Dünya küreselleşmenin ilk kriziyle boğuşurken Kafkaslar hâlâ 1914 öncesi büyük güçler çatışmasına saplanıp kalmış durumda. Ağustosta Gürcistan'daki çatışmanın gösterdiği gibi, Avrupa'nın başka hiçbir yerinde savaş bu kadar tehlike arz etmiyor.

Ne var ki mayıs parlak bir an olabilir. Rusya, ABD, AB ve Türkiye yakınlaşıyor. Bölge ve çok sayıdaki enerji hattı açısından en az görünür ve en vahim tehdidi (Dağlık Karabağ ihtilafını) sonlandırmaya başlamak yönünde  fırsata sahipler.

Bu parlak an, Ermenistan'la Türkiye'nin uzun zamandır beklenen açıklamayı yapmasıyla geldi. Büyük güçlerin desteğini alan iki ülke, ilişkileri yeniden tesis etmeyi öngören bir plan hazırladı. Buna göre sınırlar açılabilir ve Ermenilerin 1915'te katledilmesini araştıracak bir komisyon kurulabilir. Bu büyük başarı olacaktır ama bir engel var: Dağlık Karabağ. Ermeniler iki meselenin bağlantılandırılmaması gerektiğini söylese de, müttefiki Azerbaycan'ı önemseyen Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan sınır açılmadan önce Karabağ'da ilerleme olması gerektiğinden dem vuruyor.

Bu küçük ihtilaf patlak verdiği 1988'den beri, Mihail Gorbaçov başta olmak üzere birçok arabulucu harcadı. 1991'de savaşa dönüşerek 20 bin cana mal oldu ve 1 milyon insanı evini terk etmek zorunda bıraktı. Ermeniler 1994'te kazandı ve sadece Karabağ'ın yanı sıra etrafındaki büyük bir 'tampon bölgenin' (ki Azerbaycan'ın yüzde 8'ini teşkil ediyor) kontrolünü ele geçirdi. Bugün iki ordu, Güney Kafkasya'yı bir yara izi gibi kesen ateşkes hattındaki siperlerde yüz yüze bekliyor.

Bu kördüğüm devam ederken, hemen yanı başında büyük bir enerji transit güzergâhı gelişti. BP'nin inşa ettiği Bakü-Tiflis-Ceyhan hattı Batı'ya günde 1 milyon varil petrol taşıyor ve ateşkes hattının sadece 16 kilometre uzağından geçiyor. Yeni gelirle semiren Azerbaycan askeri bütçesi en hızlı büyüyen ülke ve şu an silaha harcadığı para Ermenistan'ın devlet bütçesinden daha fazla.

Bazı ateşli Azeriler Dağlık Karabağ'ın 'yeniden fethine' hazırlanılmasını ve savaş hayaletini hortlatmayı istiyor, ki bu bütün bir bölge için kabus anlamına gelir. Bir barış planı taslağına yönelik görüşmeler uzadıkça uzuyor; Ermeni ve Azeri başkanları perşembe günü Prag'da planı bir kez daha ele alacaklar.

İki lider de zorlu tavizler vermek zorunda. Azerbaycan şunu kabullenmeli: Öngörülebilir bir gelecek için söz konusu toprağı esasen kaybetti ama Karabağ çevresindeki bölgeyi geri alabilir. Ermeniler de işgal altındaki toprakları geri vermek ve kendi kaderini tayin ve güvenlik karşılığında Karabağ için bağımsızlık umutlarını ertelemek zorunda olduklarını kabul etmeli.

BP'den AB ve İran'a herkesin çıkarı var

Ermenistan'la Azerbaycan arasındaki barış anlaşmasının bedeli yüksek olacaktır. Yıkılmış bölgelerin yeniden inşasının masrafları, uluslararası toplum tarafından karşılanmak zorunda. Karabağ Ermenilerinin en büyük endişesi Azerbaycan'ın askeri tehdidi ve barış anlaşması imzalamalarından önce görünür bir barış koruma gücünün konuşlandırılması gerekecektir.

Fakat böyle bir anlaşmanın ödülleri de, Ermeniler ve Azerilerin dışında BP'den AB'ye ve İran'a kadar bölgede çıkarı bulunan herkes için muazzam olur. İstikrarlı bir anlaşma, plan aşamasındaki Nabucco hattının gerekçelerine de büyük kuvvet katar. Barış ancak, Ermenistan ve Azerbaycan'ın milliyetçi düşmanlık dilini bırakmaları halinde işleyebilir. Bu noktada ortak tarihleri çok daha travmatik olan Türkiye ve Ermenistan yolu gösterdi. Bu iki ülke birbirine el uzatabiliyorsa, Ermenilerle Azeriler arasındaki uzlaşma da görüş menziline girmiş demektir. (Kafkasya uzmanı, 4 Mayıs 2009)

Kaynak: Radikal