Türkiye'nin Orta Doğu meselelerindeki rolü konusunda İran'da giderek artan endişenin bir işareti olarak Tahran, Ankara'yla arasındaki ilişkilerde gerilemeye yol açacak olsa da tüm ağırlığını Suriye'de zor durumdaki rejimin arkasına verdi.
İran'ın adımının, iki ülke arasındaki bağlarda pek çok yan etkisi olacak ve Türkiye'nin, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve hükümetini anlamlı reformlar gerçekleştirmek ve Türkiye'de birkaç kere toplanan Suriyeli muhaliflere meşruiyet kazandırmak için baskı yaptığı hassas bir zamanda gelen yeni bir dikenli konu olması bekleniyor.
Tahran hafta sonu, İran-Irak-Suriye arasında milyarca dolarlık büyük bir doğal gaz anlaşması imzalanması için Suriye Petrol Bakanı Sufyan Alav'ı ağırlarken Esad rejimini de, Batı-Siyonist komplosu ve psikolojik savaşa maruz kalan "direnişin öncüsü" diye kayıtsız şartsız övgü yağmuruna tuttu.
İran'ın önemli bir Arap müttefiki olarak Suriye'ye değişmez desteğini vurgulayan İran Birinci Cunmhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi, Alav'la yaptığı görüşmeyi, "İran ve Suriye iki ayrılmaz ülke ve müttefiktir. İran, dostu ve Müslüman [komşu] ülke olarak her halükarda Suriye'nin yanında duracaktır" diyerek İran'ın Suriye konusundaki tutumuyla ilgili olarak en ufak bir şüpheyi bile defetmek etmek için kullandı.
Türkiye'nin Suriye muhalefetine desteğinin keskin bir şekilde hilafına Rahimi, Suriye'deki mevcut karışıklıkları "küstah güçler tarafından yönlendirilen ve düşmanların burunlarını soktuğu olaylar" diye nitelendirdi.
İran'ın Suriye konusundaki yeni adımının arkasındaki şey, bazı Batılı kabullerin aksine Esad rejiminin tamamen izole edilmediğini ve halen önemli derecede kitlesel desteğe sahip olduğunu öngören hesaplanmış bir kumardır. İran'a göre bu, Batı medyası tarafından kaale alınmayan hükümet yanlısı muazzam toplantılarda görülmektedir ve Şam, yeterli miktarda iç ve dış desteğe sahip olarak mevcut fırtınayı atlatacak ve hayatta kalacaktır.
Esad, eylemcilerin mart ortalarından bu yana bin 600'den fazla kişinin öldüğünü söyledikleri hükümet karşıtı protestolara sert müdahalesine rağmen ayaklanmaları önlemeyi başaramadı.
Suriye'deki kriz ve bölgedeki etkileri konusunda "yeni İran düşüncesine" dair bir ipucu, İslami Devrim Muhafızları Kolorduları'nın (IRGC) haftalık yayın organı Sobhe Sadık'ın son sayısında Rıza Garmabehri tarafından yazılan yazıda görülebilir. Yazıda İran'ın Türkiye'yle Suriye arasında seçim yapmasının gerekmesi halinde Suriye'yi seçeceğine dair açık bir dille uyarıda bulunuldu. "Suriye'deki olaylar karşısında İran'ın ciddi pozisyonu" başlıklı yazıda Türkiye, üstü kapalı bir şekilde, muhalefetin tarafını tutarak ve böylece Suriye'deki rejimi zayıflatarak Batı ve Siyonist menfaatlerine hizmet etmekle eleştirildi.
Eş zamanlı olarak IRGC, PJAK (Kürdistan'da Özgür Hayat Partisi) olarak bilinen Kürt silahlı grubunu sıcak takiple Irak topraklarında sonuçlanan başarılı bir isyan karşıtı askeri kampanya gerçekleştirerek İran'ın sert gücünü gösterdi. Bu, Türkiye'ye, Ankara'yı rahatsız eden Kürt meselesi konusunda İran'ın, Irak'ta hatırı sayılır derecedeki nüfuzu göz önüne alındığında istikrar sağlayıcı rolünü bir kez daha hatırlattı.
Bu, İran'ın donanma için "açık sularda" "alan dışı" görevler ve Suriye gibi yabancı limanlara erişime odaklanan yeni deniz stratejisiyle aynı zamanda gerçekleşti.
Tahran'da bazı analistlere göre İran, Türkiye'nin Suriye politikasını düzelteceğini ve Esad rejimine olan sert eleştirilerini yeniden düşüneceğini ümit ediyor.
Bu gerçekleşmez ve Türkiye'yle İran'ın Suriye konusundaki politikaları arasındaki zıddiyet daha da büyürse o zaman biz, Tahran'la Ankara arasındaki ilişkilerde soğuk bir dönemin başladığını müşahede ederiz. Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kuşatma altındaki Gazze'yi ziyaret etmeyi planladığı, Ankara'nın Filistin zirvesine ev sahipliği yaptığı ve eylül ayında Birleşmiş Milletler'de yapılacak Filistin devleti tartışmalarında öncü bir rol oynamaya niyetli olduğuna dair haberler göz önüne alındığında, Orta Doğu'da çıkmaza girmiş barış sürecinde öncü bir rol arıyor.
Türkiye-İsrail stratejik ilişkilerinin Gazze’ye gidecek gemide dokuz Türk vatandaşının İsrail komandoları tarafından öldürülmesi gibi bazı çeşitli olumsuz gelişmelerden genelde etkilenmediğini düşünürsek, İran ve Türkiye’nin, Filistin konusunda BM nezdinde iş birliği yapabilecekleri çok şey varken Tahran, Türkiye’nin İran pahasına olabilecek bazı bölgesel adımlarını şüpheyle izlemeyi sürdürüyor.
Erdoğan'ın İsrail’le ilişkilerin normalleşmesi için üç şartı - özür, kurbanlar için tazminat ve Gazze kuşatmasının kaldırılması- Tahran tarafından çok hafif bulunuyor. Tahran, şartların Golan Tepeleri dahil Arap topraklarının iadesini de içerecek şekilde genişletilmesini istiyor.
Suriye krizinin devam ettiğini farz edersek – bu da Türkiye’ye daha fazla Suriyeli mülteci gelmesi demek- Ankara’nın üzerindeki baskı muhtemelen artar, bu da Ankara’yı, Şam’a tesir etmesi için yüzünü İran’a dönmeye zorlar. Neticede Suriye’den gelen kötü etkiler, İran’ın Suriye’ye olan mesafesine kıyasla Türkiye için şu an eksi bir puan olur, bu da onun kırılganlığını arttırır.
Ankara’yla oyunu sert oynayan Tahran’ın, etkisi ne olursa olsun Şam’ın arkasında durma şeklindeki yeni kararlılığı, Ankara’yı, Suriye muhalefetine meyilli mevcut tavrına devam etmek ve böylece İran’la ilişkilerde önemli bir gerileme elde etmek ya da İran’ı taklit ederek kendisini Suriye içinde reform için şiddetli çabalarda bulunmaktan frenlemek ve böylece kriz çemberinin genişleyerek Türkiye’yi de bölgesel kapsamı içine almasından kaçınmak gibi zor seçimlerle karşı karşıya bırakıyor.
Ankara’nın “zayıf İran diplomasisi”nden istifade ettiğini söyleyen Tahranlı analist Bahram Amirahmedcan’a göre, Orta Doğu meselelerinde Türkiye’nin gerisinde kalmamak için daha sağlam bir İran diplomasisi gerekiyor. Görünüşe bakılırsa, yukarıda bahsedilen IRGC girişimi de Bağdat’la birlik içinde, ekonomik ödüller (enerji) havucunu da içerecek şekilde yumuşak ve sert gücün terkibiyle bu meseleye hitap etme maksadıyladır.
Bundan dolayı, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü üyesi olarak Türkiye sadece İran’ı değil, İran-Irak-Suriye üçlüsünü hesaba katmak zorundadır.
Kaynak: Asia Times
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas