Küresel krizin etkisinden çıkamayan dünya ekonomisinde, epey bir süredir zati değeri olmayan kâğıtların savaşına tanık oluyoruz. Bir gün Amerikan Doları yükselişe geçerken, bir müddet sonra da Euro'nun yükseldiği görülüyor.

Bir yandan da alternatif rezerv para arayışları ve doların hâkimiyetinin sorgulanır olduğu günümüzde, uluslararası yatırımcıların kafası iyice karışmış vaziyette. Bu kaotik ortamın bir türlü sona ermeyişi ve parasal kâğıtlar üzerinden yüklü miktarda kazanç elde eden insanların kayıpları, altın ve benzeri zati değeri olan değerlere yatırımı hızlandırdı ve talep patlamasına sebep oldu. Peki, finansal enstrümanların ve paranın, altına olan ilginin artmasında ne tür bir rolü oldu?

ABD'nin doların değeri konusundaki tutumu bir süredir değişiyordu. Bill Clinton döneminde değerli olan Amerikan Doları, George W. Bush döneminde ekonomik politikalar sayesinde düşürüldü. Rekor seviyelere çıkan ve aradaki makası iyice açan cari açığı kapatmak için doların değeri düşürüldü ve bu değer düşürme operasyonu da bizzat Amerikan kurumlarınca yapıldı. İngiliz Sterlini değerini her zaman korurken, krizden ilk etkilenen ülke olması hasebiyle hükümet hemen sterlinin değerini düşürme yoluna gitti ve tarihinde belki de hiç görmediği alt sınıra kadar düştü (1 sterlin =1.30 dolar). Bu durum ülkelerin milli menfaatleri açısından ve ekonomik geleceği açısından kendileri için kabul edilebilir bir durum olabilir ama global ölçekte verdiği zararları ve paraya, parasal değerlere olan güven bakımından dengeleri altüst etmiş durumda. Bu tür durumlarda "moral hazard" (manevi zarar) durumunun hemen devreye girdiğini çok açık bir şekilde görmekteyiz.

Euro'nun durumu ve geleceği ise daha da belirsiz ve istikrarsız bir seyir izlemektedir. Dolara alternatif bir birim ve küresel çapta rezerv para olma iddiasıyla icat edilen Euro'nun, kendinden bekleneni veremediği görülmektedir ve geleceğiyle alakalı, kendi sahipleri de dâhil olmak üzere, çok ciddi sayıda finans uzmanını endişelere sevk etmektedir. Euro Bölgesi'nin ana motoru olan Almanya'nın, yatırımlarını Güney Asya'ya, Türkiye'ye ve Euro Bölgesi dışındaki diğer yerlere kaydırarak, ihracat hedeflerini de aynı istikamette geliştirerek Euro Bölgesi'ndeki muhtemel krize hazırlık yaptığı ve kendini emniyete aldığı dile getirilmektedir. Eğer Almanya Euro'yu terk ederse, ki bu son dönemde çok yüksek seslerle ifade edilmeye başlandı, bu da Euro'nun sonu demektir.

Özellikle son çeyrek yüzyılda parasal kâğıtlar üzerinden elde edilen büyük kazançlar, parayı "medium of exchange" (ara birim) olmaktan çıkartıp, bizzat amaç haline ve hedeflenilen/üzerinden operasyonların yapıldığı bir meta haline getirdi. Yıkılmaz/sarsılmaz olarak bilinen nice Batılı bankalarda, Hedge fonlarında ve benzeri finans kurumlarında biriken uluslararası kredi sağlayıcıların ve yatırımcıların paraları, kriz döneminde buharlaştı ve küresel çapta büyük zararlara sebebiyet verdi. Finansal enstrümanlar, Hedge fonlar ve bunların üzerinden elde edilen gelirler insanların iştahını kabarttı ve bu kâğıtlar üzerinden yapılan örtülü savaşlara/operasyonlara hız verdi. Bu balonu şişirenler, bir gün büyük felaketlere yol açacağının farkındaydılar. Ama kolayca ve emek harcanmaksızın elde edilen gelirler acı sonu görmekten ve yüzleşmekten onları alıkoydu. Ayrıca bütün bunları seyreden ve yer yer desteklerini esirgemeyen uluslararası finans kuruluşları, geliyorum diyen bu tehlikeye göz yumarak büyük faciaya sebebiyet verdiler.

Bütün bu gelişmelerden canı yanan insanlarda, doğal olarak paraya ve parasal kâğıtlara olan güven iyice sarsıldı ve onları güvenli liman arayışına itti. Tarihten bu yana hiçbir zaman değerini kaybetmemiş olan ve gitgide daha da değerlenen altına olan talepte patlama yaşandı. Umarım bu süreç ve yaşadığımız krizler, zati değerleri olan eşyalara yatırım konusunda bize ders olur. Ayrıca üretim, ihracat, emek, alın teri ile kazanma gibi insanoğluna kaybettirmeyecek reel yatırımlar konusuna teşvik ve ders olur düşüncesindeyim. Yoksa bu enkazı daha temizleyemeden daha büyük enkazlarla karşı karşıya kalmamız mukadder gibi görünüyor.

Kaynak: Zaman