Siyasal çalkantılar, hayatın altüst oluşları düşünceyi de edebiyatı da etkiler: baskıya alınan toplum ve 'insan teki' ise bunun kültürel ve düşünsel yansımalarının olması da kaçınılmazdır.

Siyasal kuşatmanın, toplumsal çürümeye dönüşen 'kültürel iğva'nın getirdiği savrulmaları uzun süredir yaşıyoruz.

Değişimi mutlaklaştıran iyimserlikle geçmişi kutsayan geçmiş özlemciliğine düşmeden bu topraklarda yeşeren, gür bir ırmak gibi her dem taze akan ana damarla irtibatı kaybeden her iki yönelim de sonuçta savrulmayı getirir. Tarihle hesaplaşmadan, "güneşi çeketinin astarı arasında kaybetmiş nesillerle" övünmenin yarın için ne türden bir anlamı olabilir? Değişimi kavramak adına çözülmenin, her türden referansın yok sayılması bize hangi düşünce ufkunu açabilir?

Siyasal müdahalelerin toplumsal etkilerinden önce aydınlar, fikir sahipleri üzerinde gözlemlenen sonuçlarının her şeyden daha sarsıcı olduğu muhakkak.

 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN...