Mısırlı kadınlar, tarih boyunca ülkede meydana gelen her olayın kırmızı çizgilerini oluşturdular. Erkekler ise kadınlarla doğrudan temas kurmaktan her zaman uzak durmuşlardır. Çünkü onlara gore, mertlik, yiğitlik bu uzak durmayı gerektiriyordu. Ancak devrimin başından bu yana askerler, bu kuralı değiştirdiler ve bütün ahlaki değerleri alt üst ettiler. Tüm dünyanın da seyrettiği gibi ,düşmanlarıyla mücadele etmek ve ülkenin güvenliğini korumakla görevli olan askerler, asli görevlerini terkederek sınırlarını aştılar ve devrim zamanı Tahrir’de genç kızlardan birine saldırıda bulundular. Tüm dünyanın kınadığı bu suç, darbeciler tarafından yürütülen kadın hakları ihlallerinin başlangıcı oldu. 3 Temmuz’la birlikte bu suç silsilesi devam etti ve Rabia meydanında, Nahda’da onlarca kadın ve genç kız keskin nişancıların hedefi oldu. Bu da onlarca ölüm ve yaralanmayı beraberinde getirdi.

Mısır’ın darbeyle birlikte tutuklanan ve gösterilerde öldürülen yüzlerce kadınına yapılan bu muameleden, üniversitelerde okuyan kız öğrenciler de nasiplerini aldılar. Hapishanelerde tutuklu bulunan öğrenciler çıktıklarında kendilerine yapılan alçakça tavırları anlatırken, İsraillilerin bile Filistinli kadınlara bu kadar haince davranamayacaklarından söz ediyorlardı. Hatta Siyonistlerin, Müslüman kadını kırmızı çizgi olarak gördüklerini, Abdül Fettah Sisi’nin askerlerinin ise tüm sınırları aşarak, küçücük kızları cinai suç işleyenlerle aynı koğuşa koyduklarını belirtiliyordu.

Gösterilere katılmak suçundan yargılanan genç kızlar ve kadınlara yapılan muameleler, bir yandan medyadan gizlenirken, diğer taraftan da kadınların hapishanelerden çıkarılması için yapılan uluslararası çağrılar duymazlıktan gelindi. En azından tutuklulara insanca muamele yapılması çağrısı bile darbecilerin önemsemedikleri bir konuydu.

Mansura üniversitesinde okuyan üç tutuklunun durumu, bu sorunun ne kadar derin olduğunu ve nasıl hasıraltı edildiğini gözler önüne seriyor. Tutuklulardan biri olan Ebrar İsmet el Anani 1995 doğumlu ve İşletme bölümünde öğrenci. Yüsra Ibrahim Hatip, 1992 doğumlu ve Eğitim fakültesinden mezun. En küçükleri olan Minnetullah Mustafa el Belihi ise 1995 doğumlu Edebiyat fakültesi 1. sınıf öğrencisi. Bu üç genç kız 12 Kasım’da tutuklanarak hapse kondular. Aileleri, çocuklarının aşağılanmanın her türlüsüne maruz kaldıklarını, terörist gruplara üye oldukları gerekçesiyle suçlandıklarını – ki bu suçlama müeebbet hapisle yargılanmalarına yol açabilir-, ifade ederken, Uluslararası Af Örgütü’nün 8 Şubat’ta yayınladığı raporda kız öğrencilerin aileleriyle haftada bir kere yalnızca beş dakika görüşebildiklerinin altını çiziyor. Üç kız öğrencinin koşulsuz serbest bırakılması çağrısında bulunan Örgüt, Mısır’da darbe rejiminin tüm muhalifleri aynı suçla itham ettiğini belirtiyor.

Darbecilerin Mısır’da yaptıkları zulüm tüm kanunların ve normların üzerine çıkıyor. Üstelik, küçük, savunmasız ve zulme karşı durmak için duadan başka hiç bir çareleri olmayan kızlara ve kadınlara karşı yaptıkları haksızlıklar için yanlarına destekçi bile çekebiliyorlar!

 

Kaynak: Al Shabiba

Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız