ABD Kongresi, Suriye rejimine yönelik bir operasyona onay verse ve kilit liderlerin desteğini kazansa bile durum, kesinlik kazanmış değil. Barak Obama halen kendi pozisyonunun esiri olmuş durumda. Obama'nın Esad'ın kimyasal silah kullanarak alarm verdiği suça kayıtsız kalması mümkün değil, öte yandan belirlediği hedefi de aşmak istemiyor. Dolayısıyla savaşı önlemek için tüm stratejisini çizdikten sonra yeni bir dış müdahalenin içinde yer almak için pek hevesli olmadığını dolaylı yoldan göstermiş oluyor.

İşte bu yüzden Obama, oylamadan önceki son günlerde özellikle de G-20 zirvesinde tüm çabasını dış müdahale üzerine harcıyor. Müdahale konusunda tereddütlü yaklaşmasının nedeni belki de sınırlı olarak belirlenen operasyonun genişleyeceği ve belki de tüm Ortadoğu'yu kuşatacağı endişesi. Endişenin gölgesindeyse Rus, İran ve Şam hükümetinin tehditleri var.  Bu dar zamanda kongre müzakerelerinin bitmesinden hemen önce birçoklarından çeşitli teoriler ve senaryolar da sunulmuyor değil. Ancak bunların belki de en tehlikelisi, Amerikan idaresine sunulan ve "İran"  çıkışlı tavsiyeler oldu. İran bazlı hipoteze göre, Tahran, Suriye'deki müttefiki nezdinde girişimlerde bulunabilir ve bu "cezalandırıcı" müdahaleden vazgeçilmesi halinde bir daha toplu katliamların ve uluslararası toplumu tahrik edecek provokatif eylemlerin tekrarlanmayacağı taahhüdünde bulunabilir.

Öyle görünüyor ki bu bahanenin Amerika'da ve Amerika dışında destekçileri fazlasıyla mevcut. Özellikle de Birleşik Devletlerin, -Fransa'nın sınırlı kapasitesi dışarıda tutulduğunda- uluslararası disiplin alanında yalnız bırakılmasından sonra buna sarılacak olan çok fazla.

Ancak, bu anlaşma için gerçek bir fırsat olabilir mi? İran, Ortadoğu'daki tek müttefiki hakkında herhangi bir tutum değişikliğine gidebilir mi? Veya bazı siyasetçilerinin dudaklarından dökülenlerin gerçek hedefi, Amerika'nın pozisyonunun sulandırmak yani çelişkide bırakarak cevap alamamak olarak yorumlanabilir mi? Haşimi Rafsancani, Suriye hükümetinin Guta'daki kimyasal operasyonundaki sorumluluğu konusunda yaptığı açıklamaları geri çekmek zorunda kalmıştı. Yeni hükümet ise bunu, İran'ın karar mekanizmalarına sıkı sıkıya bağlı bazı radikallerin reaksiyonunu ölçmek ve tutumlarından vazgeçmenin zorluğunu test etmek için kullandı.

Ruhani, hala içi mayınlarla dolu yolda el yordamıyla ilerliyor ve dış politikanın Hamaney ve onun çevresindekilerin tekelinde olduğu idraki ile ülkenin ekonomik ve sosyal meselelerine konsantre oluyor. Hamaney ve siyasi yakınları ise Obama'nın açıklamalarından faydalanma yoluna gidiyor. Esad'ı cezalandırmada Amerika'nın ve İsrail'in güvenliği gibi iki önemli kriteri ortaya koyan ABD başkanının söylemlerinden yararlanan bu çevreler, kararından vazgeçirmek için tüm bölgeyi tutuşturacak ve barut fıçısını patlatacak açıklamalarını şiddetlendiriyorlar.

İran, Suriye rejimini para silah ve askerle destekleyerek, Hizbullah'ı ve Iraklı taburlarını Esad'ın yanında savaşmaya göndererek zaten kulaklarına kadar suya batmış durumda. Çünkü Suriye'deki rejimin düşmesiyle Arap topraklarında yıllardır sağlamlaştırmaya çalıştığı nüfuzunun delinmesinden ve Lübnan'ı iç denkleminde zayıf tutan Hizbullah'a doğrudan uzanan elinin kesilmesinden endişe ediyor. Bu yüzden Esad'ı kaybetmemesi gerektiğinin farkında ve önlemini alıyor. Dolayısıyla, kendisiyle yapılacak pazarlığın aslında Esad'la yapılacak pazarlıkla eş değerde olduğunu hatırlatıyor.

Tahranın gönderdiği sinyaller ne olursa olsun veya İran bahanesinin arkasına sığınanların sundukları hipotez ne şekilde olursa olsun, satranç oyuncuları kendilerini siyasi ve psikolojik olarak kandırmaktan başka bir şey yapmayacaklar veya atılan ipler havada kalacağı için tutunmak da mümkün olmayacak.

Kaynak: Hasan Haydar/ El Hayat
Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız