Bush yönetimi genel kanının aksine düşmanla görüşmeyi küçümsemiyor. Libya ve Kuzey Kore'nin yanı sıra İran'la da Irak'a dair yapılan dolaylı görüşme buna örnek. Ancak, Hizbullah'ı destekleyen Suriye'yi ödüllendirmek istemeyen yönetim, İsrail'e Şam'la görüşmeme konusunda söz geçiremedi
ABD'nin Ortadoğu'daki en sıkı müttefiki İsrail, hasımlarını görmezden gelmek yerine onlarla temas kurmanın daha iyi olduğuna hükmedenler kervanına katılan son ülke oldu.
İsrail'in Suriye'yle kapsamlı barış görüşmelerine giriştiği açıklaması Bush yönetiminin tavsiye ettiği rotayla çelişiyor. İsrailli ve Amerikalı yetkililere göre yönetim en başta İsraillilerle yapılan özel görüşmelerde böyle bir adıma karşı olduğunu söylemişti. Bir hafta önce de Başkan Bush İsrail parlamentosunda yaptığı konuşmada 'terörist ve radikallerle müzakere' girişimlerini, 2. Dünya Savaşı öncesindeki yatıştırma politikasına benzetmişti.
"Bu saçma yanılsamayı daha önce de duyduk" deyip şöyle devam ediyordu: "Nazi tankları 1939'da Polonya'ya girerken, Amerikalı bir senatör, 'Tanrım keşke Hitler'le konuşabilseydim, belki bunu önleyebilirdik' demişti. Buna hak ettiği ismi koymak gibi bir yükümlülüğümüz var: 'Yatıştırma politikasının yol açtığı yanlış rahatlık', ki bu tarihte defalarca boşa çıkarılmıştır." Fakat bizzat Bush yönetiminin politikaları birçok açıdan bu tezle çelişen bir görüntü arz ediyor.
Bush garanti arıyor
Bush ve danışmanları, önkoşullar karşılanmadan düşmanla görüşme fikrini defalarca küçümsemiş olsa da, yönetim yedi yıldır daha nüanslı bir politika izledi. Aslında Bush yönetiminde ABD, kiminle konuşmanın ne zaman fayda getireceğine bağlı olarak değişen tarifler ortaya koydu. Yönetim (Pan Am uçağına yönelik 270 insanın ölümüne yol açan saldırıyı üstlenen) Libya'yla doğrudan görüştü; (2006'da nükleer silah deneyen)Kuzey Kore'ye elçiler ve başkanın kaleminden çıkma sıcak bir mektup gönderdi; hatta Irak'taki diplomatları aracılığıyla (Irak'ta ABD'ye karşı saldırıları desteklemekle suçladığı) İran'la görüşmelere katıldı.
Amerikalı diplomatlar Hizbullah veya Hamas'la görüşmüyor -ABD?her iki militan İslami grubu terör örgütü sayıyor.
Fakat yönetim elçisini uzun süre önce Suriye'den çekmiş olsa da, ABD Hizbullah'ı destekleyen ve dışişleri bakanlığının teröre destek veren ülkeler listesinde yer alan Şam'la iş yapıyor.
Öyleyse Bush terörist ve radikallerle müzakereyi 'yatıştırma politikasının aldatıcı rahatlığı'yla kıyaslarken neyden söz ediyordu? Bilhassa dışişleri bakanlığındaki birçok yetkili, ABD'nin düşmanlarla başa çıkmak konusunda tek bir politikaya saplanıp kalmadığını kabul ediyor. Üst düzey bir yetkili, yönetimin daha geçen ay Suriye'ye nükleer reaktör inşası için yardım etmekle suçladığı Kuzey Kore'yle görüşme istediğini açıklarken, "Tutarlı olmaktan ziyade doğru davranmaktan" dem vurup ekliyordu: "ABD görüşmelerin amaca yarayacak biçimde yürütülmesini garantiye almak istiyor."
Yönetim bu amaçla önkoşulların yerine getirildiğinden emin olmaya çalışıyor; sözgelimi Libya'yla ilişkileri, ancak bu ülkenin 2003'te terörü kınaması sonrası yeniden tesis ettiğini söylüyor sürekli.
Fakat Bush yönetimi yetkilileri bu açıklamadan önce Libya'yla görüşüyordu ve çoğu müzakereleri Libya'nın tavrında değişikliğe yol açtığı gerekçesiyle övüyordu.
İsrail'in var olma hakkını tanımayan veya şiddeti reddetmeyen Hamas ve Hizbullah'a gelince, yönetim, görüşme kriterinin 'bu örgütlerin tavır değişikliğine gitmesi' olduğunu söylüyor. Fakat İsrail Mısır'ın arabuluculuğunda Hamas'la, Gazze'de ateşkese yönelik dolaylı görüşmeler yürütüyor. İki tarafın halen değerlendirdiği öneri uyarınca İsrail, Hamas'ın Gazze'den İsrail'e roket saldırılarını durdurması ve başka taahhütler karşılığında Gazze'ye yönelik ablukasını kaldıracak.
Çıkar hesapları bazen eski düşmanları geçici müttefiklere dönüştürür. ABD'nin teröre karşı savaşın ön cephesi diye nitelediği Irak'ta eski direnişçiler bugün Sünni Uyanışı hareketi çerçevesinde ABD'den maaş alıp şiddetin önemli ölçüde azalmasına katkıda bulundu. Ve Çarşamba günü Bush yönetimi Lübnan'da Arap arabuluculuğunda, Hizbullah'a kabine üzerinde veto yetkisi veren bir uzlaşmaya varılmasını öve öve bitiremiyordu.
ABD Hizbullah'la doğrudan görüşmememe politikasını sürdürecek olsa da, Dışişleri Bakanı Rice anlaşmayı 'olumlu' diye niteliyor, hatta birkaç haftadır Mısırlı ve Suudi yetkililerle Lübnan'daki çıkmaza çözüm bulunmasına katkı yapmak için telefonda görüştüğü ortaya çıkıyordu.
Brookings Enstitüsü'ne bağlı Saban Ortadoğu Politikası Merkezi Başkanı Martin Indyk'e kulak verelim: "Bush'un söyleminin, gerçekte olan bitenle alakası yok. Yatıştırma politikasına dair konuşurken, Hizbullah hükümetin iplerini eline alıyordu." Indyk'e göre Lübnan'daki gelişmeler yönetimin ilkelerin önüne daha pragmatik değerlendirmeler koyması gereğini gösteriyor. İsrail-Suriye açıklaması bilhassa ilginç, zira İsrailli yetkililer aylardır Suriye'yle görüşmelerin (ki Başbakan Olmert ve Savunma Bakanı Barak görüşmeleri savunuyordu) önündeki tek engelin ABD olduğunu söyleyip duruyordu.
ABD?yolsuzlukla ilişkilendiriyor
İsrail ve Bush yönetimi yetkililerine bakılırsa, özellikle Bush'un ulusal güvenlik danışmanı yardımcısı Abrams, bir İsrail-Suriye müzakeresine karşı uyarıda bulunmuştu. Yönetim yetkilileri böyle bir müzakerenin ABD Suriye'yi Lübnan'a burnunu sokması ve Hizbullah'a desteği nedeniyle tecrid etmeye çalışırken ödüllendirmek gibi görüneceğinden duydukları korkuyu dile getiriyordu.
Fakat birkaç hafta önce İsrailli yetkililer ABD'deki muhataplarına, Türkiye'nin arabuluculuğunda müzakerelere başlamayı planladıklarını bildirdi. Bir Amerikalı yetkili, "Bizden izin falan istemiyorlardı" diyordu. Bir başka yetkili İsrail'in açıklamasını, 'yüzlerine atılmış bir şamar' diye niteliyordu. Fakat Amerikalı yetkililerin Olmert'in kararı iç siyasete dair değerlendirmelerine bağlı olarak aldığına inandığını da ekliyordu: Olmert 2006'da başbakan değilken karıştığı iddia edilen bazı yolsuzluk soruşturmalarıyla yüz yüze. Yanlış bir şey yapmadığını söylüyor ve uzmanlar da İsrail'in Suriye'yle temas kurmak için güçlü nedenleri olduğunu vurguluyor: Hizbullah'ın bölgede artan gücünü kırmak.
Kaynak: Radikal