Geçmişte izlenen yukarıda sayılan yanlış politikaların açtığı yaraların sarılması, adalete ve hakkaniyete uygun şekilde problemlerin çözümlenmesi, bir devlet olarak Rusya Federasyonu'nun zorunlu görevleri arasında olmak zorundadır. Diğer taraftan, federal cumhuriyetlerin onlarca yıl baskılanmış hakları, Sovyetler Birliği'nin dağılması sırasında kısmen geri kazanılmış ancak elde ettikleri bu kazanımlar planlı şekilde ellerinden alınmaya çalışılmıştır. Kuzey Kafkas cumhuriyetleri ve Tataristan bunun tipik örneklerindendir. Bu tür sistem dışına iten ayrımcı politikalardan vazgeçilmelidir. Bugün Rusya Federasyonu'ndaki cumhuriyetlerde halkın kendisini temsil edecek insanları demokratik usullerle seçmesine izin verilmemektedir. Artık, bölge yöneticilerini re’sen atama ve re’sen görevden alma gibi halkı hiçe sayan uygulamalar terk edilmelidir.

Kuzey Kafkasya bölgesinin insanî bir ortamda gelişmesini sağlamak üzere bu halkların inanç, değer ve kültürlerinin yok olmaması için, bölge halklarının seçimleriyle "Kuzey Kafkas Halkları Konseyi" kurulmalıdır. Birleşmiş Milletler'in ve UNESCO’nun, korunmalarına dikkat çektiği bu dil ve kültürlerin korunması ve barışın sağlanabilmesi için etkili çözüm yolları üretilmesi öncelikle Rusya Federasyonu’nun görevidir. Ayrıca, bölgenin kültür ve geleneğinde var olan, toplumun yaş ve tecrübeye dayalı hiyerarşik yapısı dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda, mahalle ve köy düzeyinden başlayarak bir Thamade’ler yani ‘Aksakallar Konseyi’nin oluşturulması çözümüne izin verilmesi hala faydalı olacak yollardandır. Geçmişte olduğu gibi Kafkas halklarının kendi yöneticilerini seçmelerine izin verilmeli ve halkın ‘Aksakallar’inin (thamade) seslerine samimi şekilde kulak verilmelidir. Aksi halde, sürekli olarak yer altına inmeye itilen ekstremist grupların ölçüsüz bir şiddetle bastırılması, hiç kimse için bir fayda getirmeyecek ve Kuzey Kafkasya sürekli olarak bir suç bataklığı olmaya itilecektir.

Diğer yandan bölge halklarının ve insanlarının çıkarları, bölge üzerinde hakimiyet savaşı sürdüren güçlerin karşılıklı propaganda malzemesi olmaktan çıkarılmalı ve bu insanların, kendi kültürleri inançları ve değerlerine uygun şekilde ‘insan merkezli’ öğrenim ve eğitimlerine imkan verilmesi gerekir.

Bu insanların, ‘çok kültürlü’ (multi-kultural) bir ortamda ve ‘birlikte yaşama’ (coexistence) kültürüne uygun şekilde yaşamalarına fırsat verilmelidir. Bütün dünyanın ihtiyacı olan ‘çok kültürlü yapılar’ın korunması, insanların farklılıkları içerisinde yan yana barış içinde yaşayabilmeleri anlamına gelen ‘birlikte yaşama kültürü’nün korunması, Kuzey Kafkasya için de hayatı önem taşıyor. Çok kültürlülük ve birlikte yaşama kültürünün vazgeçilmezi, önyargılarla savaşmaktır. Rusya Federasyonu içerisinde yayın organlarının sorumlu bir yayıncılık yapmaya davet edilmesi, farklı topluluklar arasında önyargı oluşturacak genelleme içeren ve çatışmaya yol açacak yayınları engelleyecek bir politika izlenmesi gerekir. Çünkü Federasyon, sadece Rus etnisitesinden olan insanlardan oluşmamaktadır. 160 etnik kimlikten on milyonlarca insan, yüzlerce yıldır bu topraklarda ‘yerli halk’ (otohton) olarak hayatını sürdürmektedir ve her birisi de eşit ölçüde saygıyı hak etmektedir.

Kafkasya’da konuşulan dillere gösterilen saygı ve gelişme ortamının bugün Sovyetler dönemindekinin bile gerisine düşmüş olduğunu, bir önceki yazımızda dile getirmiştik. Anadilde eğitim hakkını başka coğrafyalarda her fırsatta gündeme getiren Dünya, konu Müslüman azınlıkların bulunduğu bölgelere geldiğinde nedense çoğu defa gözlerini yumup kulaklarını tıkamayı tercih ediyor. Çoğunluğu itibariyle alfabesi ve yazılı edebiyatı olan Kafkas dillerinin okullardaki Sovyetler dönemindeki ders sayılarının azaltılması ve devlet desteğinin büyük ölçüde çekilmesi ile radyo-televizyon ve gazete yayınlarının kısıtlanması uzun vadeli bir asimilasyon zemini oluşturma niyetini ortaya koymaktadır. Bu eğitim ve yayınların halkın taleplerini ve dikkatini çekecek yayınlara dönüştürülmemesi, çocuklara hitap eden bir iki çizgi film dışında hiç bir çalışma yapılamaması bu dil ve kültürlerin önündeki en büyük tehditlerdendir.

Devlet kanalıyla yapılan yayınlara alternatif daha ileri yayıncılık yapma niyeti olan her girişim daha başlamadan sona ermektedir. Bunun yanında bölge dillerinde yayın yapacak ‘özel radyo-televizyon’ veya yazılı basın organlarına, içerikleri ne olursa olsun hukuken izin verilmemekte ve bu tür bir yayıncılığı yapabilecek dernek ve vakıfların gelişmeleri için kaynak oluşturmalarına da fırsat verilmemektedir

Halkın demokratik yollarla örgütlenmesini, çağdaş dünyadaki en temel ve meşru ifade araçları olan ve kolektif hakların kullanılmasının en sivil yöntemi olan dernek ve vakıflar konusunda da Kuzey Kafkasya'da yeterli bir demokratik ortam oluşturulamamıştır. Rusya Federasyonu hükümeti, kurulan her tür dernek ve vakfın yurt dışındaki herhangi bir dernek ve vakıfla veya kuruluşla en küçük bir ilişkisini bir güvenlik meselesi olarak algılamakta, bu kişiler potansiyel suçlu olarak görülmekte, dışarıdan maddi destek almalarına izin verilmemekte, içeride ise çoğunluğu itibariyle yoksul olan halkın kendi kaynaklarıyla bu tür sivil toplum kuruluşlarını ayakta tutabilmesi şansları kalmamaktadır. Ayrıca yaklaşık 100 yıldır bu tür sivil yapılar ortadan kalktığından böyle bir kültür de gelişememiştir. Yine de, halkın içerisinden maddi durumu iyi olup dernek ve vakıflara destek olmak isteyenler farklı malî suçlamalarla baskı altında tutulmaktadır. Bu sebeple sivil toplumun, halkın nefes alıp kendini ifade edebileceği, kültürel açıdan varlığını koruyup geliştirebileceği mekanlar olarak Rusya Federasyonu hükümeti tarafından doğrudan desteklenmesi gerekir.

Bir başka temel nokta ise Kafkasya'nın genelinde olduğu gibi, Kuzey Kafkasya'da da insanların dinî özgürlükleri konusunda ciddî problemler yaşanmaktadır. 1989 sonrasında özellikle Arap ülkelerinden getirilerek yaygınlaştırılan Vehhabi-Selefi akımlar farkında olarak veya olmayarak bölgede şiddetin yükseltilmesine sebep olmuş ve bütün bölge halkına karşı politik şiddet ve tehdidin artmasının açık bir ‘bahane’sine dönüşmüştür. Halbuki bölge halkının öteden beri var olagelen ve kendi kültür temelini oluşturan İslam anlayışı barışçıldır. İnsanın kendisini yetiştirmek üzere sorumluluğunu önceleyen ve ‘nefis terbiyesi’ üzerine kurulu tasavvuf kökenli bir anlayış özellikle İnguşetya, Çeçenistan ve Dağıstan’da geleneksel olarak vardır. Rusya Federasyonu halkın doğal ihtiyacı olan dinin üzerindeki baskı ve yasaklamalarla ekstrem grupların daha fazla örgütlenmesine ve yer altına inmesine sebep olmakta, uygulanan şiddet, yeni şiddetlerin doğumuna çanak tutmaktadır. Bu sebeple dinî eğitim konusunda halkın taleplerini karşılayabilecek çağdaş eğitim ortamlarına uygun şekilde ‘örgün ve yaygın eğitim’ çalışmalarına imkan verilmelidir.

En başta, Kafkas halkları arasında kültürel değerlerin ve geleneklerin yeniden canlandırılması, toplulukların barış ve huzur içerisinde bir arada yaşamasını sağlamak öncelikle, bu bölgelerde egemenlik haklarını kullanan Rusya Federasyonu'nun görevidir. Kafkas halkları arasında geçmişte ‘halk diplomasisi’nin varlığı, aralarındaki küçük problemlerin çözülmesine ve ‘kültürel ortaklık temeli’nde ilerlemelerine katkı sağlayacaktır. Bölgede uzun geçmişi olan, fakat küçük alanlarda ve ‘parçalı’ olan ‘ortak medeniyet geçmişi’nin gün yüzüne çıkarılmasını sağlayacak ‘gerçek akademik çalışmalar’a fırsat verilmeli ve bu çalışmalar üzerindeki her türlü baskının kaldırılması gerekmektedir. Bu anlamda uzun süredir Rusya’daki aydınlara uzak bırakılan ‘akademik özgürlük’ yeniden işletilmelidir.

Ayrıca hem Rusya Federasyonu'na hem de yurtdışında yaşayan Kafkas kökenli kişilere düşen ortak bir görev daha var. Kafkasyalılar tarihteki mecburiyetler karşısında vatanlarını ve özgürlüklerini korurken onların savaşçı imajları ön plana çıkmıştı. Fakat bugünün dünyasında artık bunun tek başına hiçbir anlamı yoktur. Bunun yerine bu kültürler tarih, kültür, gelenek, sanat dahil bütün diğer kültürel miras unsurları ile ve su anda spordan sanata, akademik üretimden endüstriyel üretime kadar mümkün olan her noktadan ön plana çıkarılmalıdır.