İsrail, Gilad Shalit'le değiş tokuş yapmak üzere serbest bırakılacak Hamas mensubu tutukluların sayısı ve kimler olacağı konusunda pazarlık yapmak yerine, daha büyük bir teklifle Hamas'a yönelmeli: Hem Gazze'den İsrail'e yönelecek tüm terörist faaliyetleri hem de Gazze'ye uygulanan ablukaya son verecek kesin bir ateşkesi öngören anlaşma protokolü. 

Gilad Shalit ve Hamas mensubu tutukluların kaderi, görüşmelerin başlamasıyla birlikte karara bağlanacak birçok konudan sadece biri olacaktır.

Fazlasıyla iyi bildiğimiz koşullar nedeniyle bu fikir bir hayal gibi görünebilir! Ama gerçekten o kadar gerçekdışı mı? Uluslararası arabulucularla sarılmış durumda olan İsrail ile Hamas, kısmi olsa bile etkin olacak bu tür bir uzlaşmaya varamazlar mı? Hamas ile devam eden görüşmelerin zaten bir terörist örgütü "meşrulaştırdığını" savunamaz mıyız?

İsrail, Hamas ile kalıcı bir barışı kısa vadede hatta belki uzun vadede de elde edemeyecek. Ama neden şu an için hiç olmazsa mümkün olanı yapmaya çalışmayalım? Kim Hamas'ın çevresinde örülü kozadan çıkmak için bir jest yapma konusunda yeterince olgun hatta istekli olmadığını söylüyor?

İsrail'in hep aynı kalıplara kendini hapsetmesini görmek son derece üzücü bir durum: FKÖ'yü bir muhatap olarak kabul etmeme, 2005'te Goush Katif yerleşmecilerini çıkarma, 2010'da Lübnan'dan hızlı geri çekiliş ve Gazze'de ablukayı gevşetmeye bizi zorlayan filo olayı hep İsrail'i zora soktu. Yıllar boyunca İsrail hep aynı konumda kaldı, zora oynadı, hiçbir taviz vermedi, ta ki durum tersyüz olana dek. Ancak altından toprak, daha doğru bir ifadeyle deniz çekildiğinde, vereceğinden daha ciddi tavizleri vermek zorundadır.

Hamas hükümeti Filistinlilere karşı bile tahammül edilmez ve insanlık dışı faaliyetlerde bulunan bir fanatikler hükümeti. Peki ama bu durum İsrail'in sakat tavrını meşrulaştırabilir mi? İsrail'in tavrı sonuçta karşılığında hiçbir şey almadan taviz vermesine neden olacak olan bir mekanizmayı sürdürmesinden kaynaklanıyor, Goush Katif'i terk etme ve filo olayı bunun örnekleridir. Hiç kimse hareket etmiyor, Hamas'ı yöntemlerini terke zorlayabilecek bir süreci başlatmaya karar vermiyor. Özet olarak, bu tutum bizim hareket özgürlüğümüzü kısıtlıyor.

İsrail halkını ikna etmek için, Hamas ile görüşmeye başlamanın Batı Şeria'daki ılımlı Filistinli liderlerin tutumlarının değişmesi riski oluşturacağı yolundaki halka yutturulmaya çalışılan argümanlar yeniden gözden geçirilmelidir. Tam aksine, Hamas ile görüşmelere başlamak Filistin Yönetimi temsilcilerini barış sürecine ivme kazandırmaya yöneltebilir. Uzlaşma dinamikleri Filistin'deki birbirine karşıt olan bu iki parti arasındaki gerilimi yatıştırabilir, bu muhatap sadece Mahmud Abbas olsa bile bir barış antlaşmasının kalıcı olmasının tek koşuludur.

Hamas'ın Gazze'de gücünü ve etkisini azaltmanın en mükemmel yolunun onu Batı Şeria'da Filistinliler için bir devlet inşasından oluşan makul sınırlara tedrici olarak çekmek olduğunu iddia etmek mantık dışı bir düşünce değildir. Eğer Hamas'ın Gazze'deki bazı taraftarları geleceğe güven duymaya başlarlarsa, köktencilik ile dinsel ve milliyetçi fanatizm ortadan kalacaktır. Hamas mensubu tüm tutuklular Gazze'ye dönerlerse bunların tümünün yeniden silaha sarılacağı da kesin değil.

Yukarıda sıraladığım fikirler taraftar olunabilecek ya da olunmayabilecek hatta görmezden bile gelinebilecek önerilerdir. Ancak bu önerilerin de ötesinde bunların oluşumuna neden olan bir durumu önemle belirtmek isterim: İsrail'in uzun yıllardır umutsuzluğa sevk eden hatta yaşama içgüdüsünü bile kaybettiren bir dumura uğradığı hissini taşıyorum. İşte İsrail için Hamas'tan bile daha yıkıcı olan gerçek tehdit esas olarak budur.

Başbakan uzun süre önce, ne kadar umutsuzluğa sevk edici olursa olsun, çatışmanın tüm bu parçalarını birleştirerek bütünü oluşturmalıydı. Neden İsrail, geleceğini başkalarının ellerine teslim etmektense, bölgenin en güçlü ülkesi, kaderine sahip çıkma ve inisiyatif almaya çalışmıyor? Neden ayrıntılar üzerinde bitmek tükenmek bilmez tartışmalarla vakit kaybediyoruz?

Sonuçta, İsrail'in yöneticilerinin yetersizliklerine, gerçek sorunlar ve tehlikelerle hayali sorunlar ve tehlikeleri ayırt etmekteki yetersizliklerine bahaneler bulma eğilimleri, İsrail'i içinde bulunduğu gerçekliğe ve bazen ortaya çıkan fırsatlara "hayır" demeye yöneltiyor. Oysa bu ret, sahip olduğumuz imkânlarımızı aşıyor. Kendimizin yardımına koşmak ve uzun süreden beri kendi kendimize empoze ettiğimiz bu ablukayı kaldırmak için daha ne bekliyoruz? Le Monde 18 Temmuz 2010

 
Kaynak: Zaman