Uluslararası Adalet Divanı'nın 1995'te Srebrenitsa'daki Bosnalı Müslümanların katledilmesindeki Sırbistan rolüne dair verdiği karar hatırı sayılır ölçüde karmaşık duygulara vesile oldu. Bir yanda uluslararası bir mahkemenin bir devletin soykırımdaki sorumluluğunu telaffuz etmesi olgusu var, ki bunun olumlu bir gelişme olduğunu reddetmek mümkün değil. Ancak diğer yanda, Adalet Divanı'nın aldığı karar, birilerine bir şey verip geri kalan her şeyi olduğu gibi bırakmaya çalışan hukuki ifadelerden biri niteliğinde. Mahkemenin belli bireylere cezai sorumluluk isnat etmesi beklenmiyordu; bu zaten, eski Yugoslavya için kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nin (USSM) görevi. Daha ziyade devletler arası ihtilaflara bakan Adalet Divanı, Bosna'nın Srebrenitsa katliamından Sırbistan'ın sorumlu olduğu iddiasıyla yüz yüzeydi. Mahkeme soykırımın gerçekleştiği kararına varsa da, uluslararası hukuka göre bundan Sırbistan'ın sorumlu olmadığına hükmetti. 'Soykırım emri' nasıl kanıtlanır? Mahkemeye göre bu soykırımdan suçlu olan Bosnalı Sırp generaller (yani Ratko Mladiç ve Radislav Kristiç gibileri) Sırbistan'ın aracıları kimliğiyle hareket etmemiş, Belgrad'dan kesin ve açık talimatlar almamıştı. Soykırım bu yüzden Sırbistan'a isnat edilemezdi, Mladiç ve silah arkadaşlarının maaşları Sırp hükümeti tarafından ödense, Sırp hükümeti onlara mali ve askeri destek sağlasa bile. Sırbistan'ın suç ortaklığı da söz konusu değildi, zira Mladiç ve emrindekiler üzerinde ciddi bir etkisi bulunsa da, soykırımın yaşandığı sırada Sırp hükümetinin böyle bir suçun işlendiğinden haberi yoktu. Böylece Sırbistan'ı ana suçtan 'ayıran' Adalet Divanı, Bosna'ya bir tür 'teskin ödülü' sunmayı da ihmal etmedi ve Srebrenitsa'daki cinayetlerin soykırım niteliği taşıdığını teyit etti; bu, zaten USSM'nin de vardığı bir sonuçtu. Dahası Adalet Divanı'na göre Sırbistan soykırımı engelleyemeyerek uluslararası hukuku ihlal etmişti, zira elinde olmasına rağmen katliamları durdurmamış ve sonrasında da, söylentiye göre hâlâ Sırbistan'da saklanan Mladiç'in yakalanması konusunda USSM'ye yardım etmemişti. Velhasıl mahkemenin kararı ne şiş yansın ne kebap çabasının bir tezahürü. Mladiç'in, Srebrenitsa katliamını planlayıp talimatını verdiği sırada Sırbistan'ın hesabına hareket edip etmediğine karar vermek için mahkeme, Sırp yetkililerin bu soykırımın işlenmesi yönünde açık 'emirler' verdiğinin kanıtını talep etti. Bu tür emirlerin asla bulunamayacağıysa ortada. Bosnalı Sırp askeri liderliğinin Sırbistan tarafından finanse edildiği, Sırbistan'ın siyasi ve askeri liderliğiyle çok sıkı bağları bulunduğuna dair kanıtlar niye yeterli sayılmadı? Daha da önemlisi, mahkemenin, Sırbistan'ın, suç ortağı sayılmadığı bir soykırımı önlememekten sorumlu olduğu kararı da biraz saçma kaçıyor. Adalet Divanı'na bakılırsa Sırbistan soykırım riskinin çok yüksek olduğunun farkındaydı ve bunu önlemek için hiçbir şey yapmadı. Fakat Sırbistan yine de suç ortağı değildi, zira Srebrenitsa'da soykırım yapıldığı sırada 'Belgrad'ın bundan haberi olduğu kanıtlanamamıştı.' Bu en iyi ihtimalle kafa karıştırıcı bir ifade. Katliam en ince ayrıntısına kadar planlandı ve 13-19 Temmuz arasında altı gün boyunca devam etti. Katliamlar sürerken ve dünyanın bütün medya organlarında haberleri çıkarken Sırp yetkililerin bundan bihaber olması akıl kârı mı? Bu noktada, Sırp liderlerin neler yaşandığı konusunda bilgilendirildiğine ve buna rağmen Mladiç'e verilen askeri, mali ve siyasi desteğin hiç kesilmediğine inanmak çok daha mantıklı görünüyor. Miloşeviç de aklanacaktı Karardaki esas sorun, Sırbistan'ın soykırımda hukuken suç ortaklığı yaptığına yönelik gerçekçi olamayacak kadar yüksek bir kanıt standardı aramasıydı. Neticede birisi, görevi ve gücü dahiline olmasına rağmen bir suçu önlemediği için de suç ortaklığı yapmış sayılabilir ve harekete geçmemek de, suçun işlenmesine imkân tanıyan şartların yaratılmasına bilinçli katkı sağlayabilir. Bosna'nın adlarına tazminat talep ettiği Srebrenitsa mağdurları Sırbistan'dan hiçbir şey almayacak. Ve eğer eski Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç yaşıyor olsaydı, soykırım suçlamasından aklanacaktı. (USSM'nin ilk başkanı ve BM'nin Darfur konusunda kurduğu araştırma komisyonunun kürsü başkanı, Floransa Üniversitesi'nde hukuk dersleri veriyor, 27 Şubat 2007)The Guardian gazetesi.