İsviçre radyo kurumu Swis İnfo'nun Arapça servisi muhabiri bana, ülkedeki sağcı çevrelerin minare inşaatını engellemek için başlattığı kampanyayla ilgili bir e-posta göndermişti.
İsviçrelilerin yüzde 57.5'i minare inşaatı yasağını öngören yasa tasarısını desteklerken, muhabir kampanyanın hükümeti yasak kararına sevk etmek için 113 bin İsviçreli'den imza aldığını ifade edip, sıranın mescitlere geleceğini belirtiyor. Yani taş inşa etmek düşünce üretmekten, tuğla da kalplerden daha önemli oluyor...
Zira Müslümanlar mescitler inşa edip minareler yükselttiklerinde, Müslümanlığı seçmiş Fransız yazar
Roger Garaudy'nin de dediği gibi, 'petrodolar seması'ndan paraşütlerle üzerlerine indikleri Avrupalılar arasında korkunç mescitlerle panik yayıyorlar. En iyisi Avrupalıların yanına pencerelerden ve minare paraşütlerinden değil, samimi ve insani düşüncelerle girmek. Ancak Müslümanlarla insani düşünce arasında dünyayla Andromeda galaksisi arasındaki kadar mesafe var.
Konuyla ilgili görüşüm sorulduğunda, Avrupalıları asıl korkutanın minareler değil, mescit inşaatı olduğunu söylerim. Bu durum benim mescit inşaatına karşı olduğum anlamına gelmez. Aksine ben mütevazı İslam merkezlerini destekliyorum. Tıpkı Hz. Muhammed'in kendi minaresiz mescidini palmiye yaprakları ve kumdan inşa etmesi gibi... Zira minareler sonradan ortaya çıktı ve bu durum bağımsız bir araştırmayı hak eden bir konu. İsviçre'de iyi yalıtımlı ve estetik olması şartıyla ahşap ve betondan bir yapı için engel yok.
Mescit inşa-sında önemli olan noktaysa, çok sayıda insanı içine ala-bilme kapasitesidir. Odaları, mermerden çatısı veya konforu değil. Bu merkezlerde önemli olan mesele, insanları uyandıracak kadar yüksek seslerle komşuları rahatsız etmemektir. Tıpkı bizde yaşandığı gibi, müezzin ezanı 140 desibel ölçüsünde okuyor. Bu ses neredeyse kulak zarını deliyor. Ardından kabir azabı, insanı kabirde ilk sorguya çekecek Münker ve Nekir melekleriyle ilgili korkutucu vaazlar veriliyor.
İyiyi aktarmak taş kulelerden önemli
Bizlere düşen, tek bir tarafın vaazlarından çok kültür alışverişi bağlamında Batılılar arasında insani bir çağrıda bulunmak. Zira onların bir dini var, bizim de bir dinimiz var. Önemli olan Doğulu modeli onların arasında yaymaktan ziyade onların şartlarını kendimize de aktarmak için anlamak. Müslümanlara sevgi besleyen Batılılar, Aydınlanma Çağı ve derebeyliğin ortadan kaldırılmasının yanı sıra özgürlüklerin, sermayenin, gazeteciliğin, parlamentonun ve hesap verilebilirliğin ortaya çıkışından bu yana, Jean Jacques Rousseau'nun 300 yıl önce çağrısını yaptığı hoşgörü ilkesinden hareket ediyor.
Demokrasi kurtuluş gemisidir. İslami kavramlarda ibre taş kulelerin yükseltilmesinden ziyade, iyinin ve olumlu olanın aktarılmasını, geleneğin tehlikeli kavramlarının gözden geçirilmesini işaret eder. Bu tehlikeli kavramlar kadınla, eşitlikle, ötekinin hayatta kalma hakkıyla, dinden dönme hakkı, sanatın ve müziğin yasaklanmasıyla ilgilidir.
Bu tür meseleler genelde tartışma konusu oluyor. İsviçreliler uzun zamandan beri bu tartışmalardan kurtulmuş durumda. Belki de bizler onların öğrencisiyiz. Cehalet ayıp değil, öğrenmeme küstahlığı ayıptır.
(Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi İttihat, 2 Aralık 2009)
Kaynak: Radikal