Dünyada nükleer enerjiye ilgi gittikçe artıyor. Petrol ve doğalgaz zengini Körfez'den Latin Amerika'ya, Amerika'dan Avrupa'ya kadar pek çok bölgede ülkeler, nükleer enerjiye ya geçmek, ya mevcut nükleer santralleri yenilemek, ya da yenilerini yapmak için ciddi arayışlara girmiş bulunuyorlar.
Yaklaşık 20 yıldır nükleer enerjiye soğuk bakan Avrupa da bu 'nükleer rönesans' da denen canlanan ilgi kervanına katılmış durumda.

Hollanda daha yeni sera gazı etkisi hedeflerini tutturabilmek için yeni nükleer santraller inşa etmeyi düşündüğünü açıkladı. Finlandiya zaten kendi santralini inşa ediyor. Almanya nükleer politikasını yeniden gözden geçiriyor. 2030 yılına kadar mevcut santralleri devre dışı bırakma planlarını yeniden ele alıyor. İsveç nükleer güçten 2010-2035 yılları arası vazgeçme kararını ertelemiş bulunuyor. İngiltere sadece mevcut santralleri yenilemeyi değil, aynı zamanda yeni nesil santraller yapmayı düşünüyor.

Yirmi iki yıl önce yapılan referandum sonucu nükleer güçten vazgeçme ve santrallerini kapatma kararı alan ve kapatan İtalya da bugün nükleer rönesansa katılma kararı almış bulunuyor.

İtalyan Sanayi Bakanı Cladio Scajola, 22 Mayıs günü yaptığı açıklamada ülkesinin 2013 yılına kadar bir nükleer santral inşa etme arayışına gireceğini ilan ederek şöyle konuşmuş bulunuyor: "... Bu yasama dönemi sonuna kadar yeni-nesil nükleer santrallerden müteşekkil yeni bir grup santralin inşasını hedef alan temel taşları atacağız. Nükleer enerjiye yeniden geri dönmeyi amaçlayan eylem planı artık daha fazla ertelenemez. Sadece nükleer santraller büyük çapta enerjiyi rekabetçi maliyetlerle güvenli şekilde üretirler."

Bakan Scajola'nın bu sözleri şüphesiz İtalya'nın nükleer enerji altyapısını yeniden canlandıracağının en önemli işareti sayılır. Esasen İtalya 20 yıl öncesine kadar Avrupa'nın nükleer güce sahip önemli ülkelerinden birisiydi. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından nükleer güce geçen İtalya bu alanda Avrupa'nın öncülerindendi. İlk nükleer santralini 1958 yılında inşa etmeye başlamış, bu sayıyı 1980'lerde dörde çıkarmıştı. Ancak, 1987 yılında Ukrayna'da meydana gelen korkunç Çernobil kazasından sonra İtalyan kamuoyu da diğer Avrupa ülkelerinin kamuoyları gibi nükleer santrallere karşı tepkiyi benimsemiş, sonuçta ülke, yapılan referandum sonucu nükleer gücü devre dışı bırakma kararı almıştı.

Bu karar şüphesiz 22 yıl önceki bir karar ve bu karardan yana dünyada pek çok şey değişmiş bulunuyor ve hem İtalyan devleti hem de kamuoyu, nükleer güce eskisinden çok farklı bakıyor. Nitekim, geçenlerde yapılan bir kamuoyu anketi bugün İtalyanların yüzde 58'inin ülkelerinde yeni nükleer santraller yapılmasına olumlu baktığını ortaya koyarken kamuoyunun değiştiğini de gösteriyor.

Değiştiren de elbette en başta varili 150 dolara çıkan ve daha da artacağı tahminleri yapılan petrol fiyatları. Buna ilaveten İtalya ve genelde Avrupa'nın Rusya'ya olan enerji bağımlılığından duyulan ve giderek artan endişeler bir başka sebep. Sera gazı emisyonları ve bunun iklim değişikliğine yol açtığı, dolayısıyla fosil yakıtlardan vazgeçme arzuları da bu bapta genel bir sebep sayılabilir.

Bütün bunların ötesinde İtalya'nın kullandığı elektriğin yüzde 85'ini Fransa, Slovenya ve İsviçre'den ithal ediyor olması ve bunun ortaya çıkardığı hem bağımlılık hem de maliyet problemleri devlet ve kamuoyunun nükleer enerji tercihine yönelmesine yol açmış bulunuyor. Bu çerçevede maliyet problemine vurgu yapmak gerekirse İtalyan elektrik maliyetinin diğer Avrupa ülkelerinden yüzde 45 yüksek olduğu söylenebilir mesela.

İtalya'nın güçlenen 'nükleer rönesans' konusundaki son tavrı ve durumu işte böyle. 22 yıl önce nükleer sayfayı kapatan bu ülke de başkaları gibi bugün bu sayfayı yeniden açmaya hazırlanıyor.

 
Kaynak: Zaman