Yanıbaşımızda Suriye'de yaşanan kriz dururken, siyaseti teslim alan çekişmeleri analiz etmek dururken, hatta adına Kürt sorunu denilen memleketin tüm birikimini emen olaylar dururken Kudüs başlığı açmanın hiç de ilgi çekici olmadığını düşünüyor olabilir pekçok kimse. Hatta bunu, gerçek gündemle yüzleşmekten bir kaçış yöntemi olarak algılayanlar bile olabilir. Ne ki Kudüs her zaman bu coğrafyanın insanı için hayati bir konudur. 'Kudüs düşüncesi' varoluşsal bir önemdedir.

Bölgedeki krizin devam etmesi, dikkatlerin Kudüs'ten, Filistin'den başka yerlere yönelmesini sağladığından dolayı İsrail için bulunmaz bir fırsat. Yeni hamleler, yeni oldubittiler yeni insanlık suçları bu dönemlerde zirve yapabilir.

İşgal altındaki tüm Filistin topraklarındaki İsrail uygulamalarından farklı olarak, Kudüs sistematik biçimde dönüştürülmeye çalışılıyor. Siyonist sömürgecilik kendine özgü yöntemlerle her türlü yola başvurarak Filistin'i, Kudüs'ü sadece sömürmeyi amaçlamıyor; bir yandan insanların hayatlarını, gelecek umutlarını karartırken diğer tarafta tam bir etnik temizlik uygulayarak bölgeyi boşaltmaya ve Yahudileştirme hedefini adım adım uygulamaya çalışıyor. Şu ana kadar önündeki tek engel Filistinlilerin özgürlüklerine sahip çıkma adına gösterdikleri direnç. Gerisi ise zamana yayılmış, pek de acelesi olmadan gerçekleştirilecek plandan ibaret.

İşgal altındaki Kudüs, Filistin toprakları; hem uluslararası hukuk hem de İsrail açısından ayrı bir öneme sahip. BM kararlarına rağmen Kudüs'ü başkent ilan eden İsrail bunu uluslararası platformda meşrulaştırmaya çalışıyor. Kudüs'ü çepeçevre Yahudi yerleşim birimleriyle kuşatarak Filistin topraklarıyla doğal bağlantısını kesmeye çalışıyor. İşgal tam bir kuşatmaya dönüşürken Kudüs için çok daha katı uygulamaları devreye sokuyor ve Müslümanlar ile az da olsa Hıristiyan Filistinlileri şehirden uzaklaştırmaya, yerli halkı boşaltmaya çalışıyor.

Genel anlamda Filistin'de bir yanda Yahudileri yerleştirmeyi sistematik olarak sürdürürken Kudüs özelinde Kudüslü olma kimliğini Filistinlilerden alarak şehrin demografik yapısını değiştirme ve şehri boşaltma planlarını uyguluyor. İzinsiz farklı Filistin bölgesinden evlenen, kısa da olsa belli bir süre için Kudüs dışında bulunan bir Filistinlinin Kudüs kimliği iptal edilebiliyor. Bu yöntemlerle binlerce Filistinlinin Kudüslü/lük kimliği iptal edildi. Yani yüzlerce yıldır bu şehrin sakini olan Müslümanlar, doğup büyüdükleri şehre giremez duruma düştüler.

Kudüs dışındaki Filistinlilerin, Müslümanların en kutsal mekanlarından birinde, yani Mescid-i Aksa'da Cuma namazı kılmak için bile Kudüs'e girmeleri çoğunlukla yasak. Tarihî Kudüs'teki mekanlar çeşitli yöntemlerle el değiştirilerek Yahudileştirilmesi amacıyla İsrail, dünyanın gözü önünde her türlü yola başvurmaktan çekinmiyor.

Özellikle Kudüs'teki dini ve tarihi mekanlara nasıl tecavüz edildiği, buraların işgal edildiği, Siyonist efsanelere uygun bir kimlik kazandırılmaya çalışıldığı ve bu yöntemle işgale nasıl meşruiyet kazandırıldığı konusu, sürekli gündemde tutulması gereken bir yaradır.

Fakat süreklilik arz eden ve sistematik biçimde bir işgal politikası haline getirilen demografik yapıyı bozma girişimleri kesintisiz devam etmektedir. Uzun vadede Filistinlileri tüm Filistin topraklarından sürmek dahil her türlü tarihe ve insanlığa karşı cürmü göze alabilen işgal yönetimi, yeni girişimlerde bulunuyor...

Filistin'de işgal yönetiminin kontrolünde sistematik olarak Yahudi merkezleri inşa ediliyor ve binlerce Yahudi başka ülkelerden getirilerek buralara yerleştiriliyor. Böylelikle, bu yerleşimler, gündeme alınarak muhtemel bir barış masasına oturulmadan oldubitti haline getiriliyor. Her açıdan zamana oynuyor İsrail.

Yurtlarından sürülen Filistinlilerin geri dönüşünü, görüşme konusu etmeyi bile reddeden Siyonist idareciler, Filistin'e ve özellikle de Kudüs'e sürekli yeni göçmenler yerleştirerek dengeyi alt üst ediyor.

Haber dilinde alışık olunan ve Yahudi yerleşimlerini meşrulaştıran "yasadışı yerleşim birimleri" tanımlaması yeni bir boyut kazandı. Yasadışı Yahudi yerleşimleri tanımı, devletin planlamasının dışında Yahudi grupların Filistin'de yaptıkları işgallerdir ve bunların önemli kısmı özel mülklere yöneliktir. Bunları İsrail yönetimi de yasa dışı sayıyor göstermelik de olsa zaman zaman yıkıyordu.

Netanyahu'nun görevlendirdiği komisyon, Batı Şeria'da izinsiz oluşturulan Yahudi yerleşim yerlerinin hukuki açıdan yasal olduğu sonucuna vardığını açıkladı. Şaron döneminde bile illegal sayılan bu uygulamanın hükümetçe onaylanması durumunda Filistin için çok daha vahim gelişmelere yol açabileceğini şimdiden uyarı olarak kaydetmek ihtiyacı duyuyorum. DEVAMI>>>