Son 'papaz girişimi'ni gerçekleştiren Türk gencinin 'münferit' hareket ettiği izlenimini edindiğimi yazmıştım. Bugün çeşitli yayın organlarında bu 'Türk genci'nin polise verdiği ifadeden basına yayılan serpintiler okudum. Dink ve Santo cinayetlerinden, ayrıca 'Kurtlar Vadisi'nden etkilendiğini söylüyor.
'Kurtlar Vadisi' epey bir süredir ve genellikle bu bağlam içinde sık sık gündeme geliyor, yayından kaldırılmasından yana olanlar var, hatta bu yönde girişimler bile oldu. Kendi hesabıma, bir şeyi yasaklamanın etkili bir tedbir olacağına hiç inanmamışımdır. 'Mein Kampf' yasaklansaydı Almanya Nazi olmayacak mıydı? Yoksa Almanya öyle bir Almanya haline geldiği, getirildiği için mi 'Mein Kampf' gibi bir kitap yazılabildi?
Son rahip olayının kahramanı 'Türk genci', Hürriyet'teki başlığa göre, "Ünlü olmak için rahibi bıçakladım" diyor.
Dink ve Santoro olaylarına şöyle geliyoruz: "Bu kişilerin toplumda kahraman gibi gösterilmesiyle 'Ben de böyle bir işe girersem, kahraman ve ünlü olurum, hayatımı kurtarırım' düşüncesiyle harekete geçtiğini söyleyen..."
Demek ki bu kişiler toplumda 'kahraman' olarak biliniyor. Bu nasıl oluyor? Ortalamayı temsil eden ve ağırlıkla ortalamaya hitap eden 'ana-akım' (mainstream) medya 'Santoro'yu vuran kahraman' ya da 'Elin dert görmesin Samast!' diye manşet atmıyor. Köşe yazarları da ya da TV kanalları da ('gördüğüm kadarıyla' diyeyim, zaten pek gördüğüm yok) açıktan bir övgüye girmiyor. Tersine, 'resmiyet kabuğu'nun üstüne çıkan bu yayın düzeyinde en azından bir "Cık cık cık! Böyle şey yapılır mı?" edası görüyoruz. Kimisinde, bu gibi olayları lanetlemeye kadar da gidiyor bu tavır.
Ama bir de kabuğun altı var: resmiyetin bittiği, gerçek duygu, gerçek kişilerin başladığı yer. Demek ki orada, bu 'iyi niyetli Türk genci'ne "Şu işi yapayım da 'kahraman' olayım" dedirtecek bir dinamik çalışmakta. Ama bunun böyle olduğunu da zaten biliyoruz, çünkü resmî kabuk bunu büsbütün gizleyemiyor ve resim çektiren polislerden internet sohbetlerine, büyük kişilerin nasıl kahraman olduğunun sinyallerini alıyoruz. Bir tarihte, gazetecinin birinin ilgisini çekiyor, "Türkiye'de 'Mein Kampf' satışları çok yükseldi!" diye haber yapıyor; "Niçin böyle?" diye, bizim gibi birilerinden görüş alıyor. Aradan zaman geçiyor, gelsin Santoro, gelsin Malatya, kendimizi burada buluyoruz.
Başka (ya da öyle görünen) bir konu: sevinince, maç sonrası veya düğün vb.
silaha sarılan adamlar... İki günde bir, bütün medyada, 'son maganda cinayeti!' benzeri başlıklar. Gene, resmî kabuk üstünde, bunu özendiren, 'aferin' diyen kimse yok; tam tersine. Ama ne oluyor? Ne olduğunu biliyorsunuz.
Demek ki Yasin Hayal'i kahraman yapan ideolojik (gayriresmî) üretim
araçları burada da çalışıyor. Bunlar, muhtemelen, aynı araçlar zaten.
Gene bugünün Hürriyet'inde, küçük bir birinci sayfa başlığı "Hayvana şiddet olan bir yerde insana da vardır" deniyor. Bunu tabii, "İşte, asıl suç kaynağını bulduk!" edasıyla alıntılamıyorum. Ama sonuçta aynı fenomenin, bir başka düzeyde tezahürü olduğundan ve bu konuştuğumuz sorunun bağlamının dış çeperinde bunun da olduğundan hiçbir şüphem yok.
Yani, son analizde, bir toplumsal hastalıktan söz ediyoruz, çünkü bunu anlatacak daha 'küçük' bir kavram yok.

Kaynak: Radikal