın imza törenine ev sahipliği yaptı. Çek Cumhuriyeti başkenti Prag aynı zamanda geçen yıl Obama’nın nükleer silahlardan arınmış bir dünya isteği üzerine odaklanmış konuşmasının yapıldığı şehir. Zamanlamaya değinilecek olursa, 12-13 Nisan’da Washington’da 40’tan fazla ülke liderinin katılımı ile nükleer silahsızlanma zirvesi gerçekleştirilecek. Bu bağlamda ABD ve Rusya’nın söz konusu uzlaşısının, ABD’nin İran ve Kuzey Kore’nin nükleer faaliyetlerini durdurmaya yönelik girişimlerinde elini güçlendirdiğini söylemek yanlış olmaz.

İran konusu
Rusya ve ABD arasındaki önemli konulardan biri de şüphesiz İran’ın nükleer silahlanmasına yönelik ortak tavır alabilmek. ABD’nin İran konusundaki hassasiyeti ortada iken Rusya, İran’daki nükleer faaliyetlerinin de etkisiyle, İran’a yönelik yaptırım kararlarına temkinli yaklaşmakta. ABD Senatosu ve Rus Parlamentosu tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girerek START 1’in yerini alacak olan START 2 Anlaşması tam da bu noktada önem ifade ediyor.

Bir yılı aşkın süredir iyi niyet beyanlarında bulunan ve ortak çalışma alanlarının arttırılmasına yönelik çalışan Rusya ve ABD’nin İran konusunda uzlaşması bazı kesimlerce daha mümkün görünüyor. Yine de bu konuda temkinli olmakta fayda var. Zira Medvedev, Anlaşma’nın imzalanmasının ardından yaptığı konuşmada İran’a yönelik yaptırımların İran yönetimini devirmek ya da İran halkını zora sokmak amacını gütmemesi ve ‘akılcı’ olması gereğinin altını çizdi. Bununla birlikte söz konusu akılcı yaptırımların karşılığı, en azından şu anda muğlâk görünüyor.

Sonuç olarak START 2 Anlaşması’nın imzalanması iki ülke arasında tesis edilen ‘yeni bir güven düzeyine’ işaret ettiği söylenebilir. Nükleer silahların önemli bir bölümünü elinde tutan iki eski rakibin imzaladığı anlaşma, küresel bir boyuta taşınabilir. Yine de Rusya, ABD’nin füze kalkanı projesinden tedirgin olması halinde, anlaşmadan çekilebileceği uyarısında bulunmaktan geri kalmadı. Bu bağlamda ‘tarihsel’ olarak nitelendirilen Anlaşma, stratejik silahların belli bir oranda azaltılmasıyla birlikte iki ülkenin ortak çalışma alanlarının artmasına uygun ortam hazırlamanın ötesinde, uluslararası politikada devrimsel bir önem ifade etmeyebilir.

Habibe Özdal: Araştırmacı, USAK Rusya & Doğu Avrupa Masası

Kaynak: Radikal