Bir süpergüç bu kadar itilip kakılmaya nasıl dayanabilir? 'Süpergüç' olmak, ekonomik ve askerî açıdan başkalarından çok çok üstün olmayı gerektiriyor. Yalnız o kadar da değil; askerî açıdan ve ekonomik olarak başkalarına üstünlük kurabilmesi için, o ülkenin, siyaseten istikrarlı olması da şart. Bugünün dünyasında, demokratik istikrara sahip, askerî gücüyle başkalarına meydan okuyabilen, ekonomisi örnek bir ülke kendisinin 'süpergüç' olduğunu iddia edebilir.
Dev ekonomisi, teknolojiyi iyi kullanan kalabalık ordusu ve her bakımdan iyi işleyen demokrasisi ile ABD, hiç kuşkusuz, dünyanın tek 'süpergücü' idi.
Amerikalı dostlarımız hiç kusura bakmasınlar, George W. Bush'un sekiz yıllık iktidarı sırasında, ABD'nin süpergüç karizması fena halde çizildi. Şu sıralarda yaşananlar, Bush'un giderayak ülkesine yaptığı son kötülükler... 11 Eylül'de ikiz kuleler ile Pentagon'a saldıran uçaklardan daha fazla zarar verdi ülkesine Bush...
Afganistan ve Irak maceralarında yolun sonuna gelindi. İki ülkede de istediği türden düzenleri kurduramadı ABD. Afganistan'da Taliban güçleri Hamid Karzai rejimini devirmek için fırsat kolluyor; Irak'ta ise her şey pamuk ipliğine bağlı. Karizmasını çizdiren ABD, iki ülkede de yeni sıkıntılara kapı aralıyor...
Bir ara bizim gazetelerde vaktiyle 'Vasfi Tembeler' adıyla yayımlanan beceriksiz Amerikan askeri karikatürleri, güncel birer gerçek olarak dünya halklarının zihinlerine kazınıyor.
Bazılarımıza 'sürpriz' gelse bile, gelişmeleri yakından izleyen pek çok ekonomiste göre, ABD'nin şu anda yaşadığı ekonomik kriz, nicedir, "Geliyorum" demekteydi. Aylar önce kendini gösteren 'mortgage krizi' daha büyük bir patlamanın işaret fişeği gibiydi. Dışarıdan sapasağlam görünen o ünlü bankalar ve burnundan kıl aldırmaz finans kuruluşları birer birer döküldü bu süreç içerisinde... Meğer hepsi birer kâğıttan kaplanmış...
Hem askerî açıdan, hem de ekonomik güç olarak ABD'nin 'süpergüç' olma iddiası bir süredir yerlerde sürünüyor...
Bari hiç değilse siyaseten istikrarlı bir tablo çizebilseydi ABD... Son bir hafta içerisinde Washington'da iki partinin sadece kendi çıkarlarını düşünerek oluşturduğu politikalar yüzünden, ABD'nin bir süpergüç olarak portresi, düzeltilmesi çok zor kalıcı darbeler aldı. Küçük çıkar hesapları yüzünden krize karşı alınması gereken tedbirleri partilerin ötelemesi sadece ödenecek faturayı büyütmekle kalmadı, ABD'nin her şeye rağmen istikrarlı çalışan bir demokrasiye sahip olduğu algılamasını da tuzla buz etti.
Elbette ABD'nin süpergüç statüsünün sona erdiğini şimdiden ilân etmek için biraz erken; süpergüç statüsünde olan ülkelerin kendini onarma veya durumu lehine düzeltme özellikleri de vardır ve ABD henüz o özelliklerini göstermedi. 4 Kasım'da yapılacak seçimde Amerikan seçmeninin vereceği karar bu bakımdan hayli önem taşıyor.
Bir süpergücün kendini bu kadar itilip kakılır hale düşürmesi, karizmasını çizdirmesi başka ülkeler için bir fırsat aralığı teşkil ediyor. Özellikle de Türkiye gibi ülkeler için...
Kaynak: Yeni Şafak