PKK ve terör sorununun, 2008'de de Türkiye'nin en önemli gündem maddesi olacağını söylemek abartı olmaz.
Türkiye'nin son hava operasyonlarıyla birlikte tartışmaya açılan, PKK'ya katılımı engelleyecek ve dağdan inmesini sağlayacak önlemlerle ilgili çalışmaların nasıl şekilleneceği henüz bilinmiyor. Hükümetin bu konudaki çalışmaları henüz sonuçlanmış değil. Sadece bazı ipuçları kamuoyuna yansıdı. Başbakan Erdoğan'ın çizdiği çerçeve ise Türk Ceza Yasası'nın etkin pişmanlığı düzenleyen 221. maddesinin esnetilmesi. Bunun dışındaki "önlem tahminleri"ni Başbakan doğrulamadı.
PKK'ya katılımın önlenmesi, dağ kadrosunun indirilmesi amacına dönük hukuki düzenlemelerin ne derece etkili olacağı büyük bir soru işareti.
Gerek PKK sözcülerinin gerek DTP'nin gündeme taşıdığı taleplere bakıldığında, hükümetin 221. maddeyi esnetmesinin istenilen sonucu vermesi çok kolay gözükmüyor.
DTP son açıklamasında PKK'nın terör örgütü olmadığını, siyasi bir örgüt olduğunu vurgulayarak aralarında bir mesafe olmadığını ve olmayacağını bir kez daha ilan etmiş oldu. Bu durumda patenti PKK'ya ait talepler etrafında ısrar edeceğini tahmin etmek gerçekçi olur.
Bu taleplerin ise Güneydoğu'ya özerklik verilmesi, bunun anayasal güvenceye bağlanması, Kürtçenin eğitim dili olması gibi PKK'nın siyasal projesinin temel taşlarını oluşturan talepler olduğu da biliniyor.
Buna son olarak Abdullah Öcalan'ın bir çeşit "federasyon" tarifi olan talebi de eklenince PKK cephesinin hedefi daha netleşiyor:
Öcalan şöyle diyor:
"İki demokrasi, bir devlet. Birinin başkenti Diyarbakır, diğerinin de İstanbul veya İzmir."
Öcalan, böyle bir Türkiye talep ediyor.
Bu yaklaşım içinde, genel af veya af niteliği taşımayacak, 221. madde düzenlemesini etkin kılacak muhatap bulmak zor olacağa benziyor.
Kaç Kürt sorunu var?
Bu soruna kafa yoran uzmanlardan biri de TEPAV'da görevli Dr. Nihat Ali Özcan. "PKK sorununa çözüm arayışları" başlıklı çalışmasında kullandığı bir kavram dikkat çekici. Dr. Özcan, Türkiye açısından "Kürt sorunu"ndan değil, "Kürtler sorunu"ndan söz ediyor.
Özcan'a göre, Türkiye'nin birden fazla Kürt sorunu var, bu sorunların içinde PKK sorununu çözmenin önünde de birden fazla engel var. Bu "Kürtler sorunu" nedir diye sorulduğunda şu yanıtı veriyor:
"Türkiye'nin birden çok Kürt sorunu var:
1- Türkiye'de milliyetçi Kürtler/PKK
2- Türkiye'de İslamcı Kürtler
3- Türkiye'de liberal Kürtler
4- Diyaspora Kürtleri (Avrupa'daki Kürtler)
5- İran'daki Kürtler
6- Kuzey Irak'taki Kürtler/DPT-KYB"
Dr. Özcan'a göre, Türkiye'nin tek başına bu sorunların hepsini çözmesi mümkün değil.
Türkiye'nin PKK sorununu çözmeyi öncelemesi halinde de, uluslararası ortam, örgütün iç dinamikleri ve siyasi iradenin yönetebilme yeteneği gibi belirleyici faktörlerin uygun olması gerekiyor. Yine Dr. Özcan'a göre, bu süreçte şöyle engelleyici faktörler de var:
"1- Öcalan faktörü,
2- Barzani faktörü,
3- İran faktörü,
4- Rusya faktörü,
5- AKP-TSK ilişkisi,
6- AKP'nin ideolojik yapısı,
7- PKK'nın izlediği asimetrik mücadele stratejisi,
8- Zaman faktörü."
Bunların her birini bir köşe yazısında açmak elbette mümkün değil.
Ancak, Dr. Özcan, bu faktörlerin engelleyici niteliklerinin üzerinde durulması gerektiğini söylüyor.
"Öcalan faktörü" derken, İmralı'nın PKK ve tabanı üzerindeki etkisine vurgu yapıyor.
Bu saptamalar, Türkiye'nin işinin hiç de kolay olmadığının göstergeleri...
Kaynak. Milliyet