Kitapları Türkçeye de çevrilmiş olan büyük düşünür Malik bin Nebi’nin yaşadığı evin ‘genelev’e dönüştürülmesi haberini Dünya Bülteninde okuduğum zaman tüylerim diken diken oldu… Üzerime çöken hüzünden kurtulmak o kadar kolay değildi. Ancak bu konuda bir yazı kaleme alarak bana düşen sorumluluğun bir kısmını ifa etmeliydim…
1905 yılında Cezayir’in ‘Kostantine’ kentinde doğmuş olun Malik bin Nebi ilk, orta ve lise tahsilini yaptıktan sonra Mühendislik fakültesine girmiş ve oradan da mühendis olarak hayata atılmış Müslüman aydındır…
Benim kuşağın kitap okuyanları tarafından iyi bilinen bir isimdir. Kitapları elden ele dolaşarak okunur ve tartışılırdı. Özellikle ‘İslam Dünyasında Fikir ve Put’ çokça okunurdu. Benim radyoculuğum döneminde de kitabı başından sonuna kadar radyoda okumuştum… Ama ‘Çağa Tanıklığım’ kitabı hepimizi sarsmıştı. Gerçekten kitap sevdalılarının vazgeçemeyeceği bir kitaptı. Türkiye de en çok okunan bir kitabı da ‘İdeolojik Savaş Casusları’ kitabıydı, belki de en popüler kitabı demeliyim. ‘İslam Davası’ kitabı da birçoğumuzun başucu kitabıydı.
Haberle birlikte Serdar Demirel’in konu ile ilgili makalesini okuduğum zaman içimi kaplayan sıkıntıyı ifadede zorlanıyorum. Tek tek değerlerimizin yitip gitmesine melül gözlerle bakıp seyretmekten başka bir şey yapamamanın ezikliğini savuşturmak zor olsa gerek! Müslümanların dağınıklığının ve yalnızlığının delili gibi duruyor bu durum!
İslam dünyasının düşünce ile tanışık olmasını savunan ve sorunlara ciddi çözümler ve tanılar koyan bir aydından bahsediyoruz! Cezayir özelinde bütün İslam coğrafyasının da içinde bulunduğu hali çok güzel izah eden şu yaklaşımı da o öne çıkarıyordu:
“İçinde bulunduğumuz durum ‘sömürülmeye yatkın olma’ haline benziyor. Yani, sömürülmediğimiz zaman rahatsız oluyoruz. Hâlbuki sömürüden rahatsız olmalıyız. Ama maalesef kültürel asimilasyon bizi sömürülmeye yatkın hale getirmektedir.” Bu tespitin yapıldığı tarihi hatırladığımız zaman ne kadar ileri görüşlü bir aydın olduğu tartışılmazdır. Ayrıca İslam dünyasında yaşayan âlim ve aydınları da iyi tanıyordu. Müslüman kardeşler hareketinin kurucusu merhum Hasan El Benna için söyledikleri de çok önemlidir:
“Hasan El Benna diğer Müslüman aydınlara ve bilginlere benzemiyor! Birçok insan dinledim, ancak Hasan El Benna’nın farklı bir anlatımı var! O Kur’an tefsiri yaparken sanki Asrı Saadette gibi oluyorum. Çok saf bir anlatımı var! Onu dinlerken tüylerim diken diken oluyorum. Sanki o an vahiy nazil oluyor gibi bir zehaba kapılıyorum.”
İslam coğrafyasından ondan etkilenen birçok kişi ve aydın vardır. Bunlardan en önemlisi Suriye de mukim olan ve birçok kitabı da Türkçeye tercüme edilmiş, bizdeki en önemli popüler kitabı da ‘Bireysel ve Toplumsal Değişimin Yasaları’ adlı kitabı olan Cevdet Sait’tir. Cevdet Sait ülkemizde bilinen ve okunan bir yazardır. Kendi düşünsel serüveninin kilometre taşı olarak Malik bin Nebi’yi işaretler. Özellikle O’nu okuduktan sonra Müslümanların sorunlarının gerçek anlamda cehalet olduğu algısını vardım diyendir. Ve Cevdet Said’in şu tespiti de bunu izah eder:
“Bir insanın şehit olmasını sağlamak kolaydır. İyi bir hatip duygusal bir konuşma ile birçok insanı şehadete gönderebilir. Ancak uzun bir zaman isteyen ilim talim etme ise zor olur. Ve birçok insan ilim meclislerine başladıkları halde sonunu getiremezler. Çünkü diz kırarak sabırla ilim elde etmek daha zor bir iştir.”
Bu tespite katılmamak mümkün mü?
Malik bin Nebi Türkiye deki birçok tanınmış aydının da başucu kitabıdır. Bu kadar yoğun okunan ve istifade edilen bir aydının hatırasına yapılan bu saygısızlığı nasıl açıklayabiliriz? Daha geçenlerde Müslümanların Osmanlıyı arzuladıklarını hatırlatan bu adam değil miydi? Ne oldu da İslam dünyası için sembol bir isim olan bir Müslüman aydının hatırasına bu saygısızlık yapılıyor? Umarım ki bu sadece kendisini bilmez bir densizin yaptığı lokal bir durum olur ve en kısa zamanda sömürü kültürünün sembolü olan bu durum giderilir.
Eğer bu durum giderilmez ise İslam coğrafyasının bütün bölgelerinde Müslüman aydın ve ulema muhalefetini göstermelidir. Hiçbir güç Müslümanlar için sembol isim olan ve Cezayir bağımsızlığı içinde önemli olan bir şahsiyete yönelik bu saygısızca ahlaksızlığı kabul edemez!
Ayrıca inanıyorum ki Türkiye dâhil bu gün siyasette olan ve politik gücü elinde bulunduran birçok insanında bu saygı değer aydından öğrendikleri çok şey olmuştur. Özellikle Türkiye de şu an mevcut hükümette de olan birçok insanın Malik bin Nebi ismine aşina olduğunu biliyorum. Bir ses verilmeli ve bu rezalet hemen giderilmelidir…
Türkiye deki Müslüman aydınlarında kendileri için çok önemli olduğunu düşündüğüm bu büyük âlim ve fazıl aydın için hemen bir girişimde bulunması kaçınılmaz olmalıdır. Mazlum Der ne yapar sorusu muallâkta olmamalı… Hakeza benzer sivil toplum örgütlerimizde konuyu gündemlerine almalı! Sahip çıkamadığımız ve kaybettiğimiz her değer bizlerden de bir şeyler götürmektedir.
İslam’ın yasak kıldığı bir fiili, bir İslam aydınının hatırasına kasıtlı bir şekilde bulaştırılması kabul edilebilir bir durum değildir. Cezayir hükümeti bu duruma el koyarken sorumlularını da cezalandırmalıdır. Yoksa bütün İslam dünyasının bedduasını aldığı gibi sorumlularının da kötülükle teşmil edilmesini engelleyemeyeceklerdir.
Sürekli yüreğimizin derinliklerinden vurulmaya devam mı edeceğiz! Yoksa varlığımızı anlamlı kılan değerlerimiz için mücadele azmini mi kuşanacağız! Önümüzdeki en temel tercih bu olsa gerek!
Malik bin Nebi batı kültürünü doğru kodlarla anlamamızı kolaylaştırdığı gibi İslam kültürünü de derinlikli algılamamıza kitaplarıyla katkıda bulunan, Ali Şeriati, Seyyid Kutup, Mevdudi vb. gibi birçok aydınımızdan biri ve bana göre en önemlisidir.
Bu konuyu takip etmeleri ve gerekli tepki ve duyarlılığı göstermeleri Türkiye deki Müslümanların üzerindeki bir vecibedir! Umarım ki bu vecibe gereken duyarlılığı oluşturur ve sonuç alıcı adımların atılmasına vesile olur…
Aziz Malik bin Nebi’nin hatırasına en derin hürmetlerimi sunar hiçbir kötü tavrın onun hatırasına zarar veremeyeceğine inandığımı ilan etmek istiyorum…
Kötüler sadece yaptıkları kötülükleri ile tesmiye olunurlar! Bu böyle biline…