Burma'nın Müslümanları uzun zamandan beridir askeri rejimin kurbanlarıdır

ABD, Birleşmiş Milletler üzerinden azınlık bir Müslüman etnik grup olan Rohingyaların hukuki bir statü elde etmelerine yardım ediyor.

Burma'nın 2007'deki demokrasi yanlısı protestolar ve hemen ardından askeri hükümet tarafından uygulanan sıkı önlemlerden büyük oranda etkilenmemiş olmasına rağmen Kuzey Rakhine Eyaleti'nde izole edilmiş bir grup olan ülkenin Rohingya Müslüman nüfusu, Burma'nın yöneticileri tarafından yapılan zulme maruz kalmaya ve yaşamak için uluslar arası bağışçılara bağlı kalmaya devam ediyor. 

728,000 olarak tahmin edilen topluluk üyeleri askeri cuntanın dini ve etnik azınlıkları baskı altında tutmasının bir sonucu olarak fiili tutsaklar şeklinde yaşamaktadırlar. Hükümetin uzun süredir devam ettirdiği "Burmalılaştırma" kampanyası, Rohingya Müslümanlarını Budizm'e geçmeleri için zorlamayı da içermektedir. 

Bölgede yedinci yüzyılın öncesine kadar uzanan varlıklarına karşın Rohingyalar cunta tarafından Burmalı vatandaşlar olarak görülmüyorlar ve hukuki, ekonomik ve sosyal ayrımcılığa tabi tutuluyorlar. Seyahat etmeye, ekonomik faaliyette bulunmaya, topluluktaki doğumları, ölümleri ve evlilikleri kaydetmeye ve eğitim almaya kalkıştıkları zaman sert engellerle karşılaşıyorlar. 

Burma'daki BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin baş temsilcisi Marc Rapoport, 30 Ocak tarihinde Amerikan hükümetine Rohinyaların askeri rejimin ellerinde "sınırlayıcı ve ayrıştırıcı uygulamalardan acı çekmeye devam ettiklerini" söyledi. 

Rohingyalar Eylül 2007 protestolarına katılmadılar. Fakat alışıldık bir şekilde kapalı bir alan olan KRE'de bu protestolardan beri "daha sert teyakkuz ve kontrol" uygulanıyor. Rapoport, sivil toplum örgütlerinin ve insani yardım ajanslarının bölgedeki hareket alanları giderek daha fazla sınırlayıcı oluyor eklemesinde bulundu. Rapoport, BM'nin organize ettiği diplomatik ziyaretlerin "ertelenmesi" için cunta tarafından dile getirilen isteklere ve Burma hükümetinin vize isteklerine yönelik geciktirmelere ve vize retlerine işaret etti. 

Rapoport, "Şimdilik STK'lar ve BM ajansları KRE'de normal bir şekilde çalışıyorlar. Gelecekte durum böyle olmayacaktır, Rohingyalar çok iyi bir şekilde Eylül (2007) olaylarının ve önlemlerinin kurbanlarına dönüşebilirler" dedi. 

1970'lerden bu yana hükümetler, Kuran'ın yayınlanmasını ve dağıtılmasını sınırlandırarak bazen de yasaklayarak, sınırlayıcı pasaport ve vize prosedürleri üzerinden hacca gitmeyi etkili bir şekilde sınırlayarak Müslümanların dinlerini yaşamalarını zorlaştırıyorlar. Hükümetler aynı zamanda camilerin kapanmasını hatta yıkılmasını emrederek Müslümanların ibadet yerlerini hedef alıyorlar.

Kimlik Kartı Programı 

ABD, Rohingya nüfusunu Burma'ya entegre etme ile ilgili bir girişimde, onların, doğum ve evlilik kayıtlarını yapmalarını, okula kaydolmalarını, temel sağlık hizmetine ve gıda yardımına erişmelerini kolaylaştıracak olan kimlik kartlarına sahip olmaları için BM MYK'ni desteklemektedir. ABD ve BM yetkilileri kartların, Rohingyaların Burma vatandaşları oldukları ile ilgili iddialarını güçlendireceğini umuyor. Rapoport, kimlik kartı programını; bu yönde atılmış "ilk ama pozitif" bir adım olarak tarif ediyor.

Rapoport,"belgelerin ve izin kâğıtlarının bu kadar önemli olduğu bir ülkede bir kimlik kartına sahip olmak hayatidir" dedi.

Örneğin seyahat sınırlamalarından dolayı kendi eyaletleri dışında üniversitelere ve tıbbi okullara kabul edilen KRE deki genç Müslüman öğrenciler okullarına devam edemiyorlar çünkü kaydolabilmek için kendi eyaletlerinin dışına çıkamıyorlar. 

Programın başladığı Temmuz 2007'den şimdiye kadar 35,485 kimlik kartı dağıtıldı. Pek çok insanın hala herhangi bir kimliğe sahip olmadığını bilmesine rağmen Rapoport, "bunun kendisi bizatihi bir başarıdır" dedi. 

Rohingya Mültecileri

Rejimin suiistimallerinin bir sonucu olarak büyük bir grup Rohingya uluslar arası mülteciye dönüştü. Pek çoğu Tayland'daki yaklaşık bir milyon illegal Burmalı mültecilerin bir kısmını oluşturuyorlar. 

Rohingyaların en popüler durakları komşu Bangladeş'ti fakat 1991 ve 1992 arasında Bangladeş hükümeti ülkedeki toprak azlığını ve aşırı nüfusu bahane ederek 250,000 kadar mülteciyi zorla geldikleri yere gönderdi. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği 12,000 kadar Rodingya mültecisinin Malezya'da olduğunu belgeledi fakat buradaki gerçek sayının belgelenmiş sayının iki katı olabileceğini kabul etti. 

Buna ek olarak pek çoğunu özellikle de kadın ve çocukları insan ticaretine karşı savunmasız bırakacak şekilde Burma hükümeti tarafından topraklarından çıkmaya zorlanan 500,000 kadar Rodingyanın Burma içinde yersizleştiği tahmin ediliyor. 

Kimlik kartı sunmanın yanı sıra ABD, KRE'de, Bangladeş ve Malezya'daki mülteci kamplarında yaşayan Rodingya Müslümanlarını BM MYK, Dünya Yiyecek Programı ve diğer destekleyici STK'lar üzerinden destekliyor. 

BM MYK, hukuki statüyü, Rohingyaların entegrasyonunu ve şartlarını geliştirmenin yanı sıra, çok savunmasız olduklarından ve nadiren dışarıdaki topluluklarına katılabildiklerinden aile ve topluluktaki kadın ve kızları güçlendirmeye çalışan yardım faaliyetlerini gözden geçiriyor.

 

-Bu makale İngilizce aslından Ali Karakuş tarafından Dünya Bülteni için çevrilmiştir.