İsrail'in Gazze'ye yaptığı saldırıdan bir süre önce, barış yönünde önemli bir adım atılmıştı. Filistin için mücadele eden birçok örgütü bünyesinde barındıran Filistin Kurtuluş Örgütü, Arap ülkelerinin İsrail'e önerdiği barış planını tanıtmak için İsrail gazetelerine ilanlar vermişti.
İlanlar, İbranice yayınlanan en büyük dört gazetede tam sayfa yayınlandı. Arap ve diğer Müslüman ülkelerin bayraklarıyla çevrelenen reklam, Arapça yayınlanan 3 Filistin gazetesinde de yer aldı.

İlanlarda, 22 üyeli Arap Ligi'nin, ilk kez 2002'deki Beyrut toplantısında kamuoyuna açıkladığı ve Suudi Arabistan'ın bir yıl önce tekrar bir zirveyle gündeme getirdiği planın ayrıntıları anlatılıyordu. Filistin ve İsrail bayraklarının yan yana yerleştirildiği sayfada, "57 Arap ve İslam ülkesi, nihai barış anlaşması ve işgalin sona ermesi karşılığında İsrail'le diplomatik ilişkiler kurarak ilişkilerini normalleştirecek." ifadesi yer alıyordu.

Gerçi, İslam Konferansı Örgütü'nün üye sayısına işaret eden '57 ülke' ifadesi, plana karşı çıkan İran'ı çok rahatsız etti. Ama Filistinli yetkililerin hedefi açıktı: Barış planı hakkında İsraillileri doğrudan bilgilendirmek ve Filistin'in barış isteyen taraf olduğunu dünyaya bir daha duyurmak. Böyle bir çabaya ihtiyaç vardı. Çünkü Birleşmiş Milletler'in barış için en önemli fırsat olarak gördüğü bu plan, İsrail'deki aşırı sağcı kesimlerce "İsrail'in geleceğine karşı Arap komplosu" olarak lanse ediliyordu.

Arap Barış Planı, İsrail'in 1967'de işgal ettiği Batı Şeria, Gazze, Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri'nden çekilmesi karşılığında, Arap ülkelerinin İsrail'le ilişkilerini normalleştirmesini öngörüyor. Ayrıca, İsrail'in, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletini tanıması ve İsrail devletinin kurulmasıyla evlerini terk etmek zorunda kalan milyonlarca Filistinlinin durumuna adil bir çözüm bulunması isteniyor.

İsrail'in varlığına kökten karşı çıkan pozisyonu terk ederek böyle bir planı ortaya koyması, Arap pozisyonu açısından ciddi bir değişim. Nihai çözüm konusunda farklı düşünen Hamas'ın da plana kökten karşı çıkmaması önemli bir avantaj. Önde gelen Hamas liderleri, İsrail'i resmen tanımayacaklarını, ancak 1967 sınırları üzerinde bir Filistin devletinin kurulmasına sıcak baktıklarını ve Arap uzlaşmasına aykırı davranmayacaklarını açıkladı.

Tabii, sonuç için bunlar yeterli değil. İsrail'in de işgal ve ilhak politikasından vazgeçerek realiteleri tanıması ve plana sıcak bakması şart. İsrail'in bu konudaki resmî tutumu muğlak.

İsrail gazetelerinde ilanların yayınlanmasından sonra İsrail halkının plana bakışının ne yönde olduğu merak ediliyordu. Merkezi Ramallah'ta bulunan Filistin Araştırma Merkezi ile Hebrew Üniversitesi'ne bağlı Truman Araştırma Merkezi'nin yaptığı çalışma, bu konuda bazı ipuçları verdi. Ankete göre, İsrail halkının yüzde 36'sı planı destekliyordu. Kudüs'ün iki halk arasında bölünmesi noktasında, oran yüzde 40'a çıkıyordu. İsraillilerin yüzde 55'i, sonuç alınacaksa Hamas'la temasa da sıcak bakıyordu.

Anketi yayınlayan İsrail gazetesi Jerusalem Post, haberi "İsraillilerin çoğu Arap barış planına karşı" başlığıyla duyurmuş. Ancak İsrail iç siyasetindeki parçalanmışlık göz önüne alınırsa, bu oranları görmezden gelmek doğru olmaz. Çünkü aynı araştırmada İsraillilerin siyasî tercihleri de sorulmuş. Muhtemel bir başbakanlık yarışında ismi en fazla öne çıkan Netanyahu'ya verilen destek yüzde 37. Şu anki Dışişleri Bakanı Livni'ye yüzde 30; Savunma Bakanı Ehud Barak'a ise yüzde 10 civarında destek çıkmış. Bu ortamda, Arap planına yüzde 36 destek çıkması önemli.

Kuşkusuz, Gazze saldırısı, şartları değiştirdi. Ama her şeye rağmen barış için hâlâ bir şans varsa, bunun yolu, üzerinde önemli ölçüde uzlaşma sağlanan barış planından geçiyor. BM'nin, AB'nin ve İslam dünyasının desteklediği bu plana, önümüzdeki günlerde Beyaz Saray'a yerleşecek Obama da sahip çıkarsa, belki de bu büyük kriz fırsata dönüşebilir.

Kaynak: Zaman