Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkan-ları'nın 9. zirvesinin, hastaların şifa için geldiği Duzdag Fizyoterapi Merkezi'nde yapılması manidardı. Sanki önce hasta olduğunu kabul edip, sonra çare aramaya başlayan hastalar gibi, liderler de aynı atadan gelmelerine rağmen ilişkilerinin bu kardeşliğin gerektirdiği düzeyde olmadığını fark etmiş ve çare için Nahçıvan'a gelmişlerdi.
Katılanların çoğunun ilk kez ayak bastığı Nahçıvan'ın neden seçildiğini hemen anlamak kolay değildi. Ama yaklaşık 400 bin Azeri kardeşimizin yaşadığı bu özerk cumhuriyetle ilgili detayları öğrendikçe durum netleşiyordu. Türkiye'yi Türkistan'a bağlayan tek kara sınırı buraydı. Mustafa Kemal Atatürk burası için 'Türk kapısı', Kazım Karabekir ise 'şark kapısı' demişti.

Bu küçük toprak parçası adeta siyaset akademisi gibiydi. Zira ilk cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade'den günümüze tüm Azeri liderler buralıydı. Ayrıca, dünyanın dört bir yanına Anadolu'nun barış mesajını götüren Türk okullarının ilki burada açılmıştı. Cumhurbaşkanı Gül'le birlikte ziyaret ettiğimiz okulun sıralarında, daha sonra okulların hamisi olan Aliyev'in de eğitim gördüğünü öğrendik. Okulların genel müdürü Murat Çapan, bu okulun Azerbaycan'daki 4557 lise içinde birinci olduğunu söylüyordu.

Bu seferki liderler zirvesinin önceki 8 toplantıdan farklı olacağı, toplantı öncesi Haydar Aliyev Sarayı'ndaki konserden belli oluyordu. Türk, Azeri, Kazak ve Kırgız liderlerin de dinlediği konserde seçilen parçalar ciddi bir bilinçlenmenin işaretiydi. Seçilen parçalardan biri Anayurt Marşı idi. Azeri sanatçılar, "Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar, Azer bir boydur/Karakalpak, Kırgız, Kazak bunlar bir soydur" diyordu. Marş şöyle devam ediyordu: "Özbekistan, Türkmenistan diye kurmuşlar/Anayurdum Türkistan'ı bölüp koymuşlar."

Onca ısrara rağmen Özbekistan liderinin Nahçıvan'a gelmemesine rağmen, konserde Özbek şarkısının çalınması da bu bilincin göstergesiydi. Bu kez sadece Türkiye değil, belki de ilk kez Kazakistan, Kırgızistan ve Azerbaycan da safları sıklaştırma konusunda kararlıydı.

Aksakallar Konseyi'ne Türki-ye'yi temsilen seçilen Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen'in tespiti de bu yöndeydi. Eskiden bu tür oluşumları Türkiye zorluyordu, şimdi diğerleri de sahip çıkıyor, hele Kazakistan hele Kazakistan. Herkes, Kazak lider Nazarbayev'in katkısı olmasa, bu sonucun imkansız olduğu noktasında hemfikir. Nazarbayev'in, zirvede yaptığı tarihi konuşmada sadece kardeş değil, kaderdaş da olduğumuzu vurgulaması boşuna değil.

Kendini Türk hisseden 300 milyon insanın da bu gelişmeye sevinmesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül de uçakta konuşurken bu noktanın altını çizdi. Cumhurbaşkanı, Türk Konseyi'nin alt birimleri olan Aksakallar Konseyi'ne, Parlamenter Asamble'ye, genel sekreterliğe ev sahipliği yapmak için liderlerin yarıştığını söylüyordu. Her biri, "Ev sahibi biz olalım ki, meseleye sahip çıkalım" diyordu.

Bu tabloyu görünce, Nahçı-van'dan Türk dünyasının geleceği adına umutla ayrıldık. Sanki hastalıklardan kurtulma zamanı çok yakın...

 
Kaynak: Zaman