Başlığa bakıp da okumakta olduğunuz yazının gece geç vakit son baskıya yetiştirildiğini sanmayın.

Okumakta olduğunuz yazıyı dün akşam saatlerinde yazdım.

Henüz gerçekleşmemiş olan "zafer"i başlığa taşımam birçoğunuza Orhan Pamuk'un "Kar"ındaki gazeteciyi hatırlatmıştır herhalde.

"Kar"ın bu faslının "hadise-haber" çizgisi çerçevesinde ne hoş bir yorum getirdiğini hatırlıyorsunuzdur.

Bilmeyenler için kısa bir hatırlatma:

"Kar"ın kahramanı Ka, Kars'ta yerel bir gazeteyi ziyaret eder. Ertesi günün gazetesi basılmıştır ve şöyle bir haber vardır: 'Dün geceki programında şair Ka, Kar şiirini okudu:' Gazetenin sahibine 'Ben oraya gitmeyeceğim ve haberiniz yanlış çıkacak' der Ka. Cevap şudur: 'Birçok olay biz yazdık diye gerçekleşmiştir. Eminim siz de bizi kırmazsınız.' Ve öyle de olur." (Alper'in bir yazısından aktarıyorum.)

Dolayısıyla, Amerikan seçmenleri de –umarız/dileriz- "hadise" henüz ortada yokken atılmış bu "zafer" başlığı yüzünden bizi mahcup etmemiştir.

Ama eğer bugüne kadar muntazam esen rüzgâr son dakikada yön değiştirip McCain'i Beyaz Saray'a yolladı ise ona da eyvallah, çünkü seçmenlerin yarısının siyah bir başkana hayır demediklerinin tescil edilmiştir artık.

Gecikmeden söyleyelim o zaman: Obama'nın zaferinin en anlamlı yönü, daha dün denebilecek çok yakın bir geçmişte ırkçılığın daniskasını âdet haline getirmiş bir toplumun, kırk yıl sonra bir siyahı Beyaz Saray'a sokabilecek derecede kendisini yenileyebilmesidir.

Seçim sonucunun en anlamlı yönü budur. Yeni ABD Başkanı'nın İran ve Afganistan söz konusu olduğunda McCain'i aratacak nitelikte açıklamalar yapması, Irak'tan çekilmeye başlamak için 2011 gibi çıkmaz ayın çıkmaz çarşambası gibi bir tarihten söz etmesi, Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin açıklamalarıyla "resmi Türkiye"yi Cumhuriyetçi kılması (...) filan da tabii ki çok önemlidir. Ama bana sorarsanız, "Beyaz Saray'da Siyah Başkan" sonucu hepsinden çok göz almaktadır.

Fransa'da Amerikan seçimleri arifesinde bir anket yapılmış. Deneklere şu soru yöneltilmiş: "Siz kişisel olarak bir gün başkanlık seçiminde siyah bir adaya oy verebilir misiniz?"

Sonuç beni çok şaşırttı doğrusu. Olumlu yönde tabii ki... Çünkü deneklerin yüzde 80'si "evet" diyor.

Anket benzer bir soruyu da "Asya kökenli" ve "Kuzey Afrika kökenli" adaylar için yöneltmiş. Sonuç bu sefer daha az güzel: Deneklerin yüzde 72'si Asya kökenli aday için "evet" derken, bu oran Kuzey Afrikalı adaylar için yüzde 58'de kalıyor.

Anket sonuçlarından, Elysee Sarayı'na bir siyah, Asyalı ya da Kuzey Afrikalı'yı pekâla uygun görenlerin profilini de öğreniyoruz. Bu demokrat denekler içinde gençler, kadınlar ve sola oy verenler öne çıkıyor.

Fransızların "Asya kökenli" adaya yüzde 72 oranında "evet" derken. Kuzey Afrikalı aday için bu oranı yüzde 58'de tutmaları (kendi başına çok neşe veren bir skor olsa da) bize uzakta bulunan "öteki"yi yakınında bulunandan daha çok sevmek şeklinde formüle edebileceğimiz yaygın bir alışkanlığın ürünü olsa gerek...

Obama ile başladık onunla bitirelim:

Biliyorsunuz, Obama'yı büyüten, ona annelik yapan beyaz anneannesi seçim gününden bir gün önce öldü. Şanssızlığın böylesi... Bir gün daha yaşasa, torununun ABD Başkanı olduğunu görecekti.

Obama, anneannesinden şöyle söz ediyor: Beni büyüten, kendini bana adayan, beni herkesten çok seven bir kadın.

Ancak Obama bu sözlerini şöyle sürdürmeyi de unutmuyor: "Ama aynı zamanda bana bir gün sokakta evinin önünden geçen siyah adamlardan korktuğunu itiraf eden ve birçok kere rasist ya da etnik önyargılarını açıklamalarıyla beni utandıran bir kadın."

Siz ne düşünürsünüz bilemem ama Obama'nın anneannesi hakkında verdiği bu –ikinci- bilgi aklımı çok kurcaladı.

Siyah torunu Beyaz Saray'a yerleşebilen bir beyaz anneanne bile kapısının önünden geçen siyah adamlardan korkup, rasist ya da etnik önyargılarını dinletebiliyor.

Bunun adı da –herhalde- Arendt'in "kötülüğün sıradanlaşması" olarak söz ettiği ruh hali olsa gerek.

Bitirirken: Obama hikayeleri gibi Fransa'daki anket sonuçları da bize, insanları sevmenin insanlığı sevmekten çok daha zor görüldüğü bir dönemin giderek "tarih olmakta" olduğunu gösteriyor sanki.

 

Kaynak: Yeni Şafak