Hugo Chavez'in, aşağı ve yukarı Amerika'da politik bir "ceset" olan Bush'un peşinden operadaki bir dramayı hatırlatır şekilde koşması, Birleşik Devletler'in kara kıtasındaki etkisinin radikal bir şekilde azaldığının da bir işaretidir. Meksika'nın yeni başkanı, ziyaretçisi Bush'a zengin ve güçlü kuzey ile günde birkaç dolara geçimini sağlayan sosyal açıdan dalgalı güney arasındaki gerçekleri anlatan sıradan, eski bir kıyafet giymişti. Felipe Calderon, basın toplantısında, "İki eşit ekonomi varken ve birinde sermaye diğerinde de işgücü yoğunken göç durdurulamaz." dedi. Calderon, bunları serbest ticaret birliğinin kalbinin ortasındaki bin 100 kilometrelik duvar inşaatına duyduğu kızgınlık içinde söylüyordu. Beş günlük Latin Amerika ziyaretinin son durağı Merida kasabasında Bush'un ülkelere önerdikleri konusunda Latin Amerikalı liderlerin aklında kalan şey, cebinde nakdi olmayan, politik açıdan topal ördek konumunda bulunan ve muhalefet partisinin hakim olduğu bir Kongre, halihazırda bir savaş bataklığında ve diğerine de girme sinyalleri veren Bush'un taahhütlerini yerine getiremeyeceği. Bush'un ziyareti sırasında karşılaştığı güvensiz hükümetler, ABD'nin uzun süreli ihmalinin tipik bir ürünüdür: Fransızlar, Amerikan iç savaşı sırasında Meksika'yı Habsburg kralının himayesine aldı. Sonrasında Juan Domingo, ABD büyükelçisi Spruille Braden'e karşı muhalefetini ilan etti ve 1946 seçimlerini kazandı. Ancak Chavez'in "anti emperyal" yükselişi ve bu hükümetlerin Washington'a eyvallah etmemesi, şu an için dışişleri bakanlığının fazlasıyla kaygılanmasını gerektiriyor: Latin Amerika'daki yumurtalar hiç böylesine kırılgan olmamıştı. Orta Amerika, bugüne kadar bölgeye karşı hep entrikalarla hareket etti. Bu bölge, geçmişte CIA öncülüğündeki müdahalelere maruz kaldı (1954 Guatemala, 1980'lerde Nikaragua). Güney artık kuzeye karşı baş kaldırmıyor; çünkü ekonomisinin yüzde onu göçmenlerin getirdiği paraya bağlı. ABD'nin bölgedeki politik amacı her daim komünizm karşıtı elitleri desteklemek oldu. Ancak bu rejimlerin bıraktığı miras bir devrim değil, aksine çürüme oldu. Guatemala hâlâ Washington'ın bölgesel bir dostu ve Venezuela'ya karşı BM Güvenlik Konseyi adaylığının desteklenmesinde bir araç olsa da, bu ülke hâlâ narko-şiddetin girdabında kıvranıyor. Bunun son örneği, dört üst düzey polis yetkilisinin katillerini yakalayan polis şeflerinin sürülmesi ya da kovulmasıdır. Ülkenin devlet başkanı Oscar Berger, ülkesinin kurumlarının uyuşturucu parasıyla yönetildiği gerçeğiyle yüz yüze gelmekten aciz. ABD'nin bir müttefiki olarak gülücükler atıyor. Bush-Brezilya ilişkilerine bakıldığında ise durum farklı değil. Görünüşte, ABD ile Brezilya'nın ilişkisi karşılıklı birbirinin işlerine karışmama esasına dayanıyor gibi görünüyor; ancak ABD, Brezilya'nın dış politikasını yönlendirmenin yollarını arıyor. Can çekişen Amerikalıların Serbest Ticaret Anlaşması'na göz atmak bunun için yeterli olacaktır. Bush, Lula'nın girişimlerine saygı duyuyor; ancak Chavez'e alternatif bir sol inşa etme çabası bir diğer sorun olarak ortaya çıkıyor. Sonuç olarak, ne geleneksel müttefiklik ne de ilerlemeci bir cephe Birleşik Devletler'in Latin Amerika ile güçlü bir diplomatik birlik kurmasını sağlıyor. (Opendemocracy, 3 Mart 2007)