Pakistan'a böylesi bir moral bozukluğunun hakim olmasının sebebi, Obama yönetiminin kaldırıp attığı olumsuz ve yanlış bir isim olan "terörle savaştan" çıkış için bir yol haritasının olmamasıdır. Hastayı iyileştirmesi için teşhisin doğru konması gerekir aksi takdirde verilecek yanlış ilaçlar hastayı öldürebilir. Çarenin bulunması için, ABD liderliğinde yürütülen Küresel Terörle Savaşın (KTS) ekseni etrafında döndüğü altı efsânenin maskesini düşürmelidir.

Efsâne No 1: Bu, Pakistan'ın savaşıdır

Bizi alakadar eder mi? Zira 11 Eylül'e hiçbir Pakistanlı karışmadı ve CIA eğitimli el Kaide Afganistan'da yerleşik. General Pervez Müşerref ABD baskısıyla 2003 sonları-2004 başlarında Veziristana asker gönderdiğinde Pakistan muharebe sahasına dönüştü. Alaka işte böyle başladı. Tehrik-i-Taliban-Pakistan'ın ortaya çıkması için Afganistan'daki ABD ve NATO kuvvetlerinin anlamsız o aynı taktiklerinin (hava bombardımanı) izinden giden Pakistan ordusunun bir diğer üç yılı geçmiş ve ilaveten Lal Mescidi'ndeki katliamının yaşanması gerekmiştir. Şayet güvenlik kuvvetlerimiz bugün Taliban ve onun suikast bombacıları tarafından hedefe konuyorsa, bunu sebebi, Amerikan ordusunun mümessili olarak görülmesinden dolayıdır. İran, hem el Kaide'nin hem de Taliban'ın ideolojik muhalifi iken onun güvenlik kuvvetlerine karşı bir saldırı niçin düzenlenmiyor? Çünkü devlet başkanları ABD dolarlarına karşılık olarak İslamcı extremizme istihkam duvarı olmuyor.

Eski CIA yetkilisi Michael Scheuer (Imperial Hubris kitabının yazarı), 2007 Nisan'ında Washington Post'ta yayınlanan yazısında Müşerref'in Pakistan'ın ulusal çıkarlarına zıt olduğu hallerde bile gösterdiği sadâkati anmış, iki örnek vermiştir: İlki, Pakistan yanlısı Afgan hükümetin kaldırılması ve yerine Hindistan yanlısı bir hükümetin getirilmesi işinde Müşerref'in ABD'ye yardım etmesi; ikincisi ise Pakistan askerlerinin aşiret bölgelerine gönderilerek aşiretlerin Pakistan ordusuna karşı döndürülmesi. Müşerref'in Pakistana ihanetini tam olarak anlamak için, 1.000 el Kaide zanlısını yakalamak adına aşiret bölgelerine yaklaşık 100.000 asker gönderildiğini bu sûretle 7 aşiret birimindeki silahlı 1.5 milyon aşiret üyesinin düşmanlığının kazanıldığını bilmek önemlidir.

Bunun bizim savaşımız olduğu şeklindeki yalanın en utanç verici yönü, savaşın ülkeye mâliyeti hâlihazırda ABD'den aldığından daha fazla diyerek hükümetin ABD'den daha fazla dolar dilenmesidir. Eğer bu bizim savaşımızsa, Amerika'dan gelecek para ve teçhizata bağımlı olmamalıdır. Eğer bu bizim savaşımızsa, bu savaş üzerinde niçin hiçbir kontrolümüz yok? Eğer bu bizim savaşımızsa, o halde ABD bizden daha fazlasını yapmamızı niçin istiyor?

Efsâne No 2: Bu, İslamcı aşırılara karşı bir savaştır, radikal islama karşı ideolojik bir savaş

Taliban'ın göz kamaştırıcı yükselişi dini ideolojilerinden dolayı mıydı? Açıktır ki değil, zira Mücahitler aynı derecede dindardı. Gülbeddin Hikmetyar (ISI'nın destek verdiği kişi) İslamcı köktenci olarak görülürdü. Mücahit komutanların başarısız olduğu yerde Taliban'ın başarılı olmasının sebebi hukukuk hâkimiyetini sağlamış olmalarıdır – Afganlılar, ülkenin kalan altyapısını imha eden ve 100.000'den fazla insanın hayatı kaybettiği hizipler arası güç mücadelesini yeterince biliyorlardı.

Aşiret bölgesindeki Peştunlar Taliban'ın dinci ideolojisini benimsemeyi isteselerdi, Taliban 1996-2001 arasında Afganistan'da yönetimdeyken bunu yaparlardı. Bununla birlikte bölgenin Talibanlaşması söz konusu olmadı. İlginçtir, Taliban'ın Pakistan'da etkili olduğu tek yer, Sufi Muhammed'in Şeriat Hareketini başlattığı Swat'tır. Bunun nedeni, aşiret bölgelerinde (geleneksel jirga sistemine dayalı) hukukun hâkimiyeti söz konusuyken, Swat halkı, kadı mahkemelerinin yerini 1974'te Pakistan kanunları ve adli sistemi almasından bu yana adalete erişimden mahrumlar. Cinayet oranları 1974'te yüzde 10 iken Pakistan adalet sistemine karşı tepkinin olduğu 1977'de yüzde 700'e tırmandı. Taliban adalet yokluğundan istifade ederek Swat ahalisinin fakir kesimlerini bir araya getirdi tıpkı siyasi anarşi ve kanunsuzluğun hüküm ferma olduğu Afganistan'daki Afganlıları cezbettiği gibi.

Bu ayrımı yapmak önemlidir çünkü barışı getireceğiniz strateji düşmanı bilmenize bağlıdır. 1986-89 arasında Pakistan'da CIA'in istasyon şefi olan Michael Bearden, Foreign Affairs dergisinde ABD'nin tıpkı Sovyetler gibi bir Peştun ayaklanmasıyla karşı karşıya olduğunu yazdı. Ona göre NATO Afganistan'da olduğu müddetçe Taliban, Afganistan'daki 15, Pakistan'daki 25 milyon Peştun nüfusundan sürekli olarak adam desteği alacaktır. Başka bir deyişle, Talibanlaşma, dini değil siyasi saiklerle söz konusudur. Demek ki aşiret kuşağı için bulunacak bir çözüm din ve "ılımlı islamda" değil siyasi anlaşmada yatar.

Efsâne No 3: ABD'nin savaşını vermeye devam edersek, süpergüç bizi yardım paketleriyle mâli bakımdan kurtaracaktır

Hükümetin mâli danışmanı terörle savaşın Pakistana 35 milyar dolara mâl olduğunu ancak Pakistan'ın sadece 11 milyar dolar yardım aldığını söyledi. Bir adım öteye geçerek şunu söyleyeceğim: Bu yardım Pakistana yapılmış en büyük küfürdür. Sadece ordumuzun kendi insanlarımızı öldürerek aldığı "kanlı para" olmasından dolayı değil (bunun geçmişte bir emsâli daha yok) aynı zamanda hiçbir şey bu etken kadar ülkenin kendisine olan saygısını yok etmemiştir. Alçak ve tavizci liderliğimiz hizmetlerine karşılık aldığı ödemeler yüzünden "daha fazlasını yapma" talimatını alırken işin sonu nereye varır belli değil. Hepsinden öte, tüm bu yardım ve krediler, kanseri disprinle tedavi etmeye benzer. Hükümetin cerrahi nitelik taşıyan reformları (harcamaları azaltmak ve gelirleri yükseltmek) geciktirmesine imkan veriyor; bu sırada kanser yayılıyor ve hastalığın son aşamasına yaklaşıyor belki de.

Efsâne No 4: ABD'yi hedef alan bir sonraki terörist saldırı aşiret bölgesinden gelecektir

Öncelikle, konjonktüre dayalı bir varsayım var, diyor ki el Kaide liderliği aşiret bölgesinde. Doğrusu, bu liderlik Afgan topraklarının Taliban kontrolündeki yüzde 70'lik bir kesiminde bulunuyor olabilir. Daha önemlisi, eğitimli müslüman gençlik arasında artan radikalleşmeye bakınca – bunu nedeni büyük ölçüde Filistin topraklarındaki İsrail işgaline ABD'nin tarafgir yaklaşmayı sürdürmesidir - ABD'yi hedef alan bir sonraki terörist saldırının ya Ortadoğudan yahut da marjinalleşmiş ve radikalleşmiş, İslam'a ve müslüman dünyaya karşı adaletsizliğin teşvik edeceği Avrupa müslümanlarından gelebileceği niçin söylenemesin.

Efsâne No 5: Pakistan istihbarat teşkilatı (ISI) ikili oynuyor ve savaş Pakistan daha fazlasını yaptıkça kazanılabilecektir

Şayet Pakistan'da Talibanlaşma, ISI'nın aşiret bölgelerindeki örtülü operasyonlarından dolayı artıyorsa o halde Taliban'ın Afganistan'da artan kontrolü (Afganistan'ın yüzde 70'i) muhakkak ki NATO'nun suç ortaklığı sayesinde oluyordur. Daha rasyonel bir anlayış, uygulanmakta olan stratejinin ABD ve işbirlikçilerine karşı nefret doğurduğunu görmektir muhakkak. Hava bombardımanı ve yol açtığı zararlar, ABD'nin Talibana verdiği en büyük hediyedir. Resmi raporlara göre insansız uçaklarla 14 Ocak 2006 – 8 Nisan 2009 arasında yapılan 60 saldırı sonucunda el Kaide üyesi olduğu iddia edilen sadece 10 kişi öldürüldü. Aynı saldırılarda 800 Pakistanlı sivil hayatını kaybederken pek çokları evlerinden ve uzuvlarından oldular.

Askeri güç artırımına rağmen, ABD er ya da geç pılını pırtısını toplayıp Sovyetler gibi ayrılacak fakat "daha fazlasını yap" mantrası, Pakistan ordusunun – özellikle de Bush yönetiminin Afganistanda yarattığı karmaşıklıktan dolayı hedefe alınan ISI'nın mahvolmasıyla sonuçlanabilir.

Efsâne No 6: Pakistan, Taliban versiyonu İslam dolayısıyla Talibanlaşabilir

Hem Müşerref hem de Zerdari, ABD desteği ve parası adına bu efsâneye katkıda bulundular. Hemen söylemek gerekir ki 1.500 yıllık İslam tarihinde Taliban benzeri bir teokrasi Afganistanda hiçbir zaman hüküm sürmemiştir, emsâli yoktur. Ancak daha önce belirttiğimiz gibi, Taliban'ın Afganistan'daki üstünlüğü dini bir ideolojinin sonucu değil savaşın harab ettiği anarşik bir Afganistan'da nizâm ve asayişi sağlayabilmiş olmalarından dolayıdır.

Swat'taki şu son karmaşıklık zayıf yönetimden kaynaklanan meselelerden dolayıdır. Ayrıca hükümetin işi yapış şeklindendir de – daha iyi yönetim sağlamak yerine basitçe orduyu göndermek – Talibanı yaratmıştır. Müşerref döneminde Belucistanlılara ekonomik ve eyalet hakları vermek yerine orduyu gönderme örneğinde olduğu gibi, benzer şekilde ordu Swat'ta da durumu ağırlaştırmış ve bugünkü karmaşa doğmuştur.
Pakistan'ın üzülmesi gerektiği şey, hükümetlerin etkin ve adil bir şekilde yönetim başarısı ortaya koyamadıkları için insanlarımızın radikalleşmesinden kaynaklanan kargaşa ve anarşidir. The Battle for God başlıklı kitabın yazarı Karen Armstrong, baskıya mâruz kaldıklarında militanlaşan köktenci hareketlerin detaylarını vermektedir. Fikirlerle, karşıt fikir ve diyalog yoluyla savaşmalıdır, silahla değil. Alleme İkbal, bilgisi ve zekasıyla köktenciliğin üstesinden gelebilmişti. Lal Mescidinde köktencilerin katledilmesi, aşırılığı ve fanatizmi başka herhangi bir olaydan çok daha fazla körüklemiştir.

Pakistan bugün uçurumdan aşağı bakıyor ve bu durumun icabına bakmak için egemen ulusçu politikalara dönmesi gerekiyor. Washington'ın talimatlarını dinlemeye devam ettiğimiz takdirde akıbetimiz kötü olacak. Taliban etiketiyle faaliyet gösteren pek çok grup var ülkede. Dinci extremist küçük çekirdek hâricinde, savaşan insanların büyük çoğunluğu Peştun. Eski mücahid gruplar da var. Dahası, Taliban sınıflar arası gerginliklerden çok iyi istifade ediyor ve yoksulları yanına çekiyor. Ancak Pakistan'a en çok zarar veren gruplar iki dış kaynak tarafından beslenenler. Dış kaynakların ilki, Pakistan'ı "başarısız devlet" olarak görmek isteyenler; diğeri, ABD'nin Afganistan bataklığına saplanışını görmek isteyenler.

Ne yapmalı?

İkili bir strateji gerekiyor; ABD'yle ilişkileri gözden geçirip ıslah etmek ve ülke gerekleri ve gerçeklerine dayalı tutarlı bir ulusal politika izlemek.

Obama, Bush'un aksine, doğru ve zeki bir kişi. Aşiret bölgesi ve Afganistan uzmanlarından seçilmiş bir heyet, mevcut stratejinin hem Pakistan hem de ABD için felaket olduğunu anlatmalı; Pakistan'ın kendi halkına karşı savaşarak intihar edemeyeceğini anlatmalı; diyalog kurarak aşiret bölgesindeki Peştunları kazanacağımızı ve gerçek teröristlerin hakkında gelmelerini sağlayacağımızı bu esnada Pakistan ordusunun tedricen çekileceğini anlatmalı.

Aynı zamanda, Pakistan, ABD o istikamette hazırlık yapmadığı takdirde, insansız uçak saldırılarını sona erdirmek için inisiyatif kullanmalıdır. Biz ve Amerika arasında, zemini Pakistan lehine çevirecek olan gerekli mesafenin oluşması için Pakistan'daki üssün kapatılması lüzumlu bir adımdır. Şehitlik yolunda ABD işbirlikçilerini bombalar görülmeyecekleri için suikast bombacılarını doğuran fanatizmi de savuşturacaktır. Aşırılıklarla ve militanlıkla savaşmak için karşılıklı mutabakata dayalı ulusal bir politikanın diyalog, görüşme ve devlet iradesi merkezli olarak evrilmesi gereklidir. Kuvvet kullanımının gerektiği yerde devlet paramiliter güçlere güvenmelidir, orduya değil. Aynı zamanda, Pakistan ciddi reformlara ihtiyaç duyuyor. Her şeyden önce insanlarımızın en alt birimde adalete erişimine imkan vermeliyiz – yani köy jürisi / panchayat sistemini canlandırarak. Ancak bundan sonra fakirleri feodallerden, aşiret liderlerinen, tumandarlardan ve şimdi de Taliban'dan adalet istemeye yönelten – bu sûretle mahrumlar özellikle de kadınlar üzerinde baskıyı sürekli kılan - baskıcı "thana-kutchery" kültüründen yakamızı kurtarabiliriz

İkinci olarak, zenginin özel okullarda eğitime ve farklı bir sınav sistemine ulaşabildiği, fakirin ise olsa olsa yoksun, modası geçmiş müfredatlı devlet okullarına gittiği ve iş bulamadığı bu paralel eğitim sistemine son vermeliyiz. Marjinalleşen gelecek nesiller bu yüzden, geçimleri için yiyecek buldukları ve onların bastırılmış sosyal öfkelerini sömüren medreselere gitmeye mahkum oluyorlar. Tüm eğitim kurumlarımızı ana mecraya taşımalıyız, tek müfredatları ve sınav sistemleri olmalı. Medreseler de aynı sistemin çatısı altına alınmalı ve dini eğitim vermeyi bu çatı altında sürdürmeliler.

Üçüncüsü, yönetimin kalitesi, bugün en kötüsü sergilenen yandaşçılığın aksine, atamaların liyâkat esasına göre yapılması sûretiyle yükseltilmelidir. Buna koşut olarak, liderlik ve seçkinler, örnek olacak şekilde ağırbaşlı bir hayat tarzını benimseyerek daha az harcama yapmalılar. Seçkinlerin lüks hayat tarzlarını desteklemek için yardım ve kredi arayışı yerine liderlik, vergileri ödemeli, mal varlığı beyanında bulunmalı ve yabancı bankalarda tuttuğu tüm paraları ülkeye getirmelidir. Muvaazalı tüm işlemler, mal ve banka hesapları kanun dışı ilan edilmeli. İnanıyorum ki aniden kendi kendine yeterli ülke olduğumuzu keşfedeceğiz.

Dördüncüsü, devlet, doğrudan vergilendirmeyi genişletmeli, fakirin zengine para yardımı yaptığı dolaylı vergilendirmeden geri adım atmalıdır. Şayet yolsuzluk ve beceriksizlik ortadan kaldırılırsa, devletin gelir vergisini daha etkin toplaması mümkün olacaktır.

İstikrara kavuşmak için çok önemli bir adım da tüm militan grupların silahsızlandırılmasıdır; liderliğin karşısındaki gerçek bir meydan okumadır fakat tekrar edecek olursak, siyasi seçkinler örnek davranış sergileyerek başı çekebilir, şov yaptıkları özel korumaları tasfiye edebilirler.

Son olarak, köktencilikle, dine ve Pakistan halkının heterojen yapısına hassasiyet göstererek entelektüel düzlemde savaşmalıdır. Çözüm, hoşgörü ve anlayış yoluyla ulusun kendi içinden çıkmalıdır. Bu noktada, halkına sahte batılı kimlik dayatan İran Şahı ve toplumun ona verdiği tepkiden dersler çıkartabiliriz

Aşırılık tehditi doğrudan devletin performansıyla ve yine devletin halkına adalet ve refah götürme kabiliyetiyle ilgilidir.

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı
İngilizce başlığı: How to Clear the Mess