“Zar kendine uygun düşünce utananı ve: "Ben düzenci bir oyuncu muyum yoksa?” diye soranı severim” diyor Nietzsche.

            Düzenci oyuncular, yine Nietzche"nin “yazılmışlar içinde en çok kanla yazılmış olanı severim, kanla yaz; göreceksin ki kan hayattır” sözünü şirazeden kaydırarak, hayat bulmak adına seçim sandığına dönüştürdükleri tabutlara sivrilmiş dişlerleriyle saldırıyorlar.

            Masumların kanıyla seçim beyannameleri hazırlayadursun serveti kan, siyaseti satvet olan düzenin zarcıları, her gün birilerinin döşü hiç nedensiz kanıyor.

            Asker tabutlarını Yahudi tavlasına dönüştürerek, zar kendine uygun düşsün diye aşağılık çenelerle ulurken birileri, birileri “vatana feda olsun” diyerek ciğerine yanıyor.             Kazanana iktidar vadeden bir oyun kuruluyor ve bilen değil, zarı uygun düşen utanmazlar kazanıyor.

            Peki;

            Hangi günah üzre öldürüldü bu tabutun içindeki?

            Kim, hangi dava üzre işledi bu kutsal cinayeti?

            Kime yarıyor katil ve maktulun bu karşılıksız inayeti?

            Vuranla vurulanın muharebe menzilinden çok uzak yerlerde sürüyor savaş. Aynı şuursuz dava üzre birbirini ezen kalabalıkların şecaat arz ettikleri ve adına seçim meydanı dedikleri yerlerde…

            Ve artık vurulanın trajedisi düzenci partilerin yükseliş grafiğine istatistik verisi olarak yerleşiyor.

            Vatan; üstünde insan gibi yaşanan değil, adına savaşılan ve uğrunda ölünen koca bir çatışma alanına dönüşüyor. Muhtıralar, dürtüklenen kitlesel refleksler, tikler, ataklar, telaş ve panikle tahrik ediliyor. Terörün tedhiş eylemleriyle ulaşmakta zorlandığı yerlerde gizli ve opalden ellerin devreye girdiği iddiaları ortalığı kaplıyor. Toz ve duman içinde birileri parsayı topluyor. Ve siyaset mel"un seslerle yükseliyor.

            Yeni dönem siyasetinin tek malzemesi terör. Sistemi zinde ve uyanık tutan tek acı gerçek. Ve bu gerçekten kan emen zarcı partilerin can damarlarına kan taşıyan lanetli bela, terör…Vuranın ve vurulanın kimliğini sormaksızın düzenin selametine güdümlenmiş bir garip siyaset kumkuması ortalığa bulaşıyor…

            Terör; yeni dönem siyasetin, dallarına hamak kurduğu gölgesi bol bir zakkum ağacı.     Terör, kullanmak isteyen herkes için AB Rh+ kan grubu, yeni trend siyasette.

            Meş"um bela… Yiv yiv derinleşerek herkesi içine çeken milli bir anafor…

            Bir taraftan; evi başına yıkılan, evladı için üzülmenin tanrıyı inciteceğini düşünen, vatan uğruna kendi mateminden utanan, metaneti üstünde onur gibi taşıyan, devlet dediği hamisiyle hiç tanışmayan, “neden?” sorusunu sormak için bir neden aramayan, aslında evladı ile beraber bir vatanı da tabuta koyup gönderen, Yozgatlı, Tokatlı, Konyalı, o ilenci cehennemden de yakıcı mazlum kadınlar…

            Diğer taraftan; henüz reşit olmamış evladının hangi dava uğruna kaçıp dağlara sığındığını bir türlü anlamayan, dirisinden ve ölüsünden sonsuza dek ümidini kesen, öz evladına burnunu göstermekten hicap duyan ve fakat kışkırtılmış bir kinle sinsi bakışlı namahrem adamların posterlerini taşımaya figüran tutulan, bir tek iftitah tekbiri için kaldırdığı ellerini zafer işaretiyle havaya kaldıran, sözümona özgürlükçü ve sözümona bağımsız bir hareketin, “arka bahçem” dediği sahipsiz, kendine ait ve dair olmayan bir çatışmanın ortasındaki ak puşulu üçetekli çaresiz kadınlar…

            Evet, bu devleti erkekler ve babalar yönetiyor. Ama kadınların ve anaların âhı sarsıyor.

            İdraki, laboratuar tahliline muhtaç bir siyaset, masum çocukların kanını çatlamış ar damarında taşıyamaz.

            Bağlantılı ve bağlantısız, bağımlı ve bağımsız her türlü siyaset erbabının diline pelesenk ettiği güvenli ülke, tahrikten ve kan istismarından uzak durmakla tesis edilebilir, eğer böyle bir niyet varsa.

            En nihayet bir siyasi partinin lideri “gerçek tehdit ve tehlike AKP"dir” diyerek iktidar kavgasındaki yerini tayin etmiş ve asker cenazelerini kendine uygun düşen zar olarak itiraf etmekten ar etmemiştir.

            Vurulup düşen çocukların kanı temizdir.

            O kanla beslenmeye çalışan haris ve muhteris siyaset erbabının idraki de kanıyla necistir.

            Herkes evladına ağlasın.

            Ve analar seçim günü sabah 6"dan akşam 6"ya kadar evladının mezarı başında kalsın. Bir fatiha, bir yasin okusun.

            Bunu da yapmayacaksa “vatan sağ olsun.”