Dicle Üniversitesi'nde başlayan olayların basit bir afiş asma gerginliğinden dolayı çıkmış olduğu doğru olabilir ancak resmin tamamını göstermez. 'Kürtlerle-Türklerin' barıştırılması söylemi üzerine inşa edilen barış süreci bu kez Kürtlerle Kürtleri barıştırmaktan aciz kalırsa durum ne olacak?

Olayların Hizbullah-PKK yanlıları ekseninde bir gerilimi gündeme getirmesi, doksanlı yılların acı veren karanlık ilişkilerinin yeniden sahneye sürüldüğü kuşkusu bile adeta soğuk bir yılan derisinin tenimize temas ettiği ürpertisini hemen hepimize hissettirmiş olmalı. Tamamen kendiliğinden gelişen bir çatışma olsa bile -uzak bir ihtimal görünüyor- hafızalarda kalan ürpertici sahnelerin yenilenmesi endişesi bir yana Kürt hareketi içinde laik-İslamcı çatışmasını gündeme getirdi.

Geçtiğimiz hafta Muş Alpaslan Üniversitesi'nden bir grup öğretim üyesi ile süreçten bekledikleri, muhtemel sonuçları üzerinde konuşurken daha olaylar çıkmadan tam da bu konu gündeme geldi. Çoğu uzmanın, 'akil'in gündeme getirmediği yahut olmamasını temenni ettiği ihtimal üzerinde bir öğretim üyesi cesur bir tespitte bulundu; 'Silahların susmasına, sürecin bir şekilde sonuçlanmasına kimsenin itirazı yok ve bu muhtemelen gerçekleşecek. Ama ondan sonraki sahne; gençler arasında Kürt milliyetçisi laiklerle-İslamcılar arasında açılacak. Bu tespite itiraz edenlere karşı verdiği cevap daha da dikkat çekici; Kürt gençlerin büyük kısmı, dünya görüşü ne olursa olsun, bir kere Kürt kimliği vurgusu üzerinden Kürt milliyetçiliğine kayıyor. Şimdi ortak tepki gösterdikleri ortam normalleşince bu gençler laik ve İslamcı olarak ayrışmaya başlayacaklar.'

Gelişmelerin sosyolojisi bu tespiti doğruluyor olabilir. Tıpkı Kürt milliyetçiliğinin, inancı gereği mesafeli durması gereken mütedeyyin kitle arasında bile, bir tür meşruluk kazanması; hatta söylemini yumuşatma ihtiyacı duyan PKK ve siyasal uzantılarının Kürtlük şemsiyesi altında, geçen yıllara göre daha fazla taraftarının bulunması gibi.

Kültürel haklar, kimlikler üzerinde yapılan tartışmalar, sistemin baskıları, buna karşı İslami kesimlerin, cemaatlerin bir dil geliştirememeleri, mütedeyyin, muhafazakar Kürtlerin kayda değer kısmını Kürtçü siyasal harekete yaklaştırdığı gözlemleniyor. Hatta siyasal tercih olarak mesafeli olanlarda da 'Kürtlük bilinci' öne çıkıyor.

Sistemin yaklaşımına/uygulamalarına karşı çıkan, Türkçülükle hesaplaşanların benzer hesaplaşmanın Kürtçülükle de yapılmasını istemelerine tepki duyan bir hassasiyetin geliştiği de açık. Ulusal kimlik inşası her halükarda modern ve seküler bir süreçtir. Dini motivasyonlar sürece katılsa bile hedefi, önerdiği toplum, geliştirdiği kimliğin muhtevası sekülerdir.

Bu nedenle olayın şiddet boyutuyla mücadele ediyormuş gibi görünen ve bu boyutu kendi iktidarlarının bekası için gerekli gören 'ergenekonvari' yapılanmalar PKK'nın ve Kürtçü siyasetin seküler yapısından hiç de şikayetçi değillerdi. Hatta PKK'nın bu ideolojik özelliğinin Kürtlere yönelik toplum mühendisliği için kullanışlı bir avantaj olarak iş gördüğü bile söylenebilir. Nitekim dünya görüşü, hayat tarzları açısından 'seçkinci beyaz Türklerle' hiç de sorunlarının olmadığı, kimi Kürtçü siyasetçiler tarafından zaman zaman dile getirildi.

Kürt milliyetçiliğinin sosyolojik boyutunu daha uzun süre konuşacağız. Sonuçta milliyetçilik ideolojiden daha çok sosyal psikolojiyi ilgilendirir. Bu psikolojiye yaslanarak modern ideolojiler üretilmişse de bu topraklarda bunun ne tarihsel ne de kültürel karşılığı var. Barış süreci Kürtlerle Türkleri değil daha çok Türkçü ve Kürtçü yapılanmalar arasındaki kavgayı işaret eder. Her şeye rağmen etnik aidiyetini ne olarak tanımlarsa tanımlasın bu topraklardaki insanların milliyetçilikten doğan bir karşıtlığı yok. Barışın da kan davasının da muhatabı bellidir. Yoksa muhafazakar Gökalpçi çözüm önerileri topluma yalancı bahar yaşatabilir.

Bu çerçevede Hizbullah ile PKK arasında bir barış çağrısı gündeme getirilmesinin hemen ardından üniversitede uzun dönemli öngörünün erkene alındığı izlenimi veren çatışmada provokasyon ihtimali çok yüksek. Ancak yaşanan gerginliğin yeni süreçte siyaset sahnesinde örgütlü taraf olmak isteyen grupların da masada yer kapma operasyonundan kaynaklandığı iddialarının gerçeklik payını zaman gösterecek.DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ