Patrick J. Buchanan


Başkan Obama 2016 Olimpiyat Oyunlarını kazanmak için gittiği Kopenhag'dan dönerken henüz Andrew hava Üssü'ne bile inmemişti ki Şikago elendi. "Şikago bir seçimi çalamadığında Amerika'nın başına ne haller geliyor?" İndiana Vâlisi Mitch Daniels'in tuttuğu mâtemi pek çok kişi paylaştı.


İkinci ve çok daha ciddi bir Kopenhag muharebesi kapıda; "küresel ısınmayı" durdurmak için atmosfere salınan sera gazlarına sınırlama getirmek üzere bir dünya konferansının yapılacağı Aralık ayı ortalarında. Birincil gâye şu: Al Gore'un Clinton döneminde eve getirdiği Kyoto Protokolüne boyun eğmeyi reddeden Amerikalıları kafeslemek.
Birleşik Devletleri bir diğer küresel rejimin – dünya hükümeti mimârisinin en yeni parçasıdır - çatısı altına getirmek için uzun süredir yürütülen kampanya 2008'den bu yana cansız.

Kampanya neden hız kesti? Çünkü küresel ısınma hız kesti. Modern zamanların en sıcak yılı, 1998, geldi ve on yıl önce gitti.
BBC iklim muhabiri Paul Hudson'un yazdığı gibi: "Son 11 yıldır, küresel sıcaklıklarda hiçbir artış gözlemlemedik. Ve gezegenimizin ısınmasından mes'ul tutulan insan işi karbondioksit gazı artmaya devam etmesine rağmen, iklim modellerimiz böyle bir tahminde bulunmuyor."
İklim değişikliğiyle ilgili sorumluluğun, insanın yaptığı yahut yapmadığı şeylerden daha çok, onun asla kontrol edemediği şeylere ait olduğunu güçlü bir şekilde telkin etmektedir bu.
Düşünün bir: Karbondioksit salınımı 20.yy boyunca sürekli olarak arttı – Batı'nın, Japonya'nın, Güneydoğu Asya'nın ve son olarak da Çin ve Hindistan'ın sanayileşmesiyle birlikte – küresel sıcaklık muntazaman artmadı. Dalgalandı.

St. Croix Review'de yazan John Sununu, yeryüzünün "1920'lerde soğuduğunu, 1930 ve 40'larda ısındığını, 1950, 1960 ve 1970'lerde ise soğuduğunu, 1980 ve 1990'larda ısındığını ve son on yıldır da soğuduğunu" kaydetti.

Peki madem ki kriz diye bir şey yok o halde Kopenhag'a niçin gidiyoruz? Ve madem ki karbondioksit salınımı ve küresel ısınma arasında sebep-sonuç ilişkisi yok, iklim değişikliğinin gerçek nedeni nedir?
Bazı bilimadamları yeryüzü sıcaklığının yüzde 98'nin güneşle açıklanabileceğini söylüyorlar. Güneşin enerjisi arttığında – ki insanın hiçbir şekilde kontorü altında değildir – yeryüzünün sıcaklığı artar. Güneşin enerjisi azaldığında, yeryüzünün sıcaklığı düşer.

Güneşi inceleyen uzmanlardan Peirs Corbyn, yeryüzüne çarpan yüklü tanecikler ve küresel ısınma-soğuma arasında bağ bulduğunu iddia ediyor.
Western Washington Üniversitesi'nden Don Easterbrook gibi diğer profesörler ise okyanusların iklim değişikliğini açıklayabileceğini savunuyorlar. Sıcaklık ve soğukluk çevrimsel olarak yer değiştirirken, yeryüzü sıcaklığı da artar ve azalır. Okyanuslar 1990'lardan önceki 40 yıl boyunca soğurken, şimdi de ısınmaya başladı. Easterbrook bu çevrimlerin 30 yıllık bir süreye yayılma eğiliminde olduğunu söylüyor.

Hudson'un kaydettiği üzere, tüm etkenleri hesaba kattıkları iddiasıyla uzun vadede yeryüzü sıcaklığının arttığında ısrar eden bilimadamları var. Ancak Hudson, İklim Değişikliği üzerine Hükümetlerarası Panel'den Mojib Latif'e de atıf yapıyor. Diyor ki Latif, uzun vadeli bir diğer soğuma trendiğinin 10 ila 20 sürecek ilk safhasındayız.

Anekdotsal veriler Al Gore ve kıyamet vakti çevrecileriyle mütenakızdır. Ortabatı ve Batı kesimlerinde rekor soğuklar başladı. Kasım ayında Colorado'ya kar yağdı ve beyzbol oyunları ertelendi. Kasırga mevsimi rekor denilecek şekilde ılıman geçti. Tahminlerin aksine, kutup ayılarının durumu iyi görünüyor.

Kuzey kutbundaki buzullar erirken, dünya buzularının yüzde 90'nın bulunduğu Antartikada artıyor.


Dahası, Kuzey kutbunda eriyen buzullar, Avrupa'dan Asya'ya doğru, kuzeybatı yönünde bir güzergâh açıyor. Ruslar muazzam miktarlardaki mineral kaynakların kısa bir süre sonra erişilebilir olacağına inanıyorlar. Biz ellerimizi oğuştururken onlar çabucak kaynakların üzerine atılıyorlar.
Küresel ısınmanın duraksadığına, iklim değişikliğinden insanın sorumlu olmadığına dair çok sayıda delilin bulunması, Kyoto II lobisini paniğe sürükledi. Barbara Boxer ve John Kerry, ulusal güvenlik tedbiri olarak, emisyon üst sınırı ve ticareti yasa tasarısında isim değişikliğine gidiyorlar.
Şayet emisyon üst sınırı ve ticaret - Kongre Bütçe Ofisi ekonomik büyümeye bir diğer darbe olacak diyor – Aralık ayında yapılacak Kopenhag zirvesinden önce durdurulabilir ve Cumhuriyetçiler ciddi bir diğer sorunu atlatabilirler. Ve Küreselcilerin hedefi – ki Amerika'nın bağımsızlığına ve egemenliğine son vermek ve bir dünya hükümeti kurmaktır – bir diğer sevindirici tehire güç verecektir.

 Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı