?Doğdu ol sâatte ol sultân-ı dîn Nûra ğarkoldu semâvâtu zemîn? ?Doğum vakti gelince O dünyaya geldi, O dünyaya gelince yer ve gökler nur ile doldu?. İnsanların aklı her şeye ermiyor. Bilim madde ötesini görmüyor. İnsan maddeden ibaret değil, onun bir geldiği yer, bir de gideceği yer var; bilim bu konuda hiçbir şey söyleyemiyor, ?Ben bilmem, benim alanımın dışında? diyor. İnsanı bütünüye (ruh ve madde) olarak açıklamak, nereden gelip nereye gittiğimizi, bu dünya durağında asıl işimizin ne olduğunu bize anlatacak tek kaynak Allah. O'nunla insanlar arasında iletişim aracı olan tek vasıta da Peygamber. Eğer -daha önce gelip geçenler gibi bir peygamber olan, onların yaptıklarını tamamlama vazifesi almış bulunan- Son Peygamber Muhammed Mustafa (s.a.) gelmemiş olsaydı, aklın ve bilimin aydınlatamadığı alanda insanlar karanlık içinde kalacaklar ve tarih boyunca örneklerini gördüğümüz hurafeler içinde bocalayıp bedbaht olacaklardı. Yarasalar gibi ışıktan hoşlanmayanlar, işlerini karanlıkta görenler dışında kalan bütün insanlar için O'nun doğumu, işte bu bakımdan da bir nurdur; ışıktır, rehberdir, aydınlanma ve mutluluk müjdesidir. Evet aynı zamanda mutluluk müjdesidir. Çünkü insanın yalnızca bedene ait ihtiyaçlarını tatmin ederek mutlu, huzurlu ve dirençli olması mümkün değildir; bunun mümkün olmadığını, modernitenin krizinde müşahede ediyoruz. Ahlakın dine ihtiyacı var. San'at ise dinsiz olduğunda san'atkârı bunalıma sokabiliyor, intihara kadar götürebiliyor. Son Peygamber insanlığa öyle bir hayat programı sunuyor ki, uygulandığı zaman yalnız 'O'na inananlar değil, inanmayanlar da -dünya hayatında- onun rahmetinden istifade ediyorlar. İnananlar iki cihanda mutlu olmanın yolunu ve yöntemini, Eşsiz Örneğin rehberliğinde öğreniyorlar. Kendi iradelerini doğru kullanarak bu örnekliğe uyanlar, dünya hayatında, hiçbir hadise karşısında yıkılmıyor; En Büyük, En Yüce, En Güçlü, En Merhametli ve mutlak hikmet Sahibi'nin yanlarında olduğu inancı, düşüncesi ve şuuru içinde ayakta kalıyor, hatta mutlu oluyorlar. Ahirette ise onlar için hazırlanmış olan mutluluk vesilelerini -bu dünyada- ne gözler görmüş, ne kulaklar işitmiş, ne de insanlar hayal edebilmişlerdir. Rahmeten li'l-âlemîndir Muhammed Mustafa Hem şefî'u'l-müznibîndir Muhammed Mustafa