Türkiye’nin NATO’nun füze kalkanı düşüncesini kabul etmesi, Ankara’nın komutanın kimde olacağına dair tavsiye veya rezervlerine rağmen, büyük bir dış politika hatası olarak görülüyor. NATO, ne bölge ülkelerinin hakkını gözetmeye çalışan temiz bir ittifak, ne de rolü kendini savunmaktan ibaret. Aksine NATO süper devletlerin Afganistan’dan Irak’a temiz olmayan roller oynamak için kullandığı, ülkeleri bölmeye hazırlık yapan emperyalist bir güçtür.
Türkiye hükümetinin yanıtlaması gereken soru şu: Bu ittifakın varolma gerekçelerinin son bulmasının ardından Türkiye’nin NATO’da bulunmasının gerekçesi ne? Bu paktın Sovyetler Birliği’ne karşı üretildiği, ancak Türkiye’ye de üyelik için gerekçe sağlayan bu dönemin sona ermesiyle birlikte, 1. Dünya Savaşı öncesi döneme dönüldüğü biliniyor.
Seçmene darbe
Türkiye’nin bugün bu ittifaka üyeliğini sürdürmek için hiçbir haklı gerekçesi yok. Zira mevcut hükümeti mantıklı bir biçimde iç ve dış sorunlarını sıfıra indirmeyi düşünüyor. Türk sokakları bu hükümeti bu nedenle seçti. Dolayısıyla, bugün NATO’nun üstlendiği görev Türk sokaklarıyla örtüşmüyor. Türkiye’nin bu denkleme rağmen füze kalkanına onay vermesi, ülkelerinin bir savaşın parçası olmasını istemeyen Türk seçmenlerin hayallerine bir darbe indirilmesi anlamına geliyor.
Türkiye kalkana onay vererek başkaları üzerinde hegemonya kurma düşüncesine de meşruiyet kazandırmış oluyor. Zira etkili NATO üyelerinin izlediği siyaset bu yönde. Hepimiz biliyoruz ki, bu kalkanın amacı savunma değil; proje saldırgan bir yapıya sahip. Füze düşüncesi Türkiye’ye, bölge ülkelerine ve ‘sıfır sorun’ politikasına hizmet etmez.
Temiz siyasetle çelişiyor NATO ciddi bir varoluş krizi yaşıyor. Doğu’ya genişlemenin gölgesinde, çekişebileceği bir düşmana ihtiyaç duyan askeri ittifakların olmazsa olmazlarından yoksun kalma yolunda ilerliyor. İttifakın yeni adresi, destekçi olabilecek her ülkeden genç paralı asker aramak haline geldi. Bu askerler, Afganistan’da boğulan hasta ittifakın saflarına sıkışacak. NATO eski Sovyet ülkelerini üyeliğe kabul ederek daha fazla asker çekmeye çalışıyor. Belki de gelecekte NATO’nun Afrika ülkelerini de kapsayacak şekilde genişlemesini garipsemeyeceğiz... Belki Somali de bir gün üye olur...
NATO, hayatta kalması için gerekçe bulunmamasına rağmen, hegemonyayı derinleştirmek istiyor. Bu tuhaf mantık nedeniyle Türkiye’ye şu soruyu soruyoruz: Temiz bir siyasete sahip Türkiye’yle, bu ülkeye ve siyasi eğilimlerine saygı göstermeyen, ona AB’de rol vermeyen NATO üyeleri arasında ne fark var?
‘Sıfır sorun’ politikası çöker Türkiye askeri teknolojiden yararlanmak için Batı’yla iştigal etmek istiyorsa bile bu da mantıklı değil. Zira Ankara’nın çıkarı bu ittifakı terk etmek. Hatta Türkiye böylelikle diğer ülkelerin de aynı adımı atmasının yolunu açabilir. Dünya kan döken ve tarihi felaketler yaşatan askeri ittifaklara ihtiyaç duymuyor.
Bugün dünya siyasi hareketlilik ve siyasi coğrafya bağlamında değişim yaşarken, Türkiye geleceğin dünyasında rol oynamak için tarihi bir fırsata sahip. Bu değişim farklı kıtalarda birçok ülkeyi kapsıyor ve birçok düzlemde ipuçları belirdi. Türk siyasetçiler yaptıkları öldürücü hatayı gözden geçirmeli. Aksi takdirde, kendilerini ‘sıfır sorun’ adlı durağa değil, ‘sorunların anası’ durağına götürecek trene binecekler. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, 25 Kasım 2010)
Kaynak: Radkal