Sağduyu egemen olur ve CHP de -bütün birikimiyle- Türkiye için hayati önem taşıyan sorunun çözümü yönünde tavır belirler umudunda olanlarımız ağızlarının payını aldı. CHP lideri Deniz Baykal bir basın toplantısı düzenledi ve partisini çözümsüzlük platformuna yerleştirdi. Yalnızca çözüm arayışına karşı çıkmakla da kalmadı CHP, çözüme karşı bugüne kadar örneği pek az görülmüş şiddette bir mücadele yürüten MHP'nin hemen yanındaki yeri aldı. Konuşması boyunca belli bir yabancı ideolojinin tekelinde olduğu bilinen 'korku dili'ni kullanmakta bir sakınca görmeyen Deniz Baykal AK Parti tarafından başlatılan MGK destekli çözüm sürecinin derhal durdurulmasını istiyor. Bazı yabancı kuruluşların kaşıdığı bir konu olarak görüyor çözüm arayışını Baykal; amacının da ülkenin birlik ve beraberliğini berhava etmek olduğuna inanıyor. Ayrışmaları tetikliyor ve etnik kimlikleri olması gerekenden daha önemli hale getiriyormuş süreç; anayasanın bazı maddeleri değiştirilecek ve anadilde eğitimi devletin vermesi söz konusu olacakmış... "Irak'ta, Yugoslavya'da ne çıktıysa, bu sürecin sonunda Türkiye'de de o çıkar" da dedi, diyebildi CHP lideri... "Toplumda yaygın destek buldu, MGK da destek verdi" diyeceklere hazırladığı tehdidi savurdu: "Sürece destek verenler ve göz yumanlar tarihi bir ayıbın vebalini üstlenirler." Konuşmasının başlarında sürece ilişkin en temel eleştirisini 'ucu açıklığı' ve 'içeriğinin belli olmaması' noktaları üzerinde yoğunlaştıran bir liderin, içeriği belli olmayan ucu açık bir süreci 'içerik' değerlendirmesine tâbi tutması gerçekten garip... İçeriği zaman içerisinde belli olacaksa, ağır eleştirilere muhatap ettiği sürecin neleri kapsayacağına dair ayrıntıları nereden biliyor Deniz Bey? Türkiye'nin kritik bir dönemden geçtiği görülüyor. Ya terör belâsından kurtulup istikrarını pekiştirecek ve refahı tabana yaygınlaştıracak, ya da kronik sorunlarıyla kısır gündemlere kendisini hapsedecek... Uluslararası ortam da, halkımızın kazandığı kendine güven de ilk seçeneğin kolayca gerçekleşebileceğini düşündürüyor. Hükümetin yürüttüğü açılım bu yönde bir arayış... Peki CHP'nin teklifi ne? Deniz Baykal'ın uzun konuşmasından çıkan sonuç, CHP'nin varolan sorunla bugüne kadar nasıl başetmeye çalışıldıysa aynı yolda devam edilmesi dışında bir önerisi olmadığı... 1989 yılında hazırladıkları 'Kürt Raporu' başlıklı çalışmaya sahip çıkıyor, ama içinde yer alan tespit ve değerlendirmeleri yeniden yorumlayarak... Anlaşılan o ki, CHP iktidar olursa, MHP'nin de alternatif olarak teklif ettiği gibi, dağlardaki çatışmalar sürecek... Anneler ağlamaya devam edecek yani... "Demokrasi mi?" diye sorup "Hayır, bu yapılanın demokrasiyle ilişkisi yok" diyor CHP lideri, "Avrupa Birliği de bizden bu konuda herhangi bir adım atmamızı istemiyor" diye de ekliyor... Amerika'da faaliyet gösteren bir düşünce kuruluşunun (Atlantic Council) yaptığı bir çalışma proje haline dönüşmüş; Ak Parti iktidarına da projeyi uygulamak düşmüş... Olay bu kadar basit yani. CHP'nin (MHP'nin de) şiddetle karşı çıktığı bu 'Kürt açılımı' kadar toplumdan yaygın destek gören pek az konu olmuştur. Saplantılı belli tipler dışında her eğilimden aydınlar, konuya ilgi duyan neredeyse bütün sivil toplum örgütleri, en önemlisi de Türkiye'nin dört bir köşesinde yaşayan insanlar, anlamsız yere akan kanı durdurmayı amaçladığını fark ettikleri sürece sahip çıkıyorlar... Şimdi Baykal'ın bu açıklamalarından sonra CHP tabanının, CHP'de politika yapanların ve parti örgütlerinin, sandıkta CHP'yi tercih edenlerin toplumun genelinden farklı bir tavırları olup olmadığını öğrenmeye sıra geldi. Baykal'ın konuşmasını CHP'liler nasıl buldu acaba? Bunu öğrenmek de bir kazanım. Kaynak: Yeni Şafak