Batı, Rusya içinde otoriter bir rejim kuran, komşularını tehdit eden ve liberal değerleri önemsemeyen Putin'in tavrını görmezden gelemez. Demokratik ülkeler Rusya'ya karşı ortak tepki verirse Kremlin yumuşayabilir

Belki de, Soğuk Savaş'ın sonundan bu yana Avro-Atlantik güvenliğine yöneltilen en doğrudan meydan okumaydı: Rusya Devlet Başkanı Putin, Avrupa başkentlerini nükleer silahlarla hedef alma ve Kosova'nın statüsü hakkındaki BM kararını veto etme tehdidinde bulundu. Bu karar, uluslararası toplumun Balkanlarda kalıcı barışın temellerini atmak için harcadığı 15 yıllık çabanın doruk noktası. Rusya ayrıca, Avrupa'daki nükleer ve konvansiyonel silahları sınırlandıran anlaşmalardan çekilme tehdidi savurdu. Moskova, bir Kremlin muhalifini Londra'da öldürmekle suçlanan bir Rus ajanını Britanya'ya iade etmeye de karşı çıkıyor.

Son dört yılda çok sayıda Rus gazeteci gizemli koşullar altında öldürüldü. Görsel basının neredeyse tümü devlete ait. Muhalefet susturuldu. Estonya'ya karşı bir 'siber savaş' yürütmekle suçlanan Rus hükümeti, enerjiyi de daha küçük komşularına karşı bir silah olarak kullandı.

Rusya'da, Batılı liberal değerlere karşı düşmanca davranan bir istihbarat servisinin hâkim olduğu, enerji geliriyle zenginleşmiş otoriter bir rejim var. Rövanşı almak isteyen bir Rusya karşısında Batı'nın, liberal demokrasilerin paylaştığı güce dayalı yeni bir yaklaşım geliştirmesi gerekiyor.

Mümkün olan her alanda Moskova'yla işbirliği yapmaya çalışmalıyız. Fakat, Rusya'da özgürlüklere yapılan saldırılarla, Rus dış politikasının karakterini birbirinden ayırmak mümkün değil çünkü kaynakları aynı. Putin'in Avrupa'nın yüksek nüfuslu bölgelerini nükleer başlıklarla hedef alma tehdidi, insan güvenliğine karşı şaşırtıcı bir saygısızlığı yansıtıyor ki, Kremlin'in halkına yaklaşımını tanımlayan şey de bu.

Rusya'nın güvenlik kurumlarının ülke içindeki etkisi, dış politikada da görülüyor: Amerikalı ve Britanyalı yetkililer, başkentlerindeki ajan sayısının Soğuk Savaş'taki düzeye ulaştığını teyit ediyor. Rusya'nın, İran'la nükleer sorunun çözülmesini ve Darfur'da soykırımın sonlandırılmasını engellemesi, Tahran ve Hartum'daki otoriter liderleri teşvik ediyor.

Moskova'nın bu tavrına karşı koymak için, liberal güçler bir 'Demokrasiler Birliği' kurup, otoriter veto tehditlerinin liberal değerleri koruma yönünde etkili bir adım atılmasını önlediği İran ve Darfur gibi konuları ele alabilir. Batılı liderler G8'i köklerine, yani Rusya'yı kapsamayan, önde gelen pazar ekonomisine dayalı demokrasilerden menkul haline döndürebilir. Rusya'nın nükleer şantajı veya 'siber savaş'ına tahammül etmek yerine Batılı uluslar, Rusların ateş püskürmesine rağmen NATO kapılarının her demokrasiye açık olduğunu açıkça belirtebilir. Avrupa ve ABD ayrıca, Almanya'nın transatlantik bir pazar yaratıp Rusya'yı da hukukun üstünlüğü ve ekonomik özgürlük konusundaki şartları yerine getirirse davet etmeye yönelik cesur önerisini de dikkate alabilir. Rusya'da temel özgürlüklerin ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasına yönelik programlarımızı hızlandırmalıyız.

George Kennan 1947 tarihli meşhur bir makalesinde, Rusya'nın dışarıdaki davranışının kendi iç sisteminin ürünü olduğunu, ama Sovyet saldırganlığına karşı sert bir Batı tepkisinin, bunu üreten rejimin yumuşamasına yol açacağını yazıyordu. Dünya demokrasilerinin saldırgan Rus davranışına vereceği sert ve birleşmiş bir yanıt, tarihin eski bir dosyasını yeniden açmak yerine, demokratik bir yolu aydınlatarak Moskova'nın kavgacı unsurlarını yumuşatabilir.

Kaynak: Radikal