Taraf gazetesi yazarlarından Ahmet Altan ve Yasemin Çongar, Kandil dağına çıkmış ve PKK lider kadrosundan iki kişi ile görüşmüşler.
Görüşme ile ilgili olarak çok ilginç notları var iki gazetecinin.
Bir çok konu tartışılıyor aralarında. Hatta başörtüsü bile...
Acaba PKK'lılar başörtüsü olayına nasıl bakıyorlar?
Ahmet Altan bir yemek sırasında "türban" konusunun gündeme gelişini şöyle anlatıyor:
"Yemekte "türban" konusu açılıyor. Ve, Yasemin'in deyimiyle "Kemalist bir PKK" çıkıyor karşımıza.... Türbanın serbest bırakılmasına şiddetle karşı çıkıyorlar. Öyle şeyler söylüyorlar ki türbanla ilgili, o konuşmaları bir CHP kurultayında yapsalar ortalık alkıştan kırılır."
Hatta bir ara Mizgin, (Mizgin lider kadrosuna kadar çıkmış bir kadın militan) "Burada asla izin vermeyiz" diyecek kadar keskinleşiyor."
Kemalist bir PKK...
CHP kurultayında alkışlar...
Bir PKK kampından böyle izlenimlerle dönmek anlamlı değil mi?
Acaba nasıl okur CHP'liler bu notları?
Sayın Baykal nasıl okur?
Salı günü Grup toplantısında bir konuşma yapacakmış sayın Baykal. İslam'da başörtüsünün ne olup ne olmadığını anlatacakmış.
Acaba hangi kitaptan anlatacak?
Diyanet İşleri Başkanı'nın okuduğu Kur'an'dan başka bir kitaptan mı?
Malum Diyanet İşleri Başkanı sayın Bardakoğlu, en son değerlendirmesinde "Başörtüsünün 14 asırdan beri Müslümanlarca dini bir görev olarak kabul edildiğini" söyledi. Din İşleri Yüksek Kurulu da bugüne kadar açıkladığı görüşlerde baş örtmenin İslam'ın emri olduğunu bildirdi. Başörtülü genç kızlar da, yüzde 99 itibariyle başlarını dini görev bilinciyle örttüğünü belirtiyorlar.
Vatan gazetesinin haberinden Sayın Baykal'ın hem imam hem de şeyh torunu olduğunu öğreniyoruz.
Bizde "imam çocukları", "şeyhülislam torunları" din üzerinde siyaset de yapsalar, ihtilal lideri de olsalar dini bir konuda fetva verme hakkına sahiptirler.
Memleketin laik düzeni onları pek bağlamaz. Laiklik, ancak samimi dindarların dini davranışlarının siyasete alet niteliği taşıyıp taşımadığı noktasında devreye girer.
O yüzden Sayın Baykal'ın "Başörtüsünün İslam'daki yeri" konusunda fetva vermesi yadırganmaz.
Nitekim kendileri bugüne kadar yaptıkları konuşmalarda "Örtünme öteden beri Anadolu'da var" dediler. Konuşmaya öyle başlayınca insan herhalde "Örtünmenin şu şekline taraftarız" diyecek diye ümid ediyor. Ama sayın Baykal sonunda varıp "50 yıl önce türban var mıydı? O zaman bu memlekette Müslümanlık yok muydu?" sorusunda ve en katı yasakçılıkta soluk alıyor. Sonra da "Başörtüsünü kelime-i şehadetin yerine ikame ediyorlar" diyor. Yani din konusunda bile rakiplerini bastıran bir üslup benimsiyor.
Anlaşılan bunu ona birileri söylemiş. Resmen dini bir konuşma yapıyor. Laikliği savunurken, dini bir gerekçeye yönelmek ilginç. Buna, CHP mahallesinde ne denir, bakmak lazım.
Belki de işin içinde "Bu memlekete şeriat gelecekse onu da biz getiririz" mantığı vardır. Kim bilir?
Ama iş gelip yasakçılıkta düğümlenmiyor mu, sayın Baykal "İslam'da başörtüsü şudur, budur" diye konuşup konuşup, genç kızların karşısına "Yasak hemşehrim" diye çıkmıyor mu, işte orada tüm mantık silsilesi duruyor ve CHP fanatizmi gelip memlekete lök gibi oturuyor.
Yukarda alıntıladığım PKK yaklaşımı acaba CHP için ne anlam taşıyor?
-Kemalist PKK görüntüsü ne demek?
-PKK'nın başörtüsüne ilişkin görüşleri, CHP kurultayında gerçekten salon yıkılırcasına alkışlanır mıydı?
Şimdi doğru oturup, doğru konuşalım:
-Ben, CHP'nin ve sayın Baykal'ın İslam'ı anlama çabasına saygı duyarım. Bu noktada laik kesimden gelen tepkiler dini alanı tepeden inme usullerle biçimlendirmeye kalkışan jakoben tepkilerdir. ve bu yaklaşım, toplumsal barışın düşmanıdır.
Buna karşılık,. Türkiye'de bir siyasi parti, elbette, toplumun büyük çoğunluğunun dini yönelişlerini anlamalı, onu rencide etmeyecek ilişkiler geliştirmelidir. Baykal'ın girişimi de, bu yönde olduğu takdirde olumlu karşılanmalıdır.
Üstelik böyle bir girişim, CHP'nin İslam'la ilişkilerindeki sorunlu yapıyı ortadan kaldırma imkanı da verir.
Ama bir şartla...
Dini anlıyor gözüküp, bunu, gene CHP'nin genetik kodlarına dönmek için malzeme olarak kullanmamak şartıyla...
Önce ses tonuna olanca efsunkar muhtevayı kazandırarak söylenen yaldızlı birkaç laf.
Ardından yasak hemşehrim!
Yani kurnazlık!
İslam'la ilgilenen herkes bilir ki, dinle alakada en önemli husus, samimiyettir.
Samimiyet olmayınca her sözün içi boşalıyor.
Uğraşıyor, didiniyor, arıyor, tarıyor, bir marjinal görüş bulup, türban – başörtüsü karmaşasını malzeme haline getirip, milletin karşısına "Kur'an'da tesettür yok" diye çıkıyorsanız, size gösterilecek ilk tepki "Sen şeyhülislam mısın arkadaş?" sorusu olur. Bu, tam da "siyasetin dine el atması" olur. Bu tam da, "siyaset tarafından bir din tarifi yapma girişimi" olur ve bu çok sakat olur.
Ben, CHP gibi, toplumun önemli bir kesiminin hala oy verdiği bir siyasi partiyi, din konusunda PKK çizgisine çekmenin çok yanlış olduğunu ısrarla belirtmek istiyorum.
Sayın Baykal'a, İslam'ı ve Kur'anı referans olarak alacaksa, doğru almasını söylemek istiyorum. Değilse İslam'ın, Kur'an'ın ve milletin yakasından elini çekmesini söylüyorum.
Ne diyeyim:
En çok bu alanda yapılan yanlışlar batırır sizi, diyorum.