Amerika'nın İsrail'le bağları, esasen stratejik Amerikan çıkarlarına dayalı değildir. En iyi zamanlarda, barış yolunu izleyen bir İsrail hükümeti bazı istihbari bilgiler sağlar, askeri teknolojide ufak tefek bazı ilerlemeler kaydeder ve Ürdün gibi Arap devletlerine yardım edebilen potansiyel bir istikrar sağlayıcı askeri güç kaynağı olur. O zamanlarda bile, İsrail'in Arap devletlerinden birine yapacağı askeri bir müdahale, onun faydalı olduğu kadar istikrarsızlaştıcı olduğunu da hemen ispatlar. Gerçek şu ki Amerika'nın İsrail'e taahhüt vermesinin ardındaki gerçek saikler, kaynağını daha ziyâde ahlâk ve âdab'ta (etik) bulur. Holokost'un dehşetine, batının anti-semitizm tarihine ve ABD'nin II. Dünya Savaşına girmeden önce Alman ve Avrupalı Yahudilere yardım etmede düştüğü acziyete gösterilen tepkilerdir. İsrail'in ABD'yle âdeta aynı değerleri paylaşan bir demokrasi olduğu gerçeğinin ürünleridir.

ABD'nin İsrail'e karşı yükümlülüğü sona erdirilecek türden değildir. ABD, İsrail'i devlet olarak tanıdığı andan beri bunu defalarca açık etti ve taahhütlerinin ölçeğini 1967'den beri sürekli olarak artırdı. ABD, İsrail'e dev ekonomik yardımlar yaptı ve İsrail'in komşuları üzerinde askeri üstünlüğü muhafaza etmesi için yeterli askeri yardımı da halen sürdürmektedir. ABD, herhangi bir Arap-İsrail barış çabasına vereceği desteğin, İsrail'in güvenliğini koruyacak şıklara dayalı olması gerektiğini açık açık anlatmıştır ve Amerika'nın “genişletilmiş bölgesel caydırıcılık” üzerinde duracağını açıklaması, İsrail'i ve de komşularını İran nükleer tehdidine karşı muhafaza edecek Amerikan taahhütünün şifreleridir.

Aynı zamanda, Amerika'nın ahlâki taahhütünün derinliği, İsrail hükümetinin İsrail'i bir değer olarak kalması gerektiği yerde gereksiz yere stratejik bir yük haline getiren eylemlerini haklı kılmaz veya bağışlatmaz. İsrail hükümeti komşularıyla arasında barışı tesis etmenin derdini inandırıcı şekilde gütmediğinde, ABD'nin destek vermeyi sürdürmesi gerektiği anlamına gelmez. Batı Şeria'da İsrail yerleşimlerini destekelemede ABD'nin en ufak bir çıkarı olduğu veya Kudüs konusunda bu şehri karma değil de bir Yahudi şehri yapacak sert bir tutum takınması anlamına gelmez. İsrail bir dizi stratejik yanlışlar yaparken - İsrail-Hizbullah çatışması sırasında Lübnan'ın bombalanması, kilit amaçlarına çok uzun zaman önce ulaştığı halde Gazze üzerindeki saldırıyı tırmandırması, Amerika''nın İsrail-Filistin barış görüşmelerini rayına oturtmaya çalıştığı hayâti bir anda Doğu Kudüs'te inşaat programlarını genişleteceğini ilan ederek Amerikan başkanını mahcup etmesi veya Gazze'ye giden “barış filosunu” durdurmak uğruna berbat şekilde kötü yönetilmiş bir çaba içerisinde bir Türk gemisini ele geçirmek için komandolarını göndermek gibi – Amerika'nın pasif durması gerektiği anlamına da gelmez.

İsrail hükümetinin, İsrail'in Amerika'ya karşı, Amerika'nın da İsrail'e karşı mükellefiyetleri olduğunu farketme vakit gelmiştir; Amerika'nın sabrının sınırlarını nereye kadar test edebileceği ve Amerikan Yahudilerinin desteğini kendi çıkarına nereye kadar kullanabileceği hususlarında dikkatli olması gerektiğini fark etme vakti de gelmiştir. Tek bir hareketle İsrail güvenliğine darbe indirmek değildir bu; İsrail'in karmaşık ve talepkâr bir dünyada üçüncül derecede bir stratejik Amerikan çıkarı olduğu gerçeğine yeterli inceliği göstermesi gerektiğinin farkına varması anlamını taşır.

İsrail hükümeti, ABD-İsrail stratejik ilişkilerinin uzun vadeli doğasının, İsrail'in açık ve faal bir şekilde, Filistinlilerle kendi stratejik çıkarlarına da uygun türde bir barış arayışında olmasına bağlı olduğunu bilerek hareket etmelidir. İsrailliler, ABD'nin yerleşimlerin genişletilmesine ve kalıcılığına, Filistinlileri Kudüs'ten çıkarma gayretlerine karşı olduğunu anlamalıdırlar. İsrail hükümetleri, İsrail askeri harekâtlarını insâni meseleleri daha baştan dikkatlice gözeten, İsrail'in ancak gerektiği kadar güç kullanacağı şekilde planlamalıdırlar ve güç kullanımının siyasi-stratejik etkilerini sınırlayacak muharebe sonrası eylem planları hazırlamalıdırlar. Ve İsrail, Amerika'nın hem Bush hem de Obama yönetimlerinin yaktığı bâriz “kırmızı ışığı” dikkate alarak İran'a karşı yüksek risk içeren bir saldırıdan sakınmalıdır. İsrail, hareketlerinin Amerika'nın Arap ve müslüman dünyadaki stratejik çıkarlarını doğrudan etkilediği gerçeğine hassasiyet sergilemeli ve Amerika'nın İsrail stratejik kaygılarına gösterdiği hassasiyet kadar İsrail'de Amerika'nın stratejik kaygılarına hassasiyet göstermelidir.

Dünyanın en sorunlu kesiminde ABD'nin gereksiz sorunlara ihtiyacı yok özellikle de İsrail'in hareketleri, İsrail'in kendi stratejik çıkarlarına hizmet etmeyen bir hal almışken. Bilhassa da bu İsrail hükümeti ABD-İsrail bağlarının gücünce anlamalı ki İzak Rabin gibi liderlerin örnek olduğu üzere stratejik realizme dönüş vakti gelmiştir. Gazze açıklarında bu hafta yaşananların hiçbirinden İsrail komandoları veya İsrail silahlı kuvvetleri suçlanamaz. İsrail başbakanı ve savunma bakanı durumu tam olarak biliyorlardı ve biliyorlardı ki bu filo, mümkün olabilecek en olumsuz şekilde dünya medyasının dikkatini çekmek için siyasi bir kışkırtma olarak bile bile tasarlanmıştı. İsrail başbakanı ve savunma bakanı, olan bitenlerden kişisel olarak sorumludurlar ve gelecekte çok daha dikkat ve pragmatizm sergilemeye ihtiyaçları var.


Kaynak: Center for Strategic and International Studies (CSIS)


Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın