Gün geçtikçe Ortadoğu'da bir başka savaşın çıkacağına yönelik işaretler çoğalıyor ve alışıldığı gibi Arap başkentleri de sahneyi terk edip seyirci koltuğunda oturmakla yetinerek yapılan plan ve senaryolarla ilgilenmiyor. Önümüzdeki savaşın en belirgin tetikçisi, Bush yönetiminin Irak'taki, Ehud Olmert hükümetinin de Lübnan'daki başarısızlıkları olabilir. Zira Washington ve Tel Aviv savaşçı sıçrayışları alışkanlık haline getirdi; üstelik Bush ve Olmert kendilerine biraz itibar getirebilecek hızlı bir zaferi gerçekleştirmelerine yarayacak yeni bir saldırıya ihtiyaç duyuyor. Gerekçe de mevcut: İran'ın barışçıl amaçlı nükleer programını tamamlama konusundaki ısrarı. İsrail bunu kendisi için tehlike olarak görüyor. Zira bir İslam ülkesinin nükleer teknoloji elde etmesi, bu ülkeye dilediği zaman nükleer bomba üretme imkânı da sağlar. Bu durum da, Ortadoğu'da nükleer caydırıcılık nedeni olan 'Siyonist büyü'yü bozar. Batı bu teknolojinin her isteyene verilmesini, 2. Dünya Savaşı'nı kazanan ülkelerin tekelinde bulunan nükleer kulübün iradesini kırmak olarak görüyor. İki istisnayı oluşturan Pakistan ve Hindistan'aysa da bu hak, Sovyet döneminde Çin ve Rusya sınırlarında askeri bir güç oluşturmak amacıyla verilmişti.BM kararları da köşeye sıkıştırıyor ABD ve İsrail'in iradesi bu yüzden, yeni doğan bu nükleer güçten kurtulmak amacıyla onu beşikte boğmak noktasında birleşti; geriye de ayrıntılar, hangi tarafın ne kadar katkı yapacağı, İsrail'in savaşa tek başına mı gireceği gibi konular üzerinde anlaşmak kaldı. Öte yandan, bu savaş iki tarafın ilk ortak savaşı da olabilir. Savaşın yaklaştığına dair epey fazla işaret var: İlki, ABD'nin uluslararası kararlar çıkarma oyununa başlaması. Zira BM Güvenlik Konseyi'nden geçen cumartesi akşamı çıkan karar, Moskova ve Pekin'in temkinli yaklaşımlarına rağmen Washington, Londra ve Paris'in çatışmayı tırmandırmak istediği mesajını veriyor. İkincisi, Körfez bölgesindeki askeri yığınağın artırılması. Üçüncüsü, geçen şubat başından itibaren Batılı gazetelerde yayımlanan, savaş senaryoları üzerine kurulu ve doğruluk payı da epey yüksek olan sızdırmalar. ABD yönetiminin önde gelen yetkililerinin aleni inkârlarına rağmen, tüm bunlar Pentagon'un hazırlıklarını teyit ediyor. Sızan haberler ABD'nin elinde hazır planlar bulunduğunu söylüyor. Zira ABD İran'ın nükleer tesislerine hava saldırısı başlatacak. Saldırı hava, deniz ve füze üsleriyle, kontrol ve yönetim merkezlerini hedef alacak biçimde genişleyebilir. Görüldüğü üzere İran da bu operasyona misilleme planı hazırlıyor. İş, bir Rus gazetesinin saldırı tarihini 6 Nisan, süresini de 24 saat olarak vermesine kadar vardı. Birçok Batılı gazetecinin beklenen saldırıyı takip etmek için Körfez ülkelerine uçak bileti rezervasyonu yaptırdığına dair haberler de yayıldı. Dördüncü işaret de kendini İsrail'in hazırlıklarında gösteriyor. İsrail birkaç gün önce tarihindeki en büyük sivil savunma tatbikatını gerçekleştirdi. İsrail kaynakları, uzayabilecek ve işgal devletinin en kuzeyinden en güneyine kadar her kilometrekaresinin füzelerle vurulacağı bir savaşa hazırlık yapıldığını inkâr etmiyor. Bu bağlamda, Tel Aviv'in Washington'dan, İsrail savaş uçaklarının Irak hava sahasında uçuşuna izin vermesini talep ettiği ve hava koridorunun İran nükleer tesislerine saldıracak İsrail uçaklarına açılmasına yönelik görüşmelerin şu an sürdüğüne dair haberler de var.'Batılı elçilikler İran'dan çekilecek' İsrail basını da sızdırılan haberlerle dolu. Bunlar, Batılı elçiliklerin İran'daki temsilciliklerini boşaltma planı yaptığını, 'İsraillilerin bu savaşa hazırlık bağlamında tarihlerinde görülmemiş bir çaba ortaya koyduğunu' teyit ediyor.Ayrıca İsrailliler Sunday Times gazetesine, hava kuvvetlerinin İran nükleer tesislerinin taktiksel nükleer silahlarla bombalanması konusunda eğitildiğini sızdırmıştı. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın geçen cumartesi, Mısır'ın Asvan kentinde dört ülkenin dışişleri ve istihbarat başkanlarıyla bir araya gelmesi de düşündürücü. Zira hedef Suudi barış girişimini değiştirmekse, Arap-İsrail çekişmesinin çözümünde istihbarat başkanları genelde hiçbir role sahip değildir. Fakat İran krizindeki Arap rolü, 'ateşin elbiselerimize kadar yayılmasına' rağmen gizemliliğini koruyor. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Beyan, 27 Mart 2007)