2012 Kasım’ın son haftası İsrail-Filistin cephesinde önemli bir hafta oldu. BM, Yahudi devletini ortaya çıkaran Taksim Kararının 65’nci yıldönümünde bir Filistin devletini tanıdı. İsrail ise Batı Şeria’da toprak müsaderesine denk bir karşılık verdi: Kudüs’ün E1 bölgesinde yeni inşaatlar yapılacağını duyurdu. Pek çok gözlemci, bu girişimin iki devletli çözümü yok edeceğine inanmaktadır. Avrupa hükümetleri ise büyükelçiliklerini çekmekle tehdit ederek cevap verdiler.

Peki Amerika? O daha ziyâde izledi. Filistinliler 2011 yılında statülerinin yükseltilmesini istediklerinde Obama’nın diplomasi ekibi öylesine çok çalıştı ki dışişleri bakanlığı yetkilileri “bazen İsrail hükümetine çalıştığımı hissediyorum” diye şakalar yapmaya başlamışlardı. Ancak ABD bu kez işi isteksizce yaptı.  Yönetime yakın Ortadoğulu bir isim bunun baştan savma yapıldığını gözlemlemiş. “Güçlü bir lobi yürütmediler.”

İsrail yerleşim inşaatlarını duyurup Avrupalılar hiddetle tepki verdiklerinde Obama yönetimi yine pasif durdu. İsrail basınındaki haberlerin aksine, Obama takımı kızgın bir Avrupa tepkisinin fikir babası değil. Ancak hiddetli tepkiyi yatıştırmış da değil. E1 uzun zamandır Amerika’nın kırmızı çizgisini temsil ediyor olmasına rağmen. İsrailliler, inşaat duyurusunu yapmadan saatler önce Beyaz Saray’a uyarı vermişlerse de Obama yönetiminin tepkisi şekli ve yavandı. Obama kamuoyuna açık bir şekilde tek bir kelam etmedi. Yönetimdeki üst düzey yetkililerin öngördükleri “İsrail-Filistin çatışmasına yeni bir yaklaşımın” ilk işaretiydi: İyi niyetli ihmal.

Manzaranın Beyaz Saray’dan nasıl göründüğünü bir düşünün. Bir yanda Benjamin Netanyahu yerleşimleri genişleterek ve 1967 sınırlarını barış müzakerelerinin başlangıç noktası olarak kabul etmeyi reddederek Amerikalı yetkililerin ABD için kötü, İsrail için feci diye düşündükleri şeyleri yapmayı sürdürüyor. Öte yanda Başkan Obama her ne zaman Netanyahu’nun gidişatı değiştirmesi için çalışsa – 2009’da yerleşimlerin dondurulmasını talep ettiğinde; 2011’de barış müzakerelerinin parametrelerini belirlediğinde – Beyaz Saray siyaseten marizlenmiştir. Beyaz Saray yetkilileri gelecek ay İsrail’de yapılacak seçimlerde Netanyahu’nun mağlup olması için çalışmaktan keyif alabilirler tıpkı Bill Clinton’ın Ehud Barak’ın yerini Netanyahu’nun alması için İsraillileri ikna etmek üzere 1999’da danışmanlarını göndermesinde olduğu gibi. Fakat bunu yapamayacaklar çünkü Netanyahu’nun ciddi bir rakibi yok. Eski başbakan Ehud Olmert seçimlere katılmıyor. Olmert’in merkez’deki partisi, Kadima, çöktü; merkez soldaki İşçi Partisinin lideri ise müstakbel Netanyahu hükümetinde koalisyon ortağı olmaya istekli olduğunu reklam ediyor.

Bu yüzden de Obama takımı, Netanyahu’yla doğrudan karşılaşmak yerine farklı bir strateji izledi: Otur bekle ve karşılaşma işini bırak dünya yapsın. Amerika, İsrail’i hareketlerinin sonuçlarından korumak için uğraşmaya son verdiğinde ve İsrail uluslararası tecridin en ağır yükünü bir kez hissetmeye başladığında korku içindeki İsrail liderleri gidişatı değiştireceklerdir. Üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi “küresel kamuoyu kanaati İsrail’in aleyhine işliyor” diye not etmiş. Amerika’nın böylesi bir muhitte arkasına yaslanıp oturması gerçekte bir şeyler yapıyor olmasıdır.

Beyaz Saray yetkilileri bu yeni yaklaşımın Amerika’nın çokça övülen Demir Kubbe gibi füze savunma sistemleriyle İsrail’e askeri yardım yapmayacağı anlamına gelmediğine hemen dikkat çekiyorlar. Filistinlilerin BM’deki statüyü İsrail’i Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılatmak için kullanma çabalarına da güçlü bir şekilde mukavemet edeceğini belirtiyorlar. Amerika, Mahmud Abbas’ı Batı Şeria’da ayakta tutan parasal akışı sürdürerek ve Hamas’ı dizginlemesi için Mısır’la çalışarak şiddet spazmlarını engellemeye de çalışacaktır.

Amerika’nın yapmayacağı şey ise, olay yerindeki gidişat değişmediği takdirde, büyük bir ismi temsilci olarak atamak (bazıları Bill Clinton’ı öneriyorlar) ve İsrailliler ile Filistinliler arasındaki doğrudan müzakereleri yeniden başlatmak. Sebebi: Müzakereler Netanyahu’yu zor durumdan kurtaracaktır. Beyaz Saray yetkilileri, Netanyahu’nun yaşayabilir bir Filistin devletinin doğuşu için gerekli yürek burkan tavizleri vermeye hiç ilgi duymadığına; Netanyahu’nun uluslararası baskıdan korunmak için barış süreci maskesine ihtiyaç duyduğuna inanıyorlar. Obama ekibi, bu maskaralığın hayat bulmasına katkıda bulunmayı reddederek, Netanyahu’yu kendi retçiliğini sahiplenmeye zorladıklarına ve kızgın bir dünyanın devreye girmesine müsaade ettiklerine inanıyorlar.

Ancak bu, bazı gözlemcilere kendini fazla zeki sanmak gibi görünüyor. ABD’nin eski Mısır ve İsrail elçisi Daniel Kurtzer, Beyaz Saray İsrail’i uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmaktan koruduğu sürece Netanyahu’nun yeniden düşünmeyi gerektirecek denli bir sıkıntıya düşmeyeceğini kaydediyor. Başka isimler ise daha sert konuşuyor, Beyaz Saray’ın stratejik jujitsu hamlesinin ardında ödlekliğin yattığını söylüyorlar: Netanyahu ve onun Amerikalı müttefikleriyle karşılaşma korkusu. İsrail’e baskı yapma işinin Avrupa’ya verilmesiyle ilgili sorunlardan biri de pek çok İsraillinin Avrupa’nın Yahudi devletine olan muhabbetinden zaten kuşku duyuyor olmalarıdır. O baskı Netanyahu’yu İsrail’de incitmeyecektir. Hatta güçlendirebilecektir.

Eğer Beyaz Saray’ın İsrail’e yönelik yeni yaklaşımı âşina geliyorsa, Obama’nın “geriden liderlik” stratejisine tastamam denk düştüğündendir. Eleştirmenler, Amerikan liderliğinin ortadan kalktığını yansıtan bir ifade olarak görüp bununla alay ediyorlar fakat gerçekte 1990’ların tek kutuplu dünyasının sona erdiğine, ABD’nin buna ayak uydurması gerektiğine dair bir anlayışın olduğunu yansıtmaktadır. Bu ise en çok İsrail-Filistin çatışması için doğrudur. Diğer güçler barış sürecini Amerika’nın kontrol etmesine yıllarca müsaade ettiler çünkü ancak İsrail’le özel ilişkileri olan Amerika’nın barışa aracılık edebileceğine inandılar. Fakat Obama yönetiminin ciddi bir müzakereyi başlatamaması bu tafraya büyük zarar verdi. Ayrıca Avrupa ve Ortadoğu’daki diğer oyuncuların Washington’a aynı şekilde riayet etmemelerinin de bir sonucudur.

Obama ekibi, olguyu tersine çevirmek yerine güçlendirmeye bakıyor. Uluslararası tecritle karşılaşan Netanyahu’nun seyri değiştirip selefi Olmert gibi belirli türde bir Filistin devletini kucaklamasını ümit ediyorlar. Yalnız bahsin yanlış oynanması da mümkün. İsrail siyaseti öylesine sağa kaydı ki Netanyahu’nun en güçlü muhalifleri onu çok yumuşak bulan ultra-şahinlerden oluşuyor. Böylesi bir muhitte yerleşimlere devam ederek küresel baskıya direnmek seçimlerde işine yarayabilir.

Obama ekibinin iki devletli çözümü korumak için izlediği el çekme stratejisinin işe yarayacağını ümit etseler yeridir. Çünkü böyle giderse, başka bir şeyi deneyecekleri an geldiğinde vakit çok geç olabilir.

Kaynak: Daily Beast

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın