Zafer Bangaş

Müslüman toplumun fertleri yoksulluk ve yeis yüzünden intihara yöneliyorsa, alarm zilleri çalmalıdır. Hayat kutsaldır ve yaratıcının, Allah’ın (C.C) kutsal bir emanetidir; intihar bu yüzden İslam’da haramdır. Pakistan’da intihar edenlerin sayısındaki alarm veren artış bir kıpırdanmaya yol açmadı. Özellikle de seçkinlere ve televizyon yüzlerine hâkim olan bu dar görüşlülük rahatsız edicidir. Doğru, her toplumda bir hayat hiyerarşisi vardır: Zengin ve güçlünün hayatına fakirin hayatından daha kutsal ve değerliymiş gibi bakılır. Zengin bir kişi öldüğünde, herkesin yas tutması beklenir; bir fakir öldüğünde, farkında olana aşk olsun.

Mesele ise sadece ölümle ilgili değil; bir gün herkes ölecek. Mesele, ümitsizlik hissinin insanların yaşama iradesini zayıflatması, onları yeis ve intihara sürüklemesidir.
Mesele, kaynak yokluğu değildir; Pakistan’a bol miktarda tabîi kaynak bahşedilmiştir. Su ve bereketli toprakları, çalışkan insanları var. Gerçek problem, seçkinlerin açgözlü ve haris hayat tarzıdır; feodal ağalar, sanayi baronları, askerler ve bürokratlardan oluşan zehirleyici bir ağ, fakire düşen çok az bir zenginliği gasp etti. Amerika’da bile yüzde 1’lik zengin sınıf servetin yüzde 90’ını elinde tutmaktadır ama yoksulluk içinde yaşayan 40 milyon insan olsa bile hiç değilse fakir için sosyal güvenlik mevcuttur. Pakistan’daki durum her zaman bu kadar kötü değildi. Böylesine hızla fenalaşması ancak son on yıla rastlar.

Sorunlardan bazılarına bakalım. Kanunsuzluk, listenin başında bulunuyor ama bu, Pakistan’ın 11 Eylül sonrasında Amerikan politikalarına teslim olmasının doğrudan bir sonucudur ve toplumda büyük yarıkların oluşmasına yol açmıştır. “Militanların” bombalı araçlar da kullanarak yaptıkları intihar saldırıları, doğrudan Amerika’nın sözümona terörle savaşından kaynaklanmaktadır; terörle savaş ise İslama ve Afganistan ve Pakistan’daki müslümanlara karşı yürütülmektedir. Amerika’nın paralı askerleri – bugün Xe Services olarak anılan Blackwater - intihar saldırıları, bomba yüklü araçlarla yapılan saldırılar gibi pek suça bulaşmıştır. Amerika’nın gâyesi, Pakistan’ı istikrarsızlaştırmak, nükleer silahlardan vazgeçmeye mecbur etmek ve en nihayet parçalara ayırmaktır. Afganistan’daki direniş, Amerika’nın bu gündemi eksiksiz bir şekilde takip etmesini engelledi. Amerika’nın Afganistan’da mağlup olacağı artık neredeyse kesindir. Kuvvetleri oradan bir kez çekildiğinde, Pakistan’daki kanunsuzluk sorunu büsbütün ortadan kalkmayacak ama azalacaktır.

Pakistan’ın gerçek problemi, ülkenin geleceği için bir seyir güzergâhı belirlemede ve halkta aidiyet duygusu oluşturmada seçkinlerin kaydettiği başarısızlıktan ileri gelir. Zengin veya fakir farketmez, her Pakistanlı’nın emeli, ülkeyi terk etmektir. Seçkinlerin İsviçre, Amerikan ve İngiliz bankalarında ülkeden çaldıkları paraları yatırdıkları hesapları var. Çocukları batıdaki okul ve üniversitelerde eğitim görüyor. Kaynağı olanlar, Kanada, ABD ve Avrupa’ya göç ediyorlar; fakirler ise çölün yakıcı sıcağında yıpratıcı işlerde çalışmak için Dubai, Abu Dabi ve S. Arabistan’a gidiyorlar. Pakistan’da kalmak isteyen çok az kişi var. O halde ülkenin nasıl bir geleceği olabilir?

Tüm suçu seçkinlerin üzerine yıkmak haksızlık olur. En iyi yaptıkları şeyi yapıyor onlar: Ülkenin kaynaklarını yağmalıyor ve batılı efendilerine uşaklık ediyorlar. Batının kölesi olmadıkları bir hayatı hayal edemiyor, dolayısıyla da fakiri köleleştiriyor ve eziyorlar. İyi de Pakistan’daki İslami hareket nerede? Ve insanları intihara sürükleyen bu cahili sisteme hala niçin meydan okumuyor? Hakikat şu ki, İslami hareketin siyasi parti olarak çalışan tarafları, aynı sistemin mensubu oldu. Halkın onlara niçin inanmadığını da açıklar bu. “İslami” partiler, Pakistan’daki laik partilere alternatif olarak görülmüyorlar.

Pakistan’ın kesin bir yok oluştan uzak durabilmesi için mevcut sistemi yok etmeye adanmış bir İslami hareket olmalıdır. Bunun olması için de evvela kast-cemaat çıkarlarına yüz vermeyen, şahsi, sınıfsal çıkarlar gütmeyen muttaki bir liderlik olmalıdır. Bu liderlik, gerekli fedâkarlıkları yapmaya istekli olmalı ve böylelikle halka benzer şeyleri yapmayı ilham etmelidir. Siyasi liderlik, İslami olanlar dâhil, on yıllardır halka ihanet ettikleri için halk onların peşinden gitmeye gönülsüz.

Zaman Pakistan aleyhine tükeniyor. Pakistan’da muttaki bir liderlik var mı? Pakistan’da, İmam Humeyni’nin duruşuna sahip kimse var mı? Pakistanlıların kendini içlerine bakıp cevaplandıracakları bir sorudur bu.

Kaynak: Crescent International
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın