Modern tarihte, işgal altındaki Irak'ın Devlet Başkanı Celal Talabani'den önce Ortadoğu'daki 20 milyon Kürt arasından birinin milliyetçi sıfatıyla bir cumhuriyetin başkanı olduğunu görmedik. Geçmişte Arapların kendi zirvelerine başka bir milletten bir devlet başkanıyla katıldıkları da görülmedi. Araplar Talabani'yi ve Kürt Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari'yi son Riyad zirvesinde kendi safları arasında kabul etti.
Bölgedeki diğer milletlere kıyasla daha hoşgörülü olan Arapların bu hareketi, takdiri hak edebilirdi. Böyle bir olayın Türkler veya İranlılarla yaşanması zor. Fakat Talabani Arap zirvesinden döner dönmez, Arapları Kerkük'ten kovmakta tereddüt etmedi. Konu bu kez, Kerkük'ü terk edenlere, özellikle de Araplara tazminat ödenmesi yoluyla ele alınıyor. Hükümetin üstlendiği tazminat bedeliyse, insanlarının aç olduğu ülkede on binlerce dolara kadar varıyor.
Verilen istatistikler yanlış
Kenti gönüllü terk etmek konusundan da, Arap ve Türkmen semtlerine 'kaynağı belirsiz' patlayıcıların yerleştirilmesi ve dolayısıyla Arapların göçle tabut arasında seçim yapmak zorunda bırakılması sonrası söz edilmeye başlandı. Hal böyleyken Kuzey Irak'taki bağımsız Kürt bölgesi on binlerce Kürt ailesine kente yerleşmeleri için ödeme yapıyor. Türkmen kaynaklarına göre, bu Kürt ailelerden bazıları Irak'a komşu ülkelerden geliyor.
Yani petrol zengini Kerkük'te kapsamlı bir Kürtleştirme operasyonu yürütülüyor. Böylece, Kerkük'ün statüsünü belirleyecek referandumda, sonuçlar Talabani ve arkadaşları için güvenceye alınacak.
Peki Kerkük niçin Kürtleştiriliyor? Yanıt bazı ayrıntılara, dolayısıyla da önceki rejimin bölgede izlediği politikalara göz atmayı gerektiriyor. Kürt partileri, Saddam'ın kentin Araplaştırılması ve dolayısıyla petrolün Arap kontrolüne alınması hedefiyle Kerkük'te Kürtlere karşı bir göç politikası yürüttüğünü ifade ediyor. Yarım milyondan fazla Kürt'ün tehcir edildiğinden dem vuran bu partiler, 600 bin Kürt'ün dönmesini istiyor.
Önceki rejim yanlıları bu iddialara karşı çıkıyor ve BM belgelerinin kentin Arap, Kürt, Türkmen, Asuri ve Keldani nüfusunun 1978'de 560 bini aşmadığını ifade ettiğini belirtiyor. Yani Kürt partilerin tehcir edilen Kürt nüfus için verdiği oran, kentin sadece Kürt değil, tüm nüfusundan fazla. Buna karşın Türkmenler de, tehcir edilen Türkmen nüfusun 11 bini aştığına işaret ediyor. Önceki rejim yanlılarının söyledikleri Kürtlerin iddialarıyla çelişiyor.
Zira Baasçılar Irak ordusunun ayrılıkçı bir Kürt isyanıyla mücadele ettiğini ve bu durumun bazı Kürtlerin dağlık bölgelere kaçmasına yol açtığını teyit ediyor. Diğer yandan, eski rejimin merkeziyetçi politikası, alt yapıyı Araplaştırmaya gerek duymaksızın tesis ediyor ve köylerdeki rejim yanlılarını içine alan dev projeleri hayata geçiriyordu. Bunun yanı sıra Baas rejimi, etnik temizleme niyeti taşıması zor olan, açık bir Arap milliyetçiliğiyle hareket ediyordu. Bunun en iyi kanıtı, devletin farklı organlarının yüksek makamlarına çok sayıda Kürt'ün gelmesi. Baas devletinde doğan, okuyan ve çalışan Kürt yargıçsa, Saddam aleyhinde karar verdi.
Kürt kimliğiyle övünen Talabani iyi niyet taşısaydı, önceki rejim döneminde Kerkük'te yaşananların içyüzünü ele almak için Arap ve başka milletlerden isimleri kapsayan merkezi bir soruşturma komisyonu tavsiyesinde bulunur, tüm ırklardan zulme uğramış kişilere tazminat ödenmesi kararı çıkarır ve farklı kimlikleriyle Kerkük'ü, Kürt-Arap entegrasyonu için bir köprüye dönüştürmeye çalışırdı.
ABD'ye sonsuza dek güvenemezler
Talabani 'dolar veya tabut' tercihine başvurarak Kerkük'ü Araplardan temizleme politikasında başarılı olabilir. Ancak Türkiye korkusuyla, kenti kesinlikle Türkmenlerden temizleyemeyecektir. Ayrıca kentin petrol kaynaklarını Kürtleştirme operasyonunda da başarı elde edemeyebilir.
Çünkü Türkler Ceyhan Limanı'nı kullanan Irak petrol hattı üzerinde Kürt egemenliği kurulmasından endişeli. Ayrıca tarihi Kürdistan hayalinin er ya da geç merkezi üssü olacak Kürt bağımsızlığının, Arap devletinin parçalanması sonrası İran ve Türkiye'nin de parçalanmasına yol açmasından kaygı duyuyor.
Öte yandan, Kürtler Baker-Hamilton raporu nedeniyle başarısız da olabilir, zira raporun yönelik tavsiyeleri yavaş yavaş dikkate alınıyor ve rapor açıkça, Kerkük'ün Kürtleştirilmesinin önüne geçilmesini öngörüyor.
Riyad'daki zirve sonrası Talabani, ABD işgalinin Arapların ağzının kapatılmasının garantisi olduğunu düşünerek 'göç veya tabut' söylemiyle Kerkük'ü Kürtleştirmeye tekrar başladı. Talabani ve Kürt partiler, Kerkük'te Araplarla sıcak ilişkilerinin geleceğini şu günlerde tehlikeye atıyorlar ki, bu gelecek işgalsiz bir gelecek olacak.