AB, ABD ve Moskova'nın Tiflis, Erivan ve Bakü'yle oluşturacağı yeni bir bölgesel güvenlik paktı bağlamında, tarafsız ve hasım ittifaklardan bağımsız bir Kafkasya yaratmak için tarihi bir fırsat söz konusu. Türkiye'nin önerdiği Kafkasya Platformu bu açıdan büyük önem taşıyor

Kara bulutların toplanmakta olduğunu görebiliyorduk, fakat son Gürcistan-Rusya çatışması hepimizi sarstı. Karışık mesajların ve arapsaçı gündemlerin böyle bir noktaya geleceğine, bu kadar çok yıkıma, can kaybına ve jeopolitik kaosa yol açacağına kimse inanmak istememişti.
Güney Osetya ihtilafına, sadece Gürcistan-Rusya ilişkilerinin merceğinden bakılmamalı. Neticede bu bir etnik ihtilaf ve Kafkasya'daki benzer ihtilafların sadece biri. Uluslararası topluma bir uyarı mesajı niteliği taşıyor: Eğer bugünlerde endişe konusu boru hatlarının güvenliğiyse, Dağlık Karabağ üzerine olası bir Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının yaratacağı son derece gerçek tehlikeleri varın siz düşünün.

NATO'nun?genişlemesi hatalı
Bu yüzden, bölge çapındaki daha çetrefilli ihtilafları ciddi biçimde ele almak için, ilk önce nispeten daha doğrudan güvenlik ve istikrar meselelerinin çözülmesi, hem de hızla çözülmesi gerekiyor.
Güç kullanılmamasını garanti altına alan bağlayıcı ve güçlü güvenlik paktları olsaydı, bölgedeki ihtilaflara tamamen farklı, daha güven verici ve hoşgörülü bir bağlamda bakılırdı. Bunlar donup kalmış ihtilaflar değil. Bir güvenlik paktının yokluğunda, kendi içinde istikrarsızlaştırıcı, ulusal bütçeleri sarsıcı ve sivil toplumun normal gelişimini sekteye uğratıcı bir silahlanma söz konusu oluyor.
Halbuki Kafkaslar'da ülkelerimiz ve halklarımız, bizi bölen değil, ortaklaştıran bir şemsiyenin altında yaşıyor.
Bugün ortak bir Avrupa entegrasyonu vizyonunu paylaşıyoruz; bizi bölen meselelerden daha büyük ve daha kalıcı bir vizyon bu. Aramızdaki meseleler, daha geniş bir Avrupa entegrasyonu bağlamında çözülmek durumunda.
Avrupa'yla entegrasyon konusunda herhangi bir tartışma yok, fakat NATO'nun genişlemesinde var. Belli bir düşmanı yenmek için oluşturulan büyük bir koalisyonun, görev tamamlandıktan sonra varlığını sürdürdüğü hiç görülmemiştir. Ne Napolyon savaşlarından sonra, ne de 1. ve 2. Dünya Savaşı'ndan sonra böyle bir şeye tanık olundu.
Batı'nın Soğuk Savaş zaferinden sonra iki şey yaşandı. NATO dikkatini ve kaynaklarını başka bölgelere yöneltip başka sorunlarla uğraşarak kendini yeniden keşfetmeye çalıştı.
Rusya'yı caydırmak beyan edilen bir amaç değildi. Ve NATO, bütün Doğu Bloku'nu ve eski Sovyet cumhuriyetlerini katılmaya çağırdığı Avro Atlantik Ortaklık Konseyi'ni kurdu.
Bu uzak görüşlü ve potansiyel olarak uygulanabilir bir davetti. Neticede Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) da SSCB'den kalanları bu şekilde bünyesine katıp faaliyet alanını genişletti. AGİT etkin ve canlı bir faaliyet yürütmekle kalmayıp, bizim büyümemize ve kalkınmamıza da paha biçilmez katkılarda bulundu.
Fakat NATO da, önüne koyduğu hedefe ulaştıktan sonra dahi, aynı tarzda devam etmeyi ve hatta genişlemeyi planladı. Görünen o ki, değişen güvenlik ortamı ve Rusya'nın büyük güvenlik hassasiyetleri göz önüne alındığında, bu stratejik bir hataydı.
Gürcistan'ın NATO'ya katılma hevesini anlamak mümkün. Fakat NATO üyeliğinin Gürcistan'a getireceği güvenlik faydaları, Kafkaslar'da bir bölünme hattı yaratması ve bu bölünmenin neden olacağı güvenlik sorunlarıyla sıfırlanacaktır.
Belki de Kafkaslar'da bir dönüm noktasıyla karşı karşıyayız: Brüksel, Washington ve Moskova'nın Tiflis, Erivan ve Bakü'yle oluşturacağı yeni bir bölgesel güvenlik paktı bağlamında, tarafsız, güvenlik üyeliğinden ve hasım ittifaklardan bağımsız bir Kafkasya yaratmak için tarihi bir fırsat söz konusu. Böyle olumlu, sorumlu, kapsayıcı bir tarafsızlık mümkündür ve herkesin yararınadır.
Bu, en çok da yaşadığımız yüksek düzeyde yanıcı bölgenin çıkarına. Gürcistan-Rusya düzeyinde bir Amerika-Rusya sürtüşmesi işleri sadece biz Ermenistan'dakiler için değil, Azerbaycan ve Türkiye için de fazlasıyla zorlaştıracaktır.
Türkiye'nin geçenlerde önerdiği Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu'na da işte bu var oluşsal güvenlik meseleleri bağlamında bakmalıyız.
Böyle bir pakt oluşturma fikri 1999'da zaten ortaya konmuştu. Öneri destek buldu, zira bölgemizde güç kullanımına dair hatıralar tazeydi ve güvenlik düzenlemelerine gidilmesinin aciliyeti açıktı. Rus çıkarlarına muhalefet henüz derin değildi ve maşalar üzerinden gerilimler yaşanmıyordu. Fakat böyle bir balayı döneminde bile fikir gerçeği dönüşmedi.
Bugün bir kez daha güç kullanıldı ve belki de bu nedenle söz konusu fikir tekrar su yüzüne çıktı. Fakat bugün, Soğuk Savaş zihniyetinin dirilmesi tehdidiyle birlikte, bu dağlar üzerinden bölücü hatlar çizilmesi ve bütün bölgesel ilişkilerin hayal edilemez
ölçüde karmaşıklaşması ihtimali var. Ama hiç olmazsa hâlâ ilişkilerden söz edebiliyoruz.
Ermenistan dışlanmamalı
Bu yüzden Türkiye'nin önerisi ilginç ve meselenin aciliyetinden kimse kaçacak durumda değil. Fakat söz konusu fikrin doğru yönde geliştirilmesi ve iyi uygulanması gerekiyor. Dünyanın bu köşesinde bu yollardan daha önce de geçtiğimizi, iyi niyetlerin tam da çözülmeye gayret edilen siyasi sorunlar tarafından boşa çıkarıldığını unutmayalım.
Sözgelimi Karadeniz Ekonomik İşbirliği Paktı tam da ekonomik işbirliği ve sorunların çözümü için başka bir ortak zemin bulamayanları bir araya getirme amacıyla kuruldu. Fakat etkisi sınırlı kaldı, zira Türkiye bu zemini, sınırlarının kapalı olduğu Ermenistan gibi bir ülkeyle bağ kurmanın bir yolu olarak kullanma kararlılığından yoksundu.
Bu yeni gergin ortamda bugünkü öneri daha ciddi ve sürdürebilir olmalı. Kimseyi dışlamamalı. Güvenlik meseleleri içinden çıkılmaz durumda ve bunları kapsamlı, güçlü bir güvenlik bileşeni eşliğinde, bir istikrar paktı dahilinde ele almak gerekiyor.

Gül'ün Erivan ziyareti bir fırsat
Geçen hafta Bakü'ye yaptığı ziyarette Türkiye Başbakanı Tayip Erdoğan Türk planını istişare etti ve Ermenistan'ın da dahil olmasına açık göndermede bulundu. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan tarafından 6 Eylül'deki Türkiye-Ermenistan Dünya Kupası eleme maçını izlemek üzere Erivan'a davet edilmesi de hayırlı bir tesadüf.
İki komşu için bu, ortak güvenlik sorunlarını konuşmak ve bir barış bölgesinin önünü açmak adına önemli bir fırsat.

 

 

Kaynak: Radikal